Avludaki salkım söğüdün dilinden…..
TAHTA KAPILAR.
Hasret kaldım o emektar tahta kapılara,
Tahta kapıların pirinç tokmaklarına.
Ve tık,tık,tık diye çalışına tokmakların;
Gururlu bir gıcırtıyla açılışına gönül kapılarının.
Bir tutsağım şimdi bu koca avluda,
Bir sarayın yalnızlığında çekiyorum cezamı.
Esaretin en zorundayım,en ulaşılmazlığında.
Tahta kapılar ardında,derin zindanlardayım.
Ortanca tarlasıydı eskiden bu avlular,
Mevsim mevsim gül kokardı,leylak dökerdi,
Tam ortada olurdu yaşlı çıkrıklı derin kuyular,
Ümitsizce dönen çıkrıklar,suyu arzın göğsünden sökerdi.
Artık kesildi cıvıl cıvıl çocuk şarkıları,
Ayak sesleride kayboldu mahsun kaldı avludaki taşlar
Kuşlar bile gelmez oldu minik konaklarına.
Bekleyeceğim bu zindanda sabır ve sükunetle
Kimbilir bu günler geçer,güzel günler yine gelir diye…
Yok! artık yapraklarımı süpüren çalı süpürgesinin ninnisi…
Bir bağ atılsaydı şu koca gövdeme.bir çocuk binseydi dallarıma
Bir salıncak sallanırken bükseydim boynumu,minik şehzadelere
Keşke bir balta inseydi de düşseydi koca gövdem kollarıma.
Bende koşsaydım yitip gidenlerin ardınca, düşseydim onların yollarına
Ne bu avlu ağlardı bana nede ben bu avluya……
02/11/10
Aliosman Vural
Kayıt Tarihi : 28.11.2010 03:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!