Küflü yalnızlıklar topluyorum çürümüş dallardan
Sürgün dizeler yetiştiriyorum soy ağacımda
Eskimiş düşünüşlerin kerpiç duvarlarında adım
İğreti pencerelerde yâri bekleyen kuşlar
Hangi şerefe kaldırılıyor mutluluk kadehi!
Büyümek ister iken ben kendi gölgemle
Paslı alnımı koyacak yastık bulamadım
Üşümüş taşlar biriktirmişsin nicedir bana
O ürpertili bakışında unutulmuş ölüler
Sızılar kemirdi sol yanımı yokluğunda
Hangi mevsimdi kendi içime yığıldığım!
Çaresiz bir yosun gibi çöktüm kendi içime
Saltanat sürdüm ahir dünyada, aşka doyamadım
Devrildi yağmalanmış günler kaderine sonunda
Her kapıya unutuluşun zilini astı mağrur insanlar
Yol bölündü kendi sapağında bir gün
Sürgün acıların meridyeninde aşk ağladı
Hangi acıya meydan okuduk bunca zaman!
Mutluluğun merhemini sakladık aynı yığına
Göğsümdeki o ince sızının adını koyamadım
Kayıt Tarihi : 17.9.2014 10:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!