SERBEST ŞİİR, düz yazı’yı (Nesri) makasla kesip alt altta kesik cümleleri RASTGELE sıralamak asla değildir. O zaman Düz yazı(Nesir) den farkı kalmaz ki, hatta nesri de bozmak olur o… Şekil ve kalıba HAPSOLMUŞ, ustaların eriştiği NOKTAYI geçememiş HECE VEZİNLİ şiir de MANZUME’ den öteye gidemez. ANLATIM-İfade- başarılı şairin KENDİ ŞİİR DÜNYASINDA YARATTIĞI bir TARZdır.
Bazı şiirleri okuduğunuzda onun şairini hemen bilirsiniz. Neden? Çünkü, o şair, şiir HALISINI DOKURKEN bir tarz-SÖYLEM BİÇİMİ’ ni- SESİNİN RENGİNİ yaratmıştır. Bir başkasına hiçbir şekilde benzemez.
ANLATIM TEKNİKLERİ’ nin bana göre BİRİNCİSİ TAHKİYE(Söylem-Öykülem) ’ dir, İKİNCİSİ de TASVİR’ dir.
Tasvir, yazı, çizgi, ses, madde veya sözle resim yapmadır. Batılılar Tasvir’e (Description) derler. Şairin ANA MALZEMESİ KELİME olduğu için, RESMETME İŞİNİ, yani TASVİRİ KELİMELERLE yapmak mecburiyetindedir.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Ben bunları zaten biliyorum,deyip geçmeli miyim?
Hayır,yüzme bilenlerin denize daha çok girmeye ihtıyacı var...Devam...
yüreğin dert görmesin Hocam
gurupta itina ile takip ettim bu yazıları Hocam
gerçekten size minnettarım
bir genç olarak hani
...
şiir üzerine hep kurulmuş nasılsa
hayâllerimiz, umutlarımız, vârlarımız
ve yoklarımız
...
saygı ile
FÂtih...
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta