Olası yangınları gözlerdi,
Yüksekçe bir tepede,
Yıllarca baktı, durdu,
Kuş bakışı o kulede,
Dağların dört bucağını,
Hayli ilerlemişti yaşı,
Bacaklarındaki dermanı,
Gözlerindeki feri,
İyice azalmıştı.
Tekavüdlüğünü istedi,
Köyüne döndü.
Hoş adamdı doğrusu,
Karınca ezmez cinsten,
Köyün ufkunu, beş sıra,
İlahi bir ses kapladığında,
İşini gücünü bırakır,
Hoş bir eve yönelirdi.
Sadece burada anardı,
Sevdiğinin güzel adını.
Olur ya, tarlada, tonçda,
Anlaşmazlık çıktığında,
Bilirkişi niyetine,
Çağrıldığında meclise,
Yemin bile etmezdi,
Emin adamdı,
Süleyman Efendi.
.....................................
Acımasızdı geçen yıllar,
Bir yaşlılık, bir de;
Hastalık girmişti bedene,
Işığını tümden yitirmişti gözleri,
Sesinin rengiyle tanır oldu,
Köyünün insanlarını.
Artık bütün dünyası,
Dermansızlıktan çıkamadığı,
Dört duvar odasıydı.
Bir Kâbe resmi asılıydı,
Minyatür cinsten,
Siyah beyaz,
Hafifce sararmış,
Bir ucu kireç boyalı.
Mıhlanırdı ışıksız gözleri,
Tuhaf bir iç burkuntusuyla,
Zaman bulamamış,
Para çıkıştıramamış,
Gücü yetmemişti gitmeye..
Ey sevgili, ey nebim, ey efendim,
Ben geldim demeye,
Ben Süleyman,
.................................
Yarelenirdi yüreği,
Sesler uzarken göklere,
O hoş evden,
Kanatlanırdı,
Güçsüz kolları,
Karınca misali,
Yollara düşerdi hayalen,
Uçuşarak gönlü...
................................
Ömrü vefa etmedi,
Son nefesinde sözü,
Sevdiğinin adı oldu,
Bir ihram gününde,
Bayramlığı giydirildi,
Namazında soruldu,
İyi bilirdik denildi,
Köşküne götürüldü,
Özlediği Kâbesine,
Yönelik yatırıldı,
Süleyman Efendi.
...............................
Yaradanı bilir ya,
Ruhu hâla,
Kabe yollarında,
Gözleri,
Esved taşında.
Kayıt Tarihi : 16.4.2009 16:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!