- Alo?
- A-loo!
- Aloo?
- A-loooooouv! !
- Ne bağırıyorsun lan!
- Lan deme lan!
- Kimsin lan?
- Asıl sen kimsin lan! ?
- Hooop dedik! Telefon açan sensin! Kimsin! Kimi arıyorsun?
- Yok ya, asıl arayan sensin! Sen kimsin?
- Haydaaa! çattık belaya, adam hem telefon açıyor hem de inkar ediyor! Kapat lan telefonu!
- Kapatmıyorum, sen kapat!
- Oğlum, telefon sapığı mısın, hasta mısın, sarhoş musun, nesin lan! Kapat sana lan telefonu!
- Bana bak, tepemi attırma benim! Sensin hasta!
- Ulan sen çok uzattın, gelmeyim yanına!
- Gel lan, gel! Taksim’e gel de ifadeni alayım…
- Taksim’e mi? Tamam lan, gelmeyen namert!
Tamer hemen Boray’ı aradı:
- Alo, sana geliyorum. Taksimde boks maçı var! Özel eldivenlerini yanına al, lazım olur!
Tamer, abisinin arabasını alıp hızla yola koyuldu. Taksim civarı çok kalabalık olduğundan arabayı uzak bir yere park etmek zorunda kaldı. Meydanda kendisine kafa tutan iri, yarı, kabadayı birini aramaya başladı… Sağa sola bakındı ama kendisine yan bakabilecek kimseyi göremedi… Aslında Bora’ya yan bakabilecek birini aradı, ne de olsa vuruşacak olan Bora’ydı.
- Tamer, şu ilerideki bizim Kara Mehmet değil mi?
- Evet!
- Tamer, fark etmedin galiba! Kara Mehmet çatacak birilerini arıyor! Yoksa sen….
- Eyvaah, farkında olmadan Kara’ya mı çatmışım yoksa, n’olacak şimdi?
- Ben iyi bir boksörüm ama bu maçta yokum abicim… Adam kesin malı kapıp gelmiştir….
- Haklısın, en iyisi hiç bir şey bilmiyormuş gibi davranıp Kara’yı yatıştıralm… Yoksa, kesin olay çıkarır!
Tamer, Kara’dan çok kendini düşünüyordu çünkü onun olay çıkarıp bir kaç yıl hapiste yatması hiç işine gelmiyordu. Kabadayının himayesinde rahat rahat hareket edip yolunu buluyordu. Bora’yı maşa gibi kullanıyordu ama Kara Mehmet’in yerini 10 Bora tutamazdı. Kara nimeti hiç bir şeye değişmezdi, gerekirse ayaklarına bile kapanırdı. Tamer ile Bora çekinerek Mehmet’in yanına gittiler.
- Merhaba Mehmet abi, nasılsın?
- Merhaba çocuklar! Hiç iyi değilim…
- Neden abi? Bir şey mi oldu?
- Telefon sapığının biri beni arayıp kızdırdı, sonrada buraya çağırdı… Bir gelsin, dünyanın kaç bucak olduğunu görecek…
- Abi, biz gezmeye çıkmıştık... Hadi sen de gel?
- Oğlum, anlamadın galiba! Ağır misafirim gelecek birazdan… Hadi size iyi eğlenceler, ayağımın altında dolaşmayın şimdi….
- Mehmet abi, birisi şaka falan yapmıştır, bizimle gel ya! Bendensin!
- Tameeer! Sen kolay kolay ağalık falan yapmazdın, hangi dağda kurt öldü? Hadi şimdi gidin bakiim! Korkak dedirtmem kendime!
- Mehmet abi, sesine ne oldu?
- Dün biraz üşütmüşüm galiba.
- Abi, bir şey söyleyeceğim ama kızma!
- Söyle bakayım, duruma göre degerlendirme yaparız!
- Abi, seni bilirim… N’olur söz ver kızmayacağına… Yoksa söylemem…
- Hadi daha fazla ağlama, kızmayacağım!
- Yemin et!
- Deli etme lan, söyle ne söyleyeceksen! .... Tamam, dedemin hatırına sana kızmayacağım!
- Mehmet abi, farkında olmadan seni…Arayan... Abi, n’olur kızma!
- Sen miydin lan o telefon sapığı! Ulaan, dedemin hatırı olmasaydı….Hadi kaybol gözümün önünden! Haa, bir daha telefon açtığında adam gibi ismini söyle tamam mı?
- Tamam abi, bir daha telefonu açtığımda veya aradığımda ilk önce kendimi tanıtırım…
- Bora, oğlum bak az daha kalsın gümbürtüye gidecektim!
- Sen mi gümbürtüye gidecektin yoksa ben mi?
(23-01-2013)
Abdullah KonukseverKayıt Tarihi : 25.1.2013 20:12:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Abdullah Konuksever](https://www.antoloji.com/i/siir/2013/01/25/taksim-e-gel-lan-hikayesi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!