Sustum, susun!
bütün yemlerinizi karıncalara dağıttım,
develerin hörgüçlerinde nehirler taşıdım,
elmalar atların ağzında,
kuyruğunu sallayan korkaklar,
kafeslerinde hala tutsaklar,
anahtarları yok onların...
Sustum, susun!
acıyı kanla yıkayanların çürüdü etleri,
aşkı kalbinde tutanların açıldı yolları,
göğün yumuşak karnında
başlarını gezdirenler unutmasınlar,
sürünüyor ayakları, bastıkları yerde...
Haydi bağırsın aranızdan biri,
yalnız bırakın şu karanlığı,
siyah elbiseleri çürüsün,
vursun ışık,
en sonuncusunun yüzüne...
Sustum, susun!
karnımı doyuramayan sözler ettim,
yoksuldaşlıktan vatandaşlığa uzanan bu yeryüzü,
kırıldı orakların sapı,
karnı yarıldı yerin,
çoğaldı boşluklar,
kanla sulanmış buğday tarlaları, ekmek kırmızı...
Bilirim, çok ileridir ilim,
lakin aşka düşmüştür aş,
biz de biliriz elbet,
iyi bir sevişmenin beyazlaştırdığını ruhu,
doyurduğunu suyu,
Susun!
ve ben hala buradan bağırıyorum,
ALTINI DEĞİŞTİRİN ARTIK BU DÜNYANIN!
Kayıt Tarihi : 22.9.2012 14:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!