Gelmediğin bilmem kaçıncı gecenin, ertesi gecesi
Yine istasyonda kimsecikler yok
Bir ben bir de küçük kedinin tenceresi
Bekliyorum gelmeyeceğini bile bile, inatla bekliyorum
Raylar sessiz, rüzgar sessiz
Zindan sadece karanlıkmıdır
Ya da her karanlık zindan
O zaman neden hep geceleri sever
Gündüzleri olmayan insan
Gece bazısına göre kaçıştır
Gittiğinden beridir umursamaz oldum hayatı
Tıraş olmuyor aynaya bakmıyor
Kıyafetlerimi bulamıyorum dolabımda
Hatta küflenmiş ekmeklerden yiyorum öğünlerde
Hiç batmıyor gözüme tırnaklarımın uzunluğu
Ve boyasız ayakkabılarla çıkıyorum senin olmadığın gecelere
Senden daha çok sevenler oldu beni
Benim bir türlü sevemediğim
Düştüğüm her karanlığa meşaleler uzatan oldu
Hayır diyip bir kenara iti verdiğim
Neydi sende olupta onlarda olmayan
Cananı sen olmadın mı gönlümün
Ellerimi ellerinin arasına alıp
Yalnızlığı düşman etmedik mi kendimize
Yürüdüğüm yollar sen olmadın mı
Gönüllerimize prangalar takıp
Hiç sen boğuldun mu?
Nefessiz kaldın mı insan selinde
Ayaklarının bastığı yer gittimi hiç altından
Kurtulmak için sağa sola haykırdın mı?
Göz göze geldiğin oldu mu Azraille
Bir nesne
Hacmi sıfır metreküp dayanmış
Kütlesi sadece düşünceler yumağı
Yokluğa yüz tutmaya sadece anlar kalmış
Bir nesne
Ben sende sevmeyi öğrenmedim
Ben sende ihaneti öğrendim
Kazanmak yoktu senin dünyanda
Ben sende kaybetmeyi öğrendim
Ölmek anlamındaydı bende kaybetmek
Senden sonra öğrendim ki
Bir İstanbul gibi olmalıydı bizim aşkımız
İstanbul kadar büyük İstanbul kadar kalabalık
Tarih kokmalıydı geçen her gününde
Olmamalıydı böyle beş paralık....
Çamurlu sokaklarında tazelenen aşk çığlıkları gibi
Ey yar...
Satırlarım öncesiz olmayacak bu mektupta
Selamım sabahsızlaşacak karanlığın zifirinde
Kokulu kağıtlarla sevişen kalemim kan damlatacak
Kahverengi gözlerimden bakarken maziye
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!