İslâm, yalnızca Allah'ın sözleriyle belirlenen bir dindir. Kur’an, Allah’ın açık ve anlaşılır hükümleriyle, insanlara doğru yolu göstermek için gönderilmiştir. Ancak, zamanla ortaya çıkan bazı gelenekçi bakış açıları ve uygulamalar, bu temel öğretilere ters düşebilmektedir. Bu makalede, özellikle infak ve zekât gibi ibadetlerle ilgili Kur’an’daki açık ayetlerle, gelenekçi yaklaşımın ne kadar çelişkili olduğu ve bu çelişkilerin doğurduğu itikadî sapmalar tartışılacaktır. Kur’an’da, infak (maddi değerlerin Allah yolunda harcanması) ile ilgili açık bir hüküm vardır: “Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: ‘İhtiyaçtan artakalanı.’ Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz.” (Bakara 219) Bu ayet, infakın ölçüsünü net bir şekilde belirler: İhtiyaçtan artakalan. Ancak geleneksel İslâm âlimleri, bu açık hükme rağmen, infak/zekât ölçüsünü 40’ta 1 olarak belirlemeyi sürdürmüşlerdir. Bu durum, Kur’an’ın açık ve muhkem hükümleriyle çelişmektedir. Gelenekçiler, hadislerle bu hükmü izah etmeye çalışsalar da, hadis ile ayet arasında açık bir çelişki vardır. Burada, geleneksel anlayışın hadisleri, Kur’an’ın hükmünden üstün tutması, büyük bir sapma anlamına gelir. Bu yaklaşım, Allah’ın hüküm koyma yetkisini başka bir kaynağa devretmekte ve insanların doğru yolu bulmalarını engellemektedir.
Kur’an, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenlerin kâfir, zalim ve fasık olduklarını belirtir:
“Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” (Maide 44)
“Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.” (Maide 45)
“Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir.” (Maide 47)
Bu ayetler, Allah’ın hüküm koyma yetkisinin tek başına Allah’a ait olduğunu vurgular. Ancak geleneksel İslâm anlayışı, bazen bu açık hükümleri göz ardı eder ve hadis, mezhep imamları gibi ikinci kaynaklara öncelik verir. Bu yaklaşım, Kur’an’daki İslâm’a inanan bir mümin için büyük bir tehlike teşkil eder. Kur’an’dan anlaşılan hükümler, herhangi bir mezhep veya hadis yorumunun önünde olmalıdır. Ancak gelenekçiler, bazen bu hükümleri görmezden gelerek, âlimlerin görüşlerine fazla değer verirler ve bu da onları sapkınlık yoluna sürükler. Kur’an, insanları yalnızca Allah’a ibadet etmeye çağırır. Ancak tarihsel olarak, bazı insanlar, âlimlerini ve şeyhlerini Allah’ın yerine koyarak onlara rab (ilah) edinmişlerdir. Kur’an’da bu durum şu şekilde ele alınır:
“Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir ilah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir.” (Tevbe 31)
Gelenekçi İslâm anlayışında, âlimler ve şeyhler, bazen Kur’an’ın hükümleri yerine, kendi görüşlerini dayatmışlardır. Bu, bir anlamda âlimlere rab edinmek, onların sözlerini Allah’ın hükümlerinden üstün tutmak demektir. Oysa Kur’an, Allah’ın hükmünden başka bir hüküm kabul etmez ve insanları bu sapkın yoldan sakındırır. Bir kişinin, Kur’an’ı ve yalnızca Allah’ın hükümlerini esas alması, doğru İslâm anlayışına sahip olmasının şartıdır. Kur’an Müslümanı, yalnızca Kur’an’daki İslâm’a iman eder ve bu öğretileri başkalarına tebliğ eder. İslâm, atalarımızın inançlarına bağlı kalmak değil, Allah’ın kelâmına uymaktır. Eğer atalarımız yanlış yoldaysa, bu konuda yanlış bir şeyleri kabul etmek de bize bir sorumluluk yükler. Dolayısıyla, Kur’an’ın hüküm koyma yetkisini başka bir kaynağa devretmek, Kur’an Müslümanları için kabul edilemez. Atalarımızın neye inandığının bir önemi yoktur; doğru olan, yalnızca Allah’ın emirleridir. Örneğin, infak gibi bir ibadeti yalnızca Kur’an’ın belirlediği şekilde yapmalıyız. Zekât ve infak konusunda, sapkın mezhep içtihatlarına dayalı görüşlere değil, doğrudan Allah’ın emirlerine uymalıyız. İslam’ı doğru bir şekilde yaşamak için, Kur’an’ın hükümleri her şeyin önündedir. Kur’an’daki İslâm, yalnızca Allah’ın hükümleriyle belirlenmiştir. İslâm’a inanan bir kişi, Allah’ın sözlerini her şeyin önünde tutmalı ve herhangi bir geleneksel veya mezhebi bakış açısını Kur’an’ın açık ve anlaşılır hükümlerine tercih etmemelidir. Bu, doğru bir İslâm anlayışının temelidir. Atalarımızın inançlarını sorgulamadan kabul etmek, bizim sorumluluğumuz değildir; asıl sorumluluk, Kur’an’daki gerçeklere inanmak ve bu gerçekleri başkalarına doğru şekilde tebliğ etmektir.
Kayıt Tarihi : 13.1.2025 12:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!