Musiki, Bursada Zaman, Hersey Yerli Yerinde, Sabah, Ne Icindeyim Ne Disinda Zamanin, Ayna…gibi siirlerin; ve Mahur Beste, Sahnenin Disindakiler, Aydaki Kadin, Huzur gibi romanlarinin yanisirasina Bes Sehir üzerine Evliya Celebi`ligiyle, Hikayeleri ve Edebi Makaleler`in sair-yazaridir Ahmet Hamdi Tanpinar.
`Insan, sallanip zorlandigi bunalim ve celiskilere ezilip yenildikce felsefe ve siir yapar` anafikrinde hem felsefe yapip hem siir yazan; ve Sanatcinin Bir Genc Adam Olarak Portresi, Bir Kücük Bulut, Kedi ile Seytan, Ölüler, Oda Müzigi, Sürgünler`le acemi cirakligini; Dublinliler`le cirak kalfaligini; Finnegan Akşamları ve Ulysses`le kalfa ustaligini yasayip romanlastiran; yazdiginin baglanti ucunu kacirmamak icin ve yazacagi kurguya uygun sakinlik aramak ugruna bazan mecburiyetten; ama cogu zaman kendi tercihiyle sehir sehir, ülke ülke, fersah mil gezip dolasarak yazmaya niyetlendigi eserlerini soranlara `hep yakinda tamamlanip bitmek üzere ` diye bir kavramin lakabiyla kisiligi üstüne yapistigi Irlanda`li sair-yazar -her ne kadar Tutunamayanlar`la ünlü Oguz Atay nispetinde ve aciktan aciga belirtip ele veren netlikte olmasa da- James Joyce`yi yerli hale tasiyip getirmenin gayret ve istah güdümlüsüdür Tanpinar.
Irlanda ki, gerek cografi ve gerekse sosyal siyasal yahut kültürel tarihi olusum ve gelisimini Türkiye kosullariyla uzaktan yakindan hic bir ilgisi benzerligi ve özdestigi damarlari ve noktalari olmayan uzak mesafelerin soguk ilklimleriyle, Milet`ten Misirà, oradan Ispanya`ya ve oradan da Irlanda`ya sürekli bir kovulmuslugun sürgünleriyle sürüklenip tasinarak, Akdeniz kökenli toplumsallik macerasini kuzey Avrupa deniz asirisinda ve ADA ÜLKESI baglaminda sonlandirip bitiren; ( tipki ODESA´dan ILYADA`ya Homeros deniz serüvenciligi gibi ) Britonlar`in,Keltler`in,Viking`lerin, Romalilar`in, Normandiyali`larin, Angillar`in, Saksonlar`in buzullar cözüldükce ortaya cikan kara parcasina istilaci olarak yerlesip -en son gelenin daha önceki gelenlerle sürekli daha yeniyi kaynasip karisarak – Ingiltere ( Büyük Britanya`yi ) devletini kurup örgütledikleri homojen yapiya hem satihtan hem icerden hem köseden hem dipten damardan bagli ve ait; sarsilip savrulmalarla tarihsel hikayesini yazmis bir ülkedir. Topraklarini Ingiliz istilacilarinin keyfine sevkine dagitimina yönetimine hakimiyetine ve idaresine teslim etmis, siyasal sosyal bütün irade hükmü kölelik kosullari baglantili kanun nizam düzenlemeleriyle kendi hayatinin ve ülkesinin KIRACISI olma kosuluyla, zaman zaman cikan aklanmalarin kan gövdeyi götüren ölüm zulüm katliamlarla sonuclanan yüzyillar boyu ezikligin, yenilmisligin, bozgunun, ,bunalimin yokluklar cileler hastaliklar kitliklar ve sefaletlerle besledigi -yer yer kücük kazanimlarla birlikte – eskiye boyun egme sürecleriyle gecip geldigi yirminci yüzyilin ilk ceyregine kadar inancindan secme secilme hakkina kadar dayatilani yasamak zorunda birakilan bir travmalar silsilesi toplamidir Irlanda.
Sin Fein`den Irlanda Kurtulus Ordusuna ( IRA ) hic bitmeyen tamamlanmamis bir yazginin, neredeyse tüm dünya Katolik`liginin en koyu merkezi Irlanda oldugunun itibasini uyandirip kanaatini yerlestirdigi ve kaybettigi her seyi karsiliginda hic degilse gibisine -icine gömülüp kendini korumaya zirhlanircasina - Ingiltereye uyusup benzedikce benzemeyen ayriligin DiNSEL DAMARiNA en cok sarilarak, sindirilmis susturulmus her yere Protestanligi yerlestiren baskilara karsi yüzyillarca süren ayaklanip direnmeler sonucu, kimlik mücadelesinden siyasal sosyal hakka hukuka varincaya degin bin dokuzyüz yirmilerde ancak Ingilz Toplulugundan Serbest Irlanda Cumhuriyeti adiyla ama kuzeyi ünlü Belfast catismalarina terk ve teslim, henüz yakin zamana kadar da Ingiliz Kraliyet Ailesi kanun kural keyfiyetinin vali eliyle buyurup yönettigi bölünmüs Irlanda, - ardindan Güney Afrika`ya örnek olmaya- bagimsizlarak otonom özgürlügüne kavusturuldu.
Ahmet Hamdi Tanpinar`in felsefe anlayisindan ve yazim bakimindan etkilendikleri ilkler arasinda olan James Joyce hem yazar, hem sair, hem ögretmen hem de yapilanlarin yahut yazilanlarin elestirmen yorumcusudur. Yani Tanpinar`la özdesen bir cok ortak nokta ve benzerleri vardir James Joyce`nin . Fransa, Avusturya, Maceristan, Italya ; Isvicre ve döne dolasa ayni noktalara tekrar tekrar yeniden tasinip göcerek kütüphanelerden üniversitelere calisma ortami bulup makaleler yazip ögretmenlikler yaparken, arta kalan zamanlarinda romanlarini ve siirlerini kaleme almis. Kör denecek kadar günden güne kötülesip isigi kapanan göz hastaligina kizinin ruh hastaligi ve hayat arkadasi Nora`nin baskasiyla düsüp kalkmasi bütün bünyenin cökertici iflasina yol acmis.
Bu yüzden onu okuyanarin okumakta zorlanarak isin icinden anlasilmasi zor seylere akillara durgunluk verdigine inanilan yazi düzenindeki darmadagin ve karmakarisiklik, onun harfleri secemeyecek kadar yazma isini bir an bitirip kendinden kurtulma cirpinisi ve cabasindan baska bir sey degildir. Irlanda`nin kaderiyle özdes yazdiklari, her baski altnda ürkü korku bela zulüm ölüm iskenceleriyle günden güne bogucu ezici kabullenislerin besledigi tek tutar dali saklandigi yeri kutsayan DiN damarindan asiligin esaretine alttan alta bagisiklik saglayan ( özgürlesse bile kendini bulamayacak büyük kayiplara asimile olup uyusan ) vakkumlanmis konrol merkezinden kendini savusturup kacirarak; fakat yine de varligi kör köhne ve kurak cigliklarla duyulup bilinmesini isteyen dolayli, imali, simgesel sembolik yapay yer altindan söyleyip yazip konustuklari gibi, simgeci ve sembolcülügün bayraktarligini soyunur giyinir James Joyce. Anlattigi -kendi otobiyografisi yogunluklu ve basrollü- her siir yazi makale ve elestirileri simgeler bulanikligi kafasi kendisiyle bile aydin gercek samimi duru ve ne olmayan ( her imgeci imajci simgeci gibi ) derin düslere, hatta düsler icinden yeni düslere cografyasinin soguklugu, esir hayatin ezikligi, sürekli yeni hayatlr arayisi icin ülkenin yarisini bil hassa Amerika rüyalarina dagilip kacip göcüsü sefalet ve yoksullugunu ete kemige dokunan bütün gercekliginden kopararak soyut ahkam kesmelere hokus pokusculuk eder James Joyce. Sürgünler, Duplinliler gibiler arasinda ününü ustaya yazdirdigi Fenneganin Uyanisi ve Ulysses, soguk ve insani kiralik topraklarda ödünc hayatlarin kulu kölesi olarak kendi caresizligine bogmus kapatmis KORKU ikmlimlerini sefilligin ayazinda susturup avutmak icin cocukluk zihnini bulandiran ve hicligin mahkumiyetini kabullendiren ÖCÜ MASALLARI damariyla boool bol beslenmis düsten düse ve hatta romandan romana kokteyl karmakarisikligi olan Feneganin Uyanisi`na, aslinda varolani yazmak ; yani yeni olmayani tekrar etmekten baska bir sey olmayan ve kayiplarini arayisa cikan Homeros Destani Odesa`yi bölüm bölüm, istasyon istasyon, fert bazinda kisi noktasinda caktirmadan dolayli imali simgesel anlatim bulanikligini hem yoklugun dibine depolayip hem sacilmis dökülmüs sahipsiz ismsizligin disina savurarak, tüm olus bitisleriyle ve bir varmis bir yokmus mitolojik gecmisli hayalimsileriyle kendine özgün ve özgür olmayan insan gercegini toplumsal duyarliligini ve ortak yasam dünyasini sorgulayan bilen gören irdeleyen bilinc bellek irade ve katilimciligin köküne IC SESLERIYLE bogusup hesaplasan iletisimsizligin kezzabini döküp coraklsmis eski üzerine herseyi hic birseyle bagdastirip tamamlanmayan acikliga birakarak Yeni Icatlar uduran kurakligin tipki Marcel Proust, Paul Valery yahut Charles Baudalaire gibi,varlik icinde sonsuz sürünme kapanma ve sürüklenislerin gercekligin neredeyse düsmani, imge sembolcülügünse eskinin kokusmus cöplügünden modernlesen sosyete takimina sürekli tarihin zaman araliginda kalan gecis ve dönüsüm dönemeclerini bocalayan; insanlik yoksulu toplum ve aile baglari birbirinden nefret edecek derecede kopuk; fakat bir o kadar da birbirine bagimli kimi escinsel ve hatta Baudelaire gibi Balkon`da annesine dahi ensest derecede sapitmanin her acilisa ambalaji kurdeleli süslü laflar sözler imgeler sembollerle kurdele kesip sulanan siirler yazmakla ününe ün katan, tek kisilik devrimlere cagin getirdigi bütün soygunu sömürüyü ölümü zulümü yapan tanrilariyla birlikte -her ortalama sembolcü sartlayan celiskilere yenilmis, ask dahil tüm degerli ve kiymetli olan seyin ancak eisilmez olduguyla sabit kaldiginda bir anlam tasidigi, erisildigindeyse degerden kiymetten düstügüne, asiklarin birbirine birrinin av veya kurban, ötekinin herzaman durumdan istifdeci cellat olduguna dair hayatin bütün degerlerine inancini itibarini yitirmis iyi ve güzel kavramina ezik eksik yoksun ve bozuk, herseyi nasil düsünüyor görüyorsa insani ve dünyayi oraya mayalayip mahkum etmenin derdiyle kesin kanaatli intihar denemesine basvurmayi ihma etmeyip- güdümlü bagimli kalabaliklar alistirip uyusturmakla mesgul, klasikten gelenekcilige, gelenekcilikten gercekcilige elestirip didikledigi ve karsi ciktiginin bohem gösterisler düskünü ve mirasyedisi, burda gecen hovardaligin Frengi hastaligina yakalanarak ölüme kendini teslim etmis ( bizde de Tanpinar da aralarinda bulunmak olmak üzere sayisiz yazar sairden Siirin Tanrisi reklam afisiyle alici bulan ) tüm yeryüzü cevirmenlerini yazar-sair yaparak özendirip benzeten ve kendini nereye baglayacagini bilmeyen IMGELEM ve ic sesinden baskasini muhatap almayan Soyut Baskaldiri afyon külliyatcisidir Baudelaire gibi ve benzeri James Joyce. Tanpinar arada Dosteyevski, Goethe gilleri de soslayarak, en kuvvetli kaynaklarin basinda gelir Baudelaire Sairciligi ve James Joyce sair yazar filozof düsünür kalem kitap kütüphane katipligi.
Okudukca derinlere gömüp sakladigi define arayiciliginin gizli simyacisi gibi, icine cektigi ve ardindan sürükledigi bilinmezin gizli sifrelerini ancak ve tekrar tekrar basa dönerek,isaretlenmis yerlere kokulu dumanli maddeler koymuscasina tipki yeraltini desip kaziyarak isin gücün sirrini anlayip duyup bilip ulasmaya MODERNIZM kodlamali okuyucu ayarlayan etkilendigi kaynagin Valeriy, Proust, Baudelaire, ve irili ufakli James Joyce`lerinden bize dönük uzantisidir Tanpinar.
Öyle ki…:
Yasamak denen bilmecenin, huyunda hususunda olmayip kacirinca ilmini yolunu vasitasini bahsini bahanesini, birbirine karisir dolasir burkulur tökezir yalpa yapar ve yikilir hersey. Ilmini yolunu izini ilmegini kopup bozuldugu ve cözüldügü yitirmek demek mi..? Bird aha ayni deger ilgi anlam kiymet bütünlügüyle yerine konmasi neredeyse hic mümkün olmayan sahteligi yapayligi samimiyetsizligi oyalayip avutmaya kopyacilik ve talitcilik edeceginden, erinip yüksünüp üsenerek hele de, kücük – büyük irili ufakli her niyet tutma ve egilimlere yönelme mesafesini mutlak kazanca tahvil etmenin hesap kitabiyla ihmale ve israfa koydukca insan, dogal dengesini yitirir , tadi tuzu bebatlasir, ne bir huzurdan eser, ne mutluluktan hatirdan saygidan yahut itibardan inanilir güvenillir hayat dönüm dolasimi kalir…
Cünkü bahanesi ne olursa olsun yasamayi terkederek sükseli gösterisli siparis avuntularina ve tüketim bagimliligi özellestirilmelerine toplumsuz dayanismasiz sahsi imrenti ve özentileri öne cikaran kibrin kaprisin hirsin yarsin ve ihtirasin ahkam kesme zügürtü gösteris budalasi olup gittikten sonra kendini degisim dönüsüm baskalasmalarinin yönetip yönlendirdigi emanetcilige kosulsuz sartsiz teslim ederek tüketim bagimliliginin mahrum muhtaclara sart kostugu bütün sürdürülemez ve katlanilmazlari ezilip sömürülerek yüklenip tasidigiyla, vekaleten hayata tutunmaya calisir insan. Bu durum, hayatin somut gerceginden mahrum uzak ve bagimli güdümlülükleri tüketmeye mahkum, sanal soyut yalan ve yapay hücre odalarinda, tüketim marketlerinde, meydan panolarinda, metro ve tünel karanliklarinda,zindan salonlarinda ve süslü galerilerinde toplanip herkesten rol calarak ve hekesin hayatnin üstüne cikarak güdülen soygun sömürü kalabaliklarini afyonlayip avutan popüler kültürü yahut magazin medyatigi kokusmus cürümüslügün sinemasallariyla uyusup görsel raflarin apartman hizasina siralanip dizilirler.
Yazdigi Mahur Beste, Saatleri Degistirme Enstütüsü, Huzur, Sahnenin Disindakiler, Aydaki Kadin gibi romanlarinin yanisirasinda , öykücü, denemeci ( Bes Sehir ) , egitimci, siyasetci yönleriyle yazdiklari tamamlanmamis gecis dönüsüm zamanlarin tüm diger kurgulanmis düslere göre cevre kotarip, insan uydurup, toplumsal gercekligi disarda birakan dünya ayarlamanin mutsuzluklarina Valery, Proust, Baudelaire, James Joyc`lari gibi, bir Istanbul öyküsü yazma arzu istek ve derdiyle; ve yazilan bütün Istanbul öykülerinin ayni noktalardan döndügü ve hatta sayili isimlerden gectigi ve Istanbul`dan öteyi sanki Istanbulsuz tamamlanamayacagina kalem büküp yazi oynatarak `herseyin en güzeli ve dogrusu en karisik daginik bilinmez halidir `akil fikir duygu düsüncesini kutsayan, eskinin molozunda saglam kalanlardan yana sanat edebiyat gövde agirligini koyarak, YENI TiP AYRICALIKLI SOSYETEYI kendine muhatap secip aramanin karma karisik aralarinda kalmis; ve hic birzaman basladigi yeri bitirmeye iradesi gücü yetmeyenyarim yamalakligi boyali süslü lakirti kalabaliginin doyurup besledigi imgelerle imalarla simgelerle , Osmanli`nin son yikilis kundagi ve günlerinde dogup, henüz yeni kurulmus Cumhuriyetè ürkek cekingen uzak soguk celiskili karmasik akil fikir duygu düsüncelerin makaleci ve sairdir de, Ahmet Hamdi Tanpinar.
Mümtaz`in bilinc altindan sökülüp fiskirarak Nuran`la baslayip Nuran`la biten ve neredeyse hickimse hic kimseye konusmadan kendi ic sesinin burgac ve dolambaclariyla muhabet kurup baladigi sondan basa dogru simgelesip sembol dosyasi olmus ….
Huzur`a gelecek olursak..
Temmuz / 22
Kayıt Tarihi : 11.7.2022 17:52:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!