Akmak kaderimizdir Şiiri - İlyas Kaplan

İlyas Kaplan
1441

ŞİİR


16

TAKİPÇİ

Akmak kaderimizdir


Mevsimlerden bir sonbahardır su.
Bir varmış, bir yokmuş diye başlayan
bir masaldır.
Şimdi orada olsaydım denilen yerdir...

Uzun bir nehirdir anılarımız...
Oysa ayrılık uzun bir ırmak...
Akmak kaderimizdir ,
ırmaklar gibi.
arılığın, duruluğun içine doğru

Çeşmeyi, yağmuru, ırmağı, denizi hatırlatır su
Namazı hatırlatır.
Abdesti hatırlatır
Su gibi aziz olmayı hatırlatır.
Akşam ezanıyla birlikte
Oruç açmayı hatırlatır.
Kısacası ,
Uzun mu uzun suyun öyküsü.

Susarak anlaşmayı,
susarak konuşmayı hatırlatır.
Çok özel yürüyüşler yapılır suyla.
O hâlde,
bir takvime bakmalı insan,
kaç damlası kalmış nasibinde zamanın.
Bir de kaç damla akıtabilmiş ,
kendi heybesine ömürden.

*

Suya sorsak,
Bir sebilin mermer duvarlarından,
zamanın içinden akmayı...
Bahçelerden, kanallardan, havuzlardan
yol almanın
nasıl olduğunu anlatırdı bize

Ve sonra
zamanı çepeçevre sarmalamış
sonsuzluğa açılan kapıdan
bir cami şadırvanın ayaklarının dibinde,
durmadan,
ama hiç durmadan
ileriye akmayı anlatırdı.
Sonsuz bir döngüye vurulan
ilahi damgayı anlatırdı.

Su, “La galibe illallah” sözüne
taşır insanı.
Değil mi ki Allah’ın yarattığı dünyada,
O’nun yarattığı su,
bir şehrin,
bir devletin,
bir mekânın da sonluluğunu tekrarlayıp durur.
Allah’tan başka galip yoktur…

Suyun da sahibi,
pınarın da sahibi O.
Akar giderken damlalar,
bin dua, bin tevbe, bin değişimle
yürür gider.
suyun içerisinden akan zikirle,
tek Galibe boyun eğişin simgesidir aslında su.

*

O ihtişamlı karlı dağların soğuk ikliminden
çölden vaha doğurmaya doğru
yolculuk eden su damlaları,
bahçelerden, kapı kenarlarından, avlulardan geçerken,
koca bir tarihi temizlemiş gibi akıp gider
o sonsuz ummana doğru.

Sahi, her şey değişmiş,
kalıcı olduğunu sanan düşmüş,
yerine zafer kazandığını sanan ölmüş,
asırlardır değişimi, akışkanlığı
kendi içerisinde barındıran su kalmış geriye.

Ayağını toprağa sağlam bastığını sanan kim varsa,
zamanın çekip alan kuvvetine yenik düşmüş …
Ne veziri, ne sultanı, ne şairi, ne âlimi...
Avluda on iki aslanın ağzından dökülen su,
geçmişin izlerinin nasıl yıkandığını,
ince ve sade bir dille anlatmaya çalışır bize

Hem huzura açılan bir kapı
hem de zamanın tükenişinin sembolüdür su.
Sanki bizi Yaratan,
bir kanaldan hızla geçen,
durunca kirlenen,
kıymeti bilinince temizleyen,
hayat veren ve hayatta tutan
kendi Ezeliliğini anlatır bize.

*

Bahçelerden damar damar yol alan
bu akışkan ve semavi kuvvet,
abdestte elleri,
sesi ile de yürekleri temizler.
yanı başımızda akan su,
hızımıza yetişmekle kalmaz;
yakaladığımızı sandığımız vaktin ötesinde
bir süratle önümüzden akar gider.
geriye hoş bir seda bırakır.

Uçan sözün bir de kalan yazısı vardır elbet.
ele avuca sığmadan akıp giden su,
belki de bu döngünün en kalıcısıdır.
Günahlardan, pişmanlıklardan ve eski özlemlerden
geriye kalan yakıcı acıyı söndürmek için
akan suya bakmalı insan.
yokuşu tırmanırken,
yokuş aşağı akarken
Hem ben buradaydım diye haykırır
hem de akarken menzilini bulur.

Şu kıvrılan yol senin yolun azizim
Kalbinde biriktirdiğin kara noktalar ,
önünde set olmasın diye
önce tövbe ile duvarları yık.
Durursan kirlenir,
hiddetlenirsen taşar,
kendini çekersen azalır, bitersin.
her an dingin ve engeller önünde sebatkârsın.
her an tazelenirsin.

Ne mutlu onlara ki
O hoş sedayı suyun sesi ile yakalamışlar.
Onlar sonunda toprak oldular.
Duvarlarda mısralar,
buzun içinde akan erimiş inciler gibi,
belki de memleketinin karlı dağlarının soğuğunu,
yüreğinde eriten suya kanmışlar.

*

Ele alınan kalemin çizdiği çizgi,
kâğıda dökülen iki kelime,
sazda yankılanan kırık nota,
üst üste konulan iki taşın ruhuna üflenerek,
bir mana taşısın diye
bir araya getirilen bin bir gecenin
bir gününde,
suyun pınarına göç ettiler.

Geçen giden,
göçüp gidecek olan sensin ey adem ,
derken su.
Kanalından hiç taşmadan,
ayağımızın yanında
kendi şarkısıyla yoluna devam edip dururken
bize söyleyecek nice türküsü var.

İsterim ki tekrar gireyim o şehrin kapısından.
bir kez daha yıllar öncesinin yüzlerini göreyim.
Mersinli avluda oturan kadınları,
saray odasından çıkan hükümdarları
gül koklayan sultan kızı
Avluda zamanı ölçen suyun akışını ,
tekrar tekrar izleyeyim.

Şerefli, mağlup edilemeyen...
asıl galibe işaret eder suyun her damlası
Hamdolsun
Onu akıtan Rabbe,
El-Aziz’e...


*redfer

İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 24.12.2025 01:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!