Tahta Tabanlı Yüksek Teras

Necla Maraşlı
64

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Tahta Tabanlı Yüksek Teras

Terasta yan yana oturuyorlardı. Kadın hafifçe doğrularak sandalyesini biraz geriye çekti, erkeğin çaprazına, kalın bir çizgi uzadı sanki tahta tabandan gecenin sessiz karnına. Bacaklarını erkeğin dizlerine uzattı, erkek avuçlarının içine aldı kadının ayaklarını. Huzurlu bir göğüste uyur gibiydi kadın, kıpırtısız, sakin. Fakat düşünceliydi. Bronz bir aşk gibisin dedi erkeğe, öyle parlak ki yüzün, altın parlağı, ay hilal değil de dolun sanki bu gece... Huzur ve acı aynı yerde nasıl barınabiliyor diye düşünüyorum şu an. Bronz bir acı gibisin demeliyim… Biliyor musun neyle sıvadınsa yüreğini o harç akar gözlerinden de. Acı benim, ben içimdeki acıyla yüzünde gördüğüm sessizliğe dökülüyorum senin. Sense bu gece çareye geldiğim bir tapınak gibisin, duvarları bronzdan. Kapını çalmaya korkuyorum ses vermeyeceksin diye. Ses çarem olmayacak, ses vermese diyorum bir yandan da…

Ben yüzünü bile göremiyorum senin dedi erkek, sadece saçların, şu esinti bile sanki gideceğinden tedirgin de ondan hafif dokunmakta dalgalarına, var mısın gerçekten diye düşünüyorum yoksa hayalimin bir yanılsaması mı ay önündeki siluetin...

Sabah olacak ve bu gece bitecek dedi kadın, acı çekiyorum, yanımda olduğunu bile bile, yüzüne bakarken bile acı çekiyorum, yarın var diye acı çekiyorum çünkü yarın yoksun, yarın yok.

Bu gece bitmeyecek dedi erkek ben olmasam bile.

Başını arkaya yaslasana dedi kadın, göğe bak şuradaki yıldızlara doğru taa derinliğe, say ki gidebileceğiz buralardan, ikimiz, başka hiçbir şey ve hiçbir kimse değil sadece biz. Bir daha hiç ayrılmayacağız, uzak kalmayacağız birbirimizden, bizi ayıran hiçbir şey olmayacak, elini elimden, ne kimse, ne sorun, ne neden; ister miydin?

Sana bir gün biz birlikte yaşasaydık hiç kavga etmezdik demiştim hatırlıyor musun dedi erkek. Hatırlıyorum dedi kadın.
İnanıyor musun sen de buna?

Kadın başını çevirip sırtındaki aya baktı, dağlar ışığa boyanmıştı, sonra, şu ilerdeki kahveye bak dedi, aşağıdaki, herkes gitmiş, şimdiyse azalmış ışıkları çevresindeki ağaçların karanlığına büyülü bir tünel ağzı görüntüsü veriyor. O tüneli geçsek buradan gördüğümüz gibi görmeyeceğiz hiçbir şeyi…
Eski balıkçı tablalarına benziyor sarı ışıkların altında kırmızı sandalyeler dedi adam. Çocukluğumdan severim o tahta tablaları, onların eğikliğini. Razı olurdum oysa büyünün bozulmasına bile ama yarın balıkçı tezgâhlarını, sandalyeleri bile hatırlamak istemeyeceğim. Ama acıyı kabul edeceğim. Bu ne demek bilir misin? İçinde sen varsın diye. Sakın bu geceyi bırakma, işte o zaman yaşamak için hiçbir nedenim kalmaz benim.

Necla Maraşlı
Kayıt Tarihi : 25.5.2012 18:33:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Necla Maraşlı