Sur Kenti Hikâyeleri, Merhamet Ve Ali Ay ...

A. Esra Yalazan
198

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Gidecek hiç bir yerim, yazacak tek bir cümlem kalmamış gibi mi durdum, hatırlamıyorum. Durdukça içime doğru açılan koridorlara başımı uzatıp uğultulu kar sessizliğini dinledim. Ne kadar sürdüğünü bilmediğim suskunluğumun derinliğini konuşmaya başlayınca gördüm. Evin sükûnetine inat şımarık çocuklar gibi ters dönen gevşek ev çoraplarımla çatlak ahşabın üzerinde salınırken, canlı meşelerin yaralı hayvan gibi inleyen seslerini işittim. Fırtınada Boğaz’ın zümrüt yeşili sularından kaçıp penceremin önüne sığınan deniz kuşlarının gerçekle hayal arasındaki sınırları silen hikâyelerini dinledim sonra. Akşamüstleri inci pembesine dönen gök kubbenin yumuşaklığına kalple dokunmak aklı büsbütün unutturdu. Hafızam da fırtınayla savrulan kopuk kuş tüylerine karışarak uçup gitti sanki.

Meleklerin ipeksi sicimlerle dans ettirdiği kar tanelerine, sonsuza dek tango çalan radyonun asi sesi eşlik etti günlerce. Kederinin tortusu dibine çökmüş o buruk ezgiler mi yoksa Tanrı’nın kâinatı masumiyetin beyazına büründürmesi mi beni hayatın katı gerçekliğinden uzaklaştırdı tam bilmiyorum. Mucizesini arayan bir seyyah misali başkalarının düşlerinde kaybolmayı istedim sadece. Böyle zamanlarda koskoca insanlar bile kartoplarıyla yuvarlanan iyimser telaşlarıyla Andersen’in masallarındaki cüceler gibi zıplamak ister. İstemezler mi yoksa? Bembeyaz çıtırdayan kristal tozlu sokaklarda, kuşların bacaklarını açmış çöp adama benzeyen minik adım izlerini takip ettiklerinde şiirin kuytusuna sığınmazlar mı? Gün ortasında eski bir sevgiliyi hatırlatmak ister gibi burun sızlatan mısralarla dertleşmek, kış nergislerinin odayı dolduran rayihasıyla gevşemek insana kendini, bu dünyanın fenalığını unutturamazsa başka ne unutturabilir ki?


“Sevdiğim adamın kim olduğunu açıklama”

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta