Yıl:1984…
Her hangi bir yer… Her hangi bir zaman…
E: Şu adamlay kim?
K:Onlar iyi adamlar, insanları koruyo!
E:Yayan şöölüyoşun..Onlay elektiyikçi!
K:Haaayır! Elektrikçi değil bi kere iyi adam onlar!
E:Haaaayıy! Ben biliyom…Elektiyikçi!
K:Kim söyledi?
E: Babam şöyledi…
K:Senin baban ne iş yapıyo?
E:Çöpçü…Güsel koksunlay diye sokaklayı temisliyo…
K:Demek çöpçü. :) Eve gelince bir daha sor bakalım kimmiş o adamlar…
E: O aytık gelemes, öydü, şimdi cennete gitti…
K:? ? ? ? Öldü mü? ...Peki neden?
E:Annem ağlayken duydum, elektiyik çaypmış, uf olmuş…
K:? ….! !
Bakınca endamına
Kırıtmasına, sırıtmasına
Hele aynada bıraktığı ruj lekesine
Hani şu genetik mühendislik mucizesine
Tanrıların çocuğu sanırsın…
Sen istediğin kadar maviye boya
Düşlerinden asarlar seni
Kurşuna dizilir uykuların
Kırmızıya uyanırsın…
Aynıdır soluduğun hava
Yaşadığın şehir, üzerine sıçrayan kir
Her sabah uyku sersemi çıktığın yola
Bir makam otosu gelir
Sen… Yaya kalırsın…
E: Bu adamlay kötü adamlayı yakalıyo mu?
K: Yakalıyo
E: Hıysızlayı?
K: Evet
E: Katilleyi?
K:Evet
E: Doyandıyıcılayı?
K: Suç işleyen herkesi yakalıyo!
E: Peki ağaçlayı?
K:? ? Ağaçları niye yakalasınlar, onlar koşamaz, düşünemezler ki?
E: Ama kitaplay ağaçlaydan yapılıyomuş. Kitap okumak suç deyiy mi?
K:? ? ? ? ....! ! !
Yosma
Resimlerde en güzel pozunu verir
İğfalci parmaklarda orgazmı yaşar sanat
Netekim bazen
Dar ağacında ölmek mutlu bir neticedir
Tanrının çocuklarından ordu kurar saltanat…
Çilingir sofrasıdır
Eş dost buyur edilir
Tıka basa yenir göbekler şişer
Sonunda karnı ağrır Zeus’un
Tutamaz kendini soylu Afrodit, altına işer
Eros’un çanağından zevkle içilir! ! !
Mitolojik bildirgeler asılır
Ahtapot kollarında güç toplar burjuvazi
Göç toplar şehirler mayın tarlalarından
Dünkü maraba kardaş, bu gün hayın Niyazi
Sökülmüş tırnak izi kanar parmaklarından
-Dili Türkçe gibiydi emme, domuzun gözleri Nazi! ! ! -
Eylül: Bu adamlayın çocukları vay mıdıy?
Kutsi: Vardır
Eylül: Çocuklayına Muz alıyo muduylay? ?
Kutsi: Alıyorlardır
Eylül: Çiyek?
Kutsi: Alıyolardır
Eylül: Et?
Kutsi: Alırlar
Eylül: Oyuncak?
Kutsi: Alırlar
Eylül: Bu adamlay çok zengin midiyley?
Kutsi: Bilmem, zengindirler herhalde…
Eylül: O zaman benim dedem daha zengin
Kutsi: Hadi ya? Nedenmiş?
Eylül: Çünküm o şöyledi…Kayınlayı acıkınca onlaya çoyba payası veyiyomuş…
Kutsi:? ? ? ? ? ? ? ? ! ! ! ! ! ! !
Okşarken bacaklarını
Göğüs uçlarında dikleşen gurur
İsterik bakışlarında saklı…
/Ve sakalımda eskir yıllar
Hani toprağa verirdik sırtımızı
Bana seçtiğin yıldız, hala yasaklı…/
Kaldırım üstü
Pazarlıksız aşk senfonisi
Kasıklarında oynaşan bir yatak komedisi…
/Kaybetme umudunu sakın
Ve unutma gökyüzüne bakmayı
Saçına değen rüzgar, sevdiğinin nefesi…/
Yanan bir şehrin enkazında
Eli ayağı dolaşan kül kedisi
Arsızlık abidesi
Yürüdükçe iz bırakıyor
Kokuşmuş, sürtük cazibesi! ! !
/Bir gülüşün etmez ki hayat
Bu yüzden ölümüne ağlarım
Dar ağacında göz yaşımın gölgesi…/
Magazin züppesi
Sivri topuklu süzgeç
Denizin koynunda tıkanan
Filitresiz yüzgeç
Geç bunları geç! ! !
Bak önünde Eylül kadavrası
Ciğer böbrek dalak tazesi
Ordu’su, Malatya’sı, Rize’si
Bu ceset benim! ! Al birini seç! ! !
/İklimler güneşsiz
Biraz daha öksüz pencere mavisi
İçimde sevda acısı, hürriyetsiz işkencesiz
Yokluğunla sevişmek benimkisi…/
Bereket Tanrısı değil
Boğazından geçen ekmeğin bekçisi
Bir kadın düşün hani ter kokan
Tarlada çalışan buğday emekçisi
En az senin kadar soylu
En az senin kadar insan…
Dilinde bir dua dilekçesi
“La İlahe İllallah” sesi
Nasırlaşmış ellerinde tevekkül tutan…
/Düşünme artık
Bize yol yasak, yer yasak, yurt yasak
Bize bu dert, bu sevda, bu aşk yasak
Talan ömrün kül kokan yangınıyız
Neye yarar su olup yakanı bağışlasak…/
E: Bu adamlay çok güçlü müdüy?
K: Güçlüdür
E: Tabancalayı vay mıdıy?
K: Vardır
E: Meymisileyi vay mıdıy?
K: Vardır
E: Heykesi yenebiliyley mi?
K: Yenerler
E: Süpeymeni de yeneyley mi?
K: Yenerler
E: Uzaylılayı?
K: Yenerler
E: Heykül’ü?
K: Onu da yenerler
E: Hımmm…Peki Allah’ı?
K:! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! !
Her şeyi bilirsin ya
Bilmediğin şeylerde gizlidir hayat
Öksüz bir çocuğun bakışında mesela
Çobanın kaval sesinde
Kınalı kuzunun me’lemesinde
Ve hatta yanan tezek kokusunda
Yolları altı ay kapanan şehrin
Bir kadının ellerinde üşümesinde…
Herkesi tanırsın ya
Tanışıksız yüzlerdedir masumiyet
Bir Anadolu türküsünde mesela
Yaşlı ihtiyarın tebessümünde
Kalender sofrasında
Kırılan soğan kokusunda
Üç somun ekmek
Ve inadına gülümsemek
Yaşamak sorgusunda…
E: Kutsi..
K: Efendim Eylül
E: Kötülük ne demek?
K: Kötü işte, çirkin güzel olmayan demek…
E: Peki kötü adam ne demek?
K: Güzel olmayan, çirkin şeyler yapan demek…
E: Sokaklayı kiyletmek gibi mi?
K: Evet
E: Kutsi
K: Efendim canım
E: Çöpçüley neden ölüy?
K: …..? !
K: Sokaklar çok kirlendiği zaman…Üzüntüden ölür Eylül…Üzüntüden…
E: Kutsi
K:?
E: Sen hiç öyme oluy mu?
Kayıt Tarihi : 31.1.2007 13:51:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Uğur Deniz Ülkegül](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/01/31/tanrilar-ve-cocuklari.jpg)
Neyse, ben yeniden okuyayım.
TÜM YORUMLAR (2)