Allah’ım! İşte geldim, burdayım;
Bu yüce huzurdayım…!
Affını bekliyorum;
Bin türlü kusurdayım...
Benim her şeyim burda; her şeyimle ben buyum!
Malım, mülküm, kazancım ve tükenen hayatım.
Bütün sermayem ancak, aczim ve günahlarım.
Hepsini birer birer Sana anlatacağım:
Şunlar, hatalarımdır, şunlar da kusurlarım.
Şunlar, benim bilerek; gafilce yaptıklarım.
Ve maalesef şunlar da, bir çeşit taptıklarım...
Şunlar gereksiz yere korkup ağladıklarım.
Şunlar da, ümitsizce gönül bağladıklarım...
Şunlar, benim kazanıp, boşa harcadıklarım.
Şunlar da, nefsim için yaptığım israflarım.
Şunlar, her çeşidinden aldığım kul haklarım;
Şunlar da, zaman zaman yaptığım isyanlarım.
Şunlar temennilerim, şunlar da emellerim...
Şunlar, sorumsuz haller, şunlar da ihmallerim.
Bazısı “boş vermişlik”, bazıları “bana ne? ”
Bir kısmı bana ait, bir kısmı da neslime.
Şunları geçemedim: Cehalet, inat, gurur...
Nerde kaçmaya kalksam, karşıma çıkar, vurur.
Şunlar, ulaşmak için yıllarca uğraştığım
Fakat varamadığım uzak ideallerim:
İhlas ve samimiyet, ihsan, tevazu, haşyet;
Affetmek ve adalet, hoşgörü ve anlayış;
Rikkat, merhamet, hilim...
Güzel ahlâk ve ilim....
İbadette derinlik; evrâd ü ezkâr ile,
Tevekkül, teslimiyet; tevazu ve mahviyet...
Şunlar, duymadıklarım; bunlar, görmediklerim.
Ve bunlar bilmek için emek vermediklerim.
Şunlar kör gözlerimle günahkar dudaklarım;
Şunlar elim, ayağım ve sağır kulaklarım...
Şunlar, âh u efganım, şunlarsa göz yaşlarım.
Şunlar gafil sabahlar, şunlar da istiğfarım.
Şunlar sakladıklarım; bunlar itiraflarım...
Ve hepsinden bin kere, yüz bin kere pişmanım...!
Allah’ım! Sana geldim, her şeyimle burdayım.
Cürmümün, günahımın hepsinin farkındayım.
İşte getirdiklerim: Aczim, fakrım, gururum...
Bende ancak bunlar var.
Bilmem ki, neye yarar...! ?
Senin sonsuz rahmetin, merhametin, affın var;
Benimse bir imanım, bir de Senin hakkında
Büyük hüsn-ü zannım var...!
Beni bağışla Rabbim; beni bağışlayıver.
Narına düşürmeden, aklımı şaşırmadan;
Ektiğim günahların hasadın devşirmeden;
Cehennem vücudumu kavurup, pişirmeden;
Beni bağışlayıver, beni bağışlayıver...
Suçluyum, kusurluyum...
Hepsini biliyorum.
İtiraf ediyorum; affını diliyorum...
Eli, eteği bomboş yanına geliyorum.
Merhamet diliyorum...!
Suçluyum, kusurluyum, bunları biliyorum.
İtiraf ediyorum, yanına geliyorum;
Affını diliyorum... affını diliyorum...
Kayıt Tarihi : 12.9.2007 00:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
SUÇLUYUM KUSURLUYUM İnsanın hangi yaş ve seviyede olursa olsun, kusurlarını bilmesi kadar büyük bir fazilet yoktur. Şayet bundan mahrum ise, esas hata ve kusuru büyüğünü işlemiş, bütün günahların çıktığı büyük çukura düşmüş demektir. Bundan daha büyük talihsizlik daha ne olabilir ki...? Bunun yanında ne kadar büyük olursa olsun, kişinin günahını bilip itiraf etmesi ve af dilemesi, onların bağışlanması için en geçerli yoldur. Nebiler Nebisinden günahlarının affı için bir dua öğretmesini isteyen Hz. Ebu Bekir (ra) ’a, yüce Nebi (sav) , günahlarını itiraf ederek, Cenabı Hakka şöyle dua etmesini tembih eder: “Allah’ım, ben nefsime çok zulmettim. Günahları ancak Sen bağışlarsın. Katından bir mağfiretle beni bağışla; bana merhamet et. Şüphesiz ki Sen, Gafûr u Rahimsin.” Bir başka duada ise; O (sav) , bizzat kendisi, olmayan günahlarını itiraf ederek; “Allah’ım; geçmiş, gelecek, gizli, açık (ve haddimi aşarak işlediğim) bütün günahlarımı mağfiret buyur ve bunlardan da öte, Senin benden çok daha iyi bildiğin günahlarımı da bağışla. Öne geçiren de, geri bırakan da Sensin, Senden başka ilah yoktur.” Ve daha nelerle, ne dualarla yana yakıla yalvarır durur.... İşte bu anlayışla, aşağıdaki mısralar da benim itiraflarımdır ki, affıma vesile olması dileğiyle yüce Mevla’ma bir arz-ı hal olarak takdim ediyorum...
Hepsini biliyorum.
İtiraf ediyorum; affını diliyorum...
Eli, eteği bomboş yanına geliyorum.
Merhamet diliyorum...!
Suçluyum, kusurluyum, bunları biliyorum.
İtiraf ediyorum, yanına geliyorum;
Affını diliyorum... affını diliyorum...
muhteşem.......yüreğine sağlık can dost.
TÜM YORUMLAR (1)