Adını bilmiyorum,
ama sesin
bir taşın içindeki su kadar gizli,
bir rüyanın sonundaki uyanmamışlık kadar derin.
Beni uyandıran şey sabah değil,
göğsümde yankılanan senli sislerin ağırlığıydı.
Sen sustukça,
zaman paslandı parmak uçlarımda,
ve ben, kelimesiz alfabelerle seni yazdım.
Seninle başıboş kalan cümleler öğrendim,
mesela “göz” bir evrendi,
“gölge” bir sığınak,
ve “beklemek”
senin adını anmadan yaşamanın diğer adıydı.
Sen ki,
hiç dokunmadığım tenimin hafızasındaydın,
bir dokunuş gibi değil,
bir varoluş izahı gibi…
Kendine benzemez bir hüzündün,
sanki içime kar yağıyordu ama üşümüyordum.
Seninle yanmak yoktu,
seninle yanmayı bile aşan
yeni bir sıcaklık icat edilmişti kalbimde.
Bir gün gelmedin,
ama gelişin her gün başka bir duyguyu çağırdı içime.
Sensizlik bile sendi,
çünkü sensizlikte bile
kendimi seninle anlatıyordum.
Kayıt Tarihi : 14.4.2025 19:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!