Belki yaşamadan hissedip görmek belki de yaşandıktan sonra anıya düşmüş istektir ömre sığan düşler, oysa yaşam ne kadar acımasız vurur döşlerimize, onunla da yetinmez düşürür bizi çalı diplerine ki, sivri dikenleri düşer yüreğimizin döşüne... Yaşam bu olsa gerek, görmeden, yaşanmadan acılanmakla biten düşlerde var olmak.
Ve karanlık…
İçinde tarif edilemeyecek kadar özlem saklı.
Sadece bir düş gerekir tümünü tek tek izlemek için, beyinsel görüntü ile ama kapatamazsın gözlerini, hele sol kirpik hiç düşmez diğerinin yanına, kendi göz kapaklarına hükmedemediğin zamanın başlangıcıdır, ara ara gözlerin düşmeye çalışır üst kirpikler alt kirpiğin üstüne…
Ve çoğu zaman duraksar ürkek hareketlerdir kendi kendine açılıp kapanan göz kapakları sadece düşsel yorgunluktur zamana aldırmadan, içinde sakladığı özlemlerdir asıl baş ağrısı yapan bir de, bir de sanki birleşik öfkeler sıralanır art arda ve yorgunluk bedensel düşmelere uzak ki yığılırsın sanki kendi kendinin üstüne…
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.