Suç, Ceza ve İdam Şiiri - Tuğrul Özdemir

Bir ülkede eğitim ve adalet sistemi doğru olmadığı müddetçe, iyi olmadığı sürece hiçbir sorun çözülemez. İdam cezası getirerek, cezaları ağırlaştırarak kadınlar ve çocuklara karşı işlenen suçları engelleyemezsiniz. Amerika'da, Çin'de, İran'da, Suudi Arabistan'da ki idam cezasının varlığı, bu ülkelerde ki suç oranını azaltıyor mu? Bizim ülkemize idam cezası gelse ne olur, bürokrasi bile kendi seçtiği savcının hakimin kararlarını sorgularken, aynı suçlar için farklı cezalar verilirken, vatandaş nasıl adalet sistemine güvensin? Bu ülkede bir zamanlar idam cezası vardı. Akabinde Başbakanı, bakanı idam ettiler. Eşitlik olsun diye bir sağdan, bir soldan gencecik yavruları idam ettiler. Küçük yaştaki çocukların yaşlarını büyütüp idam ettiler. Şimdi idam cezası gelse ülkemize farklı bir uygulama mı olacak? Devleti yönetenler, kanunları ve cezaları kendi menfaat ve çıkarları doğrultusunda kullanırlarsa, bunun sonuçları ne olur? Bu ülkede her yıl yüzlerce kadın ve çocuk cinayeti işleniyor. Cinayetler sonrası oluşan kamuoyu hassasiyeti ise maalesef kısa süre içinde kayboluyor ve bütün cinayetler unutuluyor. Bir ay içinde herkes Özgecan'ı unuttu, 14 yaşındaki N.Ç yi unuttu. Karsta tecavüze uğrayan 9 yaşındaki M.'i unuttu. Her gün işlenen kadın cinayetlerini, çocuk istismarlarını kısa süre içinde unutmuyor muyuz? Peki biz bu yaşanan korkunç olayların önlenmesi için ne yapıyoruz? Artık bu korkunç cinayetleri kadere, töreye, fıtrata bağlamak yerine, bu ve benzer suçları sosyokültürel açıdan derinlemesine incelemeli, adalet ve eğitim kurumları ile işbirliği yaparak, suçu başlangıç aşamasında, kaynağında önlemeye yönelik araştırmalar yaparak, buna uygun eğitimlere yer vermek, caydırıcı ve ıslah edici kanun ve cezalar ile bu sorunu çözmeye çalışmalıyız. Mağdurlara açılan ''Başınız sağolsun'' telefonları ile açılan yaraları asla tedavi edemeyiz. Söz değil, icraat lazım yaralılara. Maalesef bu ülkede en kolay şey ölmek. Ne yazık ki en kolay ölenlerde kadınlar ve çocuklar. Masumlar. Bu nasıl erkeklik? Bu nasıl insanlık?

Tuğrul Özddemir