Anlıyorum şimdi...yol uzundu...gidilen bütün şehirlerde yaşanan aşklar yalandı...yola çıkılan bütün insanlar aslında tuzaktı...sürgün kentiydi burası...tanrısına küsmüş bir peygamber gibi kentime küskündüm,sürgündeydim...yaşanan bütün aşklar kutsanmış kadehlerde yağmalanıyordu bu şehirde hep bir militan ölüyordu ve ben hep yalnız kalıyordum...her yalnızlığımda küsüyorum bütün din kitaplarına...Bütün tanrılara kapılarım kapalı açmıyordum...kendi yalnızlığımla tükeniyordum...Bir akşam bir ışık indi kente...kent aydınlandı günleri ve ayları geçmiş takvimler gibi aşk gösteriyordu kapıdan kendini...oysa bir yanım yalnızlıktı benim...aşk o kadar geç kalmıştıki bu kente bütün tanrılar kendi peygamberlerini çarmığa germişti...ve sadece onlara tanrıları ağlıyordu...bir kadın bir tanrı ve şehirde bir militan...bütün yazılar gibi hepsi sadece bir dua da adları geçiyordu...
sol tarafından kalkmış bir taze
sabah bulunsun yanında
Kent! gümüş kanatlı melek
yalancı düşler uyuyor olsun
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta