Çocuk elini uzatır güneşe.
Vermez elini güneş.
Ve çocuk üşür.
Elini uzatmaz yağmura
Yağmur yağar,
ıslanır çocuk.
Bir ikindi telaşıyla tenim.
Seyrediyor güzelliğini İstanbul’un.
Oysa trafik sorunu vahim.
Hala evine varamıyor iki saatlik yolcu.
Sarhoşları oyalıyor bıkkın trafik polisi
Bir tetikçi avının çıkışını bekliyor köşede;
Gecenin sessizliğini dinle
Yıldızları seyret
İçlerinden en büyük, en parlağına bak.
O benim.
Ve gece sensin....
Zaman gözyaşı değil.
Ama bir gözyaşı kadar kederli.
Dün uçurtmamın parçalandığı gündü.
Bugün uçurtmam hala kırık.
Zaman hüzünlü...
Bir gölge inmiş gözlerine.
Ay bütün bu gece, yakamoz ıslak.
Kaç renk düşer deniz üzerine?
Kuş kanadı gibi asi, çırpınarak.
Şarkını söyledim, duymadın mı?
Umudumuzu en köhne meyhanelerde unuttuk.
En kırmızı şarap kadehlerinde kaldı gözbebeğimiz.
Yudum yudum tükettik ömrümüzü.
Yudum yudum eridik.
Biz sevmeyi öğretemedik...
Bana oraları anlat dostum.
Eskisi kadar soğuk mu kışları?
Eskisi kadar umutsuz mu düşleri...
Yolları taşlı, gözleri taşlı mı kaldırımların?
Eskisi kadar loş mu geceler?
Uzattım elimi.
Yalnızım.
Serin korkular var etrafımda.Üşüyorum.
Mecburum sana.
Bana elini vermeyecek misin?
Lambaların titrek ılıklığında,
gölgelerin birbirini örttüğü bir yerde,
kopkoyu bir sevgiyle
seveceğim seni...
Senin yüreğine akacak sıcaklığım
Dokunsalar ağlarım.
Gece ılık bir rüzgar gibi sızar iliklerime.
Gökyüzüne bir tutam karanlık perçinlenir.
Yeteneksiz nakkaş gibi anıları yontarım.
Dokunsalar sarhoşlanır,
dokunsalar ağlarım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!