Beyaz bir karanlığın ortasında
Dudakları çatlamış bir suskunluğum sadece...
Kalırım bir kıyıda öylece sus-pus
Kollarım yanlara düşer dermansız
Avuçlarımdan savrulur solgun kelimeler...
Mavi,yağmura gebe sonrası fırtına,pus
Saati yoktur ayrılığın
Kör bir kurşun gibi
Gelip saplanır yüreğine adamın.
Bir tortu gibi
Dalından düşen son yaprak gibi
Ansızın bastıran sağnak gibi
Ne olduğunu anlayamazsın
Ayağına bağlı bir taşla denizin dibine batarcasına
Nefes almakla alamamak arası...
Gözlerin mühürdür bana
Eylül baharımdır
Uslanmaz bir yara içimde
Son kullanma tarihi geçmiş hayaller...
De ki; bilsinler beni
Deniz dünkü gibi saldırmıyor sahile
Gemilerse benim gibi yorgun.
Bir süredir yaşamıyorum hayatı
Yıldızlara selam göndermiyorum kuşlarla
Yıldızları küstürdüm kendime
Ellerim titriyor daldaki yaprak misali
Afili olmalı duruşum
Şöyle gün batımına doğru...
Sırtım ağaca yaslı,kollarım göğsümde bağlı.
Yok yok! Bir elim cebimde diğeri saçlarımda...
Sinekkaydı bir traş,saçlar o biçim şekilli
Bebeler ağlamasın
Dinsin sancıları dağların.
Türkü olup dolmasın yüreklere
Aşıkların sazından.
Düğün olsun bayram olsun
Yaşanan acılar.
/Böyle giderse bu ayrılık
Dinmez yaşı hasret ağlar
Eğer biterse kahramanlık
Namert güler mert ağlar./
Hep sen oldun giden
Hırpalanmış bir afiş kadar yorgun
Paslı parmaklıklar ardında kalmış
Ciğerleri iflasta bir sevdayım...
Gün ışığı bir tutam,bir kaç yağmur damlası
Sahibini yitirmiş bir emanet ellerimde...
Toprak çağırır ulak tuttuğu rüzgarla
Boşvermişliğin kıyısında taş sektirenleri izliyorum
Avuçlarımda tedirginliğin sıtması...
Bir şiir sessizliği hakim havada
Belki balkanlardan gelen
Yüreğimde demir almaz bir şair sancısı...
Say ki dağılacak tüm renkleri hayatın apansız
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!