Dün, bazı tetkikler yaptırmak için hastaneye gittim.Nisan ayıydı ama, gece yağan kar, yerde birkaç santimlik beyaz bir örtü oluşturarak herkesi şaşırtmıştı.Çiçek açmış ağaçlar karla örtülmüştü.Yıllardır, bu ayda kar yağdığını hiç hatırlamıyorum.
Hastane koridorlarında epey gidip geldikten sonra aradığım bölümü buldum ve sıramı beklemek için, diğer bekleyenlerin arasında yerimi aldım.Onbeş kişiden fazla bekleyen vardı.Burada uzun süre bekleyeceğim anlaşılan. Hastaların çoğu yaşlı.Onların yanında kendimi hem daha genç hem daha sağlıklı hissettim.Zaten rahatsızlığım o kadar ciddi değil.Yani şimdilik ölmüyorum.Otur otur otur... Sıkıntı bastı.Sıra da öyle ağır ilerliyor ki, sanki içeride ameliyat yapıyorlar.
Pozisyonumu değiştirdim belki rahatlarım diye. Ceketimi çekiştirdim, saçlarımı elimle şöyle bir karıştırdım, sonra parmaklarımla tarar gibi yaptım.Çantamın fermuarını açtım, bir şey arıyormuş gibi içine baktım.Çanta da valiz gibi mübarek.İçinde ne isterseniz var.Ellerime, tırnaklarıma baktım.Avuçlarım nasıl sarı! Doktorlar boşuna “ kansızsın “ demiyorlar.Sonra gömleğimin yakasını, pantolonumun ütü çizgisini düzelttim.Gömleğimin düğmelerini kontrol ettim.Bazen ilikler açılıyor da. “Niye okuyacak bir gazete, bir kitap getirmedin? ” diye kendime kızdım. Oturuş pozisyonumu yeniden değiştirdim.Bacak bacak üstüne oturur durumda iken, üstte duran sol bacağımı indirdim, onun yerine sağ bacağımı attım.Gözüm botlarıma gitti; baktım tozlanmışlar.Elimdeki kâğıt mendille botlarımı parlattım.Kirli mendili hemen yanımdaki çöp kutusuna attım.Ama bu yaptıklarımın hiç birisi, kendimi iyi hissetmemi sağlamadı.O anda yapacak başka bir şey de bulamadım.
Karnım da bir aç ki, sormayın gitsin.Tetkikler için aç olmam gerekir diye, kahvaltı etmedim bu sabah.Oysa sabah karanlığında kalkıp, hemen kahvaltı etme alışkanlığım var.Gece yattığımda ne kadar tok olursam olayım, sabah kalktığımda midem kazınır.Midemde sanki kazma kürekle çalışan birileri var gibi.O nedenle sabah gözlerimi açar açmaz kahvaltı ederim. “Ben kahvaltı etmem; sabah sabah canım istemez,” diyenlere hep şaşmışımdır. Şu tetkikler bitse de, karnımı bir güzel doyursam. Midem delinecek gibi kazınıyor......
Sen altınsın ben tunç muyum?
Aynı vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün ben saç mıyım?
Ne var ise sende bende
Vallahi ben de korktum sizden......
Ki,
Bir anıyı ki,
böylesine ballandıra ballandıra anlatmışsınız. Eşinize geçmiş olsun dileklerimle....
seni okumak keyif veriyor...
:)) Seni okumak bukadar zevkli,dinlemek harika olur bence....Yazık çok şey kaybetmişler...;)
Sevgilerrr...
Çok tatlısınız! Gözlemleriniz mükemmel...Bu zamanda insanı dinleyecek birileri zor bulunuyor.Dinleyeni buldumu bırakmamalı. Sevgiler...
Gulen ayva aglayan nar'in dedigi gibi, ' gunumun tadi oluyorsun Kamuran.....
.....levhanin yamuk oldugunu gordugun halde nasil duzeltmedin..?? hani ogretmendin..:-)) ben iki kere duzeltmistim, yine hastanelerde..:-)))))) nedense hep hastanelerde levhalar yamuk durur..bak Arabistanda da ayni SORUN!!! garip garip bakan olmadi ustelik, demek ki onlarda rahatsiz olmus levhanin yamuklugundan!!! ama insanlarin yamuklugundan rahatsiz olup olmadiklarindan emin degilim..:-)))......dayanamamistimmm...sen nasil dayandin ??? sevgiyle...
Sizi okumanın çok ayrıcalıklı bir zevki var..Ve ben bu zevkten kendimi hiç mahrum etmiyorum:)))))))
Günümün tadı oluyorsunuz....
Dilâ'dan sevgiler size....
Günlük yaşama dair, güzel bir anlatıydı..
Kalemine sağlık...
Saygılarımla İ.Yıldızkan
Bu şiir ile ilgili 7 tane yorum bulunmakta