SPOR ŞİİRLERİ

SPOR ŞİİRLERİ

Nuri Gökhan Sonsel

Bağımsızlığını savaşarak kazanmış ve Cumhuriyet kurulduktan sonra, dur-durak bilmeden çalışıp,ülkesini her yönde kalkındırmaya çalışan bir ulusun geleceğini yapılandıran ilk kuşağın bir ferdi olarak, 5 Nisan 1945 de dünyaya geldi Muhtar Cem Karaca.
Cem’in ebeveyni, kendisi dünyaya geldiğinde, ünleri yurt çapında yaygınlaşmış olan, Cumhuriyet tarihinin önemli tiyatrocuları arasında sayılan Toto ve Mehmet Karaca çiftiydi ve bu çift, ilginç bir kültürel buluşmayı simgeliyordu. Toto Karacanın evlenmeden önceki ismi İrme Felek yan’dı ve ermeni kökenliydi Toto ismini ise, kendisine sahne ismi olarak seçmiş; bir Azeri Türk’ü olan Mehmet Karaca ile 1939 da evlenmişti.Bu güçlü iki kişilik,tam anlamıyla Anadolu kültürünü benimsemiş; kendilerini Türkiye’ye adamışlardı.Toto Karaca’nın o dönemlere ait bir anısını aktaralım: Atatürk, bir perdesini seyretmek üzere geldiği oyunu beğenip iki perdesini de seyretmiş, sonra da, Toto Karaca’yı yanına çağırıp “ çocuk senin adın ne? ” diye sormuş. Toto Karaca; Adım Toto,ama bu benim sahne ismim, asıl adım İrme yanıtını verince, o da nasıl isim demiş Atatürk. Efendim ben bir Türk Ermeni’siyim cevabını alınca, Atatürk Toto’nun başını okşamış ve “ o halde senin görevin, Türk tiyatroculuğunu ilerletenlerden biri olmaktır “ demiş.
Cem’in müzikle tanışması, teyzesi Roba Felek yan’ın piyanosundan çıkan nağmeleri ve küçük Cem’e piyanoda notaları öğretmesiyle olmuştur. 1950 lebe girerken, operet tarzı Türk tiyatrosundaki en parlak devrini yaşamakta olduğundan, Cem’in kulislerde geçirdiği saatler, müziğe olan ilgisini arttırmıştır.Robert Koleji’nde yatılı okurken, müzik zevki artıyor rock’n role üzerinde yoğunlaşan Cem, haftanın belirli saatlerinde yayınlanan günün popüler batı müziği parçaları programlarını takip etmekteydi. 1962 yılında bir gün arkadaşlarıyla Beyoğlu Spor Kulübüne çay içmeye giderler, kendi aralarında sohbet ederken, bir arkadaşı orada şarkı söyleyen gençlere “Cem’de güzel şarkı söyler “ der.Önce söylemek istemese de, ısrarlar üzerine,sahne alır ve bu onun ilk sahne deneyimi olur.Gençler neden beraber çalışmıyoruz bir grup kuralım derler ve Karaca’ların evinde provalara başlayan gençler günün popüler batı müziği parçalarından oluşan bir repertuar hazırlarlar provaları dinleyen İlham Gencer Cem’in sesinden oldukça etkilenir ve gruba desteğini esirgemez. O günlerin gözde konser mekanlarından Site sinema’sında İlham Gencer orkestrası eşliğinde sahne almaya devam ederler. Cem ve arkadaşları,1963’e doğru DİNAMİTLER adı altında çoğunlukla Elvis Presley ve diğer rock’n roll müzisyenlerine ait parçaları yorumlayan dinamit’lerin repertuarında “I Who Have Nothing”, King Creole”,What Did I Say gibi parçalar vardı. 1963 ‘ün sonbaharında Dinamit’lerin “patladığını” Karaca’nın CEM KARACA ve BEKLEDİKLERİNİZ adlı yeni bir grup kurduğunu görüyoruz.Bu çok uzun sürmez,Gökçen Kaynatan’la da bir müddet çalışan Cem, 1964 ‘ün sonlarında bir kaç arkadaşıyla beraber CEM KARACA-JAGUARLAR grubunu kurarlar ve 1965 senesi boyunca beraber çalışırlar.Aynı yıl Cem, Tiyatroya da merak sarmıştır ve (General Çöpçatan- Zoraki Diktatör vb.) oyunlarında Münir Özkul’la oynar.İlk evliliğini tiyatro sanatçısı Semra Özgür ile gerçekleştiren Karaca’nın askerlik vakti gelmiştir,1965’in kasım’ında gittiği, Antakya 121.Jandarma Er Eğitim Alayı’nda vatani görevini tamamlar.1967 şubatında CEM KARACA-APAŞLAR grubu kurulur,artık Anadolu Rock diye yeni bir akım başlamış ve parçalar tamamen öz müziğimiz ve sesimiz Türkçe parçalara dönmüştür.(Emrah-Ümit tarlaları- Suya giden allı gelin-Nasılda geçti) Plak yapılır plak satışlarından ve özellikle de,Anadolu Turnesinden biriktirdikleri 45.000 lira ile Avrupa’ya gitmeye karar verirler.Bazı sebeplerle işleri pek rast gitmez ve Almanya’da çok zor günler geçirirler.Bütün bunların üstüne, Karaca’nın 3 yıllık eşi Semra mektup yazarak Cem’den ayrılmak ister ve ayrılırlar.Çıktıkları küçük bir turnede hem Türk’lerden hem de Alman’lardan büyük ilgi görürler kendilerini toparlayarak İstanbul’a dönerler. Cem Karaca ve Apaşlar, yüksek müzik kaliteleriyle 1968’in ikinci yarısında şöhreti yakalarlar.“Resimdeki gözyaşları “parçaları büyük bir hit olur ve çıktığından bir sene kadar sonra da 600.000 kopyanın üstünde satarak Türk Pop’unun ilk mega –hit’lerinden biri olur.1968’de Meriç Başaran ile ikinci evliliğini yapar.1970 yılının başında bazı olaylar sebebiyle Apaşlarla ipler tamamen kopar ve yollarını ayırırlar.Yıl 1971 bu defa CEM KARACA- KARDAŞLAR topluluğu kurulur, 1972 senesinin büyük bir kısmını konserlerle geçiren Cem Karaca ve Kardaş’ların bu yılki repertuarları (kirpiklerin ok, ok eyle- Zeyno-Mehmet’e ağıt-Muhtar-Oy gülüm oy-Üryan geldim-Kara yılan-Askoros deresi-Emmioğlu-Kara sevda-La, la ley ve Dadaloğlu) türküleri etrafında dönüyordu.
..

Devamını Oku
Ahmet Karaoğlu

Oturmuş olduğumuz semtte, Koreli genç bir ailede vardı. Arada eşi ve altı yaşlarındaki kızı ile birlikte görünürlerdi. Dillerini bilemediğimden bir merhaba bile diyememiştim. Bir Pazar sabahı, eşofmanlarını giyinmiş olan Koreli ile küçük kızına spordan dönüşlerine rastladım. Baba ve kız hem ağır tempoda koşu yapıyorlar, hem de eğilip, eğilip yerden aldıkları bir şeyleri ellerinde bulunan poşetlere koyuyorlardı. Biraz daha yaklaştıklarında yerde bulunan muz kabuğunu poşete koyduklarını gördüm. Bu hareketinden dolayı Koreliye sarılıp, teşekkür etmek istemiş olsam da; yabancı dilim olmadığından teşekkür ifademi istemeyerek içimde saklamak zorunda kalmıştım. Mahallenin sakinlerinden biri ile bu durumu bir ara paylaştığımda; “Korelinin Atatürk Üniversitesinde görev yaptığını ve Türkçeyi iyi bildiğini” söyleyince; o günden sonra, davranışından dolayı teşekkürümü bildirmem için gözüm hep bu Koreliyi aradı. Bir süre sonra yolcumu uğurlamak için havaalanına gitmiştim, Korelinin yolcu salonunda olduğunu gördüm. Türkçe konuşabildiğini öğrendiğim içinde, hiç beklemeden yanına giderek; “Selamın Aleyküm” diyip, aynı semtte oturduğumuzdan bahsedip, kendimi tanıttım. Güzel bir Türkçe ile
“Aleyküm selam ağabey, hayırdır.”diyerek, beni şaşırtmıştı. Ona;
Mahalleye spor yapmadan dönerken, kızınız ile yerdeki çöpleri alıp, elinizdeki poşete koymanızdan çok etkilendiğimi kendilerine nezaketen hatırlatmak ve teşekkür etmek istemimdeki zorlanmamı anlayan Koreli:
“Ağabeyi o benim görevim”. Dedi. “Yabancıda olsam, şimdi ben ailemle burada yaşıyorum. Kendi memleketimdeymiş gibi, çevreme ve insanlara önem verir, asla onlara zarar vermem. Ama siz dikkat etmeyip, sokakları ve çevreyi çok kirletiyorsunuz. Ekmeği bile çöpe atıyorsunuz.” Demesi ile duygu dolu hissimi unutup, çok utanmıştım. Erzurum
..

Devamını Oku
Cebrail Samur

Şehzadelerin şehri
Amasyadır ilimiz
Hürriyetin sembolü
Açık yeşil rengimiz

Yeşilırmak tarh yazar
Kenarları kaya mezar
..

Devamını Oku
Yıldırım Yıldıran

En büyük sınavımız doğmaktır aslında ve yaşamaksa daha büyüğüdür.Diğer sınavların tamamı bunların yanında öyle küçüktür ki fark edemeyiz çok zaman.Aslında yapılan tüm sınavlar çok önemlidir ama yaşam sınavı kadar büyük olamaz.Her sınavdan önce hepimiz heyecanlanırız,ellerimiz terler,başımız zonklar; hele bir de sorular çalışmadığımız yerden gelirse vay halimize.Aslında düşünüyorum da sınavın anahtarı,öğretmeni derste anlamak,aynı gün tekrar ve pekiştirme,sınavdan önce son bir tekrar çoğu zaman sınavlar için yeterli olabilecektir.
Şu önemli tespiti aklımızdan çıkarmayalım,hiçbir sınav bizim kişiliğimizi,insan oluşumuzu,sevgimizi,sevilmemizi ölçemez.Böyle bir sınav ancak yaşam süreci içerisinde zamana yayılmıştır.Ülkemizde özellikle sınavlar genelde testtir,bunun bazı geçerli nedenleri olabilir,örneğin test tipi sınavı hazırlamak ve kısa sürede değerlendirmek mümkündür.Fakat bu tip sınavlar ne yazık ki tek tip ve düşünmeyen,yorumlayan insan yetiştirmekte ve bir çok insan yaşamda bundan dolayı başarısız ve mutsuz olmaktadır.
Gençlere seslenmek istiyorum, arkadaşlar tüm sınavlar önemlidir ama ondaki başarılar sizi yaşamda hep başarılı ve mutlu kılmaz.onun için bir sınav başarısı veya başarısızlığı ne sondur,ne de başlangıçtır,bu gerçekle yüzleşirsek sanırım sınav öncesi ve sonrası yaşanan travmaları daha çabuk atlatabiliriz.Bir de ana ve babalar için bir çift sözüm var.Çocuğumuzun kapasitesini ve yeteneklerini bilmeden yüksek hedefler koymak hem ona hem size onulmaz yaralar verecektir,ayağı yere basan tercihler hepimizi mutlu edecektir.Ayrıca yaşamın sadece sınavlardan oluşmadığını da bilmeliyiz.Şiir,müzik,sinema,tiyatro,spor vb. de bu yaşamın bir parçasıdır bunlara da yeterince zaman ayırmak hepimize iyi gelecektir inanın.Sonuç asla unutmayalım en büyük sınav doğmak,daha büyüğü yaşamaktır.

YILDIRIM YILDIRAN
İZMİR
..

Devamını Oku
Mustafa Yılmaz Yukarısayıklı

Evde maç, kahvede maç
Abi be, Düğer-Kuruca kaç kaç?
Spor, turnuva bahane.
Kaynaşma, tanyışma imiş amaç.
***
Bu gün kaç çocuk yattı aç?
Yeter artık her gün maç maç.
..

Devamını Oku
Naime Özeren

Öncelikle Atatürk' ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun diyorum biraz da yüreğim burkularak. Hem Soma' daki maden faciası, hem de ulusumuzun, çocuklarımızın, gençlerimizin çalınan bayramları, yarınları adınadır yüreğimi burkan sızı...

Zaman zaman şiirlerimin öyküsünde rastlamışsınızdır. İzmir’ in Urla ilçesinde, Özbek Köyde yaşıyorum yaklaşık iki yıldan beri. Burası sevimli bir balıkçı köyü. Urla’ya sadece sekiz kilometre. Şehrin gürültüsünden uzak ve bakir doğasıyla bir tatil cenneti sükûnet arayanlar için.

Evet, ısrar ediyorum. Bayramları çalındı ulusumun. Çocukların, gençlerin… Son yıllarda resmi bayram kutlamaları, çelenk koyma töreninden öte geçemeyince adı tatil oldu bu çok da hakedilmiş bayramlarımızın. Tatilciler de yazlıklarına geldiler bu koskoca üç günü değerlendirmek için. Özbek köy sahilleri şenlendi gençler ve çocuk cıvıltılarıyla…

Sabah uyandığımda kaç gündür içimde çöreklenen Soma’ da ki elim maden faciasının karası katmerlendi, yanıp tutuştu yüreğim kutlayamadığımız bayramla. Eski 19 Mayıslar geçti gözümün önünden film şeridi gibi. Sabah sabah Onuncu yıl marşıyla geçen bir araç konvoyu hayallerimi böldü. Araçlardan bayraklar dalgalanıyordu. Siteler arasında dolaşarak kendi düzenledikleri bayram töreni için katılımcı çocuk ve gençleri derliyorlardı bir avuç delikanlı..
..

Devamını Oku
Mehmet Güzel

Antrenör olmak

Eğer istersen antrenör olmak
sağlıklı yaşayıp zinde kalmak
Ahlaklı, başarılı sporcuları yarışmalara salmak
Mutlaka öğrenmelisin spor psikolojisi

..

Devamını Oku
Recep Uslu

Spor barış kardeşlik demek
Bunun için verilir emek
Özümüzdedir hoca dinlemek
Sahalar da olsun bizim

Kulüpler de toplanılır
Forma tozluk hazırlanır
..

Devamını Oku
Ömer Dalman

Yıl 2007;
dünya bir yere geldiğini sanıyor.
iklimler kudurmuş bir yandan
ırgalamıyor hiç kimse;
herkesin gözleri kapalı
kucaklarda patlamak üzere ateşler
ama ne gelir elden
..

Devamını Oku
Onurcan Çakır

Kaldırım kenarı süslü koltuklarımız
Yerdeki tuğlalar spor direğimiz
Arabalar altın aynalarımız
Binalar sözde sınırlarımız
Bisikletler otomobillerimiz
Oyun kartları sermayemiz
Toplar para birimimiz
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

"KEŞKE'SİZ BİR YAŞAM İÇİN İLETİŞİM DONANIMLARI" Adlı Kitaptan:

AİT OLMA GEREKSİNİMİ: İnsanın doğuştan getiridiği bir gereksinimdir. İnsanoğlu bir aileye, derneğe, spor kulübüne, dine, millete, bayrağa ait olmak ister. Ait olduğunu hissetmediğinde yalnızlık çeker! . { Kitap Yazarı: Doğan CÜCELOĞLU - Sayfa:193, Paragraf:01 }

******


..

Devamını Oku
Murat Karakaya

kimileri için hayat
trabzon spor
rakı ve kadındır
kimileri içinse hayat
umursamaktır
direnmektir
uğrunda ölmektir
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

Bilgelik; kendi şahsi çıkarları için, halkları alet eder ise: kendine zarar verir! . Bu bilgiyi; Atilla İLHAN Efendimizin konuşmacı olduğu televizyon proğramından öğrendim! . Atilla İLHAN Efendimiz; Bülent ECEVİT'in vefatı ile, Bülent ECEVİT'i gerçek kimliği ile tanımamıza yardımcı olmak için konuşmuştu! .

Şu an; ŞAHSİ MESELELERİM İÇİN ZERRECE YARDIM GÖRMEK İSTEMİYORUM! . AZ EVVELİ DOKTORUMU ARADIM: YORGUNLUĞUMU ANTİBİYOTİKLER ile ATMAYA ÇABALIYORUM ŞU AN! .

BENİM; ŞU AN AŞKTAN YANA KAZANCIM: YORGUNLUĞUMDUR! . BİRAZ DİNLENECEĞİM ve BU ARADA DA ŞAHSİ MESELELERİMİ TAMAMİYLE UNUTACAĞIM İNŞALLAH! .

ŞU AN; ÇOK AĞIR BİR SPOR YAPMIŞIM GİBİ, TÜM BEDENİMİN KASLARI, BENDEN HESAP SORUYOR SANKİ! . "NEDEN KASLARINA BU DERECE YÜKLENDİN? ." DERCESİNE! .
..

Devamını Oku
Ahmet Turanoğlu

Sigara, içkiye olsa tiryaki!
Küçük bir zevk için söner ocağı...
Ücret, vergi öder dert alır sanki;
Ürünü:Boş şişe, pis kül tabağı! ..

Çok kirli görüntü, iğrenç bir koku,
Çevreye sürekli sevimsiz atık!
..

Devamını Oku
Mesut Bıyık

Başlıkta “gayri resmi taşıt” diye ifade etsek de aslında bisiklet, şimdilerde Konya’da resmi taşıt kimliğini de kazanmış bir ulaşım aracı. Büyükşehir Belediyesi’yle bir anlaşma yapan uluslararası bir şirket, şehrin çeşitli yerlerine kurduğu bisiklet otomatlarıyla kiralama hizmeti veriyor. Böylece çok ucuza, 24 saat bisiklet sürme imkanı buluyor Konya halkı. Öte yandan, Japon ve İtalyanların ünlü bisiklet markaları sadece Konyalı bisikletçilere özel modeller üretiyor.

Peki, ülkenin diğer şehirlerinde kullanımı çok daha kısıtlı sayıda olmasına rağmen, Konya’da uluslararası bir şirketin sistem kurup, işletmecilik yapmasını teşvik edecek kadar bisiklet kullanılmasının arkasındaki neden ne olabilir?

Türkiye’nin bugüne kadar gördüğü en başarılı bisikletçi Erol Küçükbakırcı da Konyalı ve ona göre Konya’nın bisiklete bu denli tutkulu olmasının arkasında derin bir kültür var. Küçükbakırcı, “Konya, daha otomobili tanımadan önce bisikletle tanışmıştı” diyor. Bu tanışmanın arkasında şehrin düz bir coğrafyada kurulmuş olmasının ne kadar etkisi var bilmiyoruz, ama bugün geldiğimiz noktada Konya, tam bir bisiklet cenneti olarak bu kültürünü sürdürüyor.
Neredeyse her evde en az bir bisiklet mevcut ve belki de en gözde ticarethanelerden biri bisiklet mağazası işletmeciliği. Bisiklet, Konya’da daha çocukken sahip olunan bir eşya, hatta çocuklar yürümeyi öğrenmelerinin hemen ardından bisiklet sürmeyi öğreniyorlar desek abartılı olmaz. Sokaklara bakılırsa da ona en çok emekli amcalar biniyor.
Şehrin hemen her müsait noktasında belediye geniş bisiklet parkları oluşturmuş. Kullanıcılar bu parklardaki özel düzeneğe bisikletlerini bağlayıp, işlerine ya da alışverişlerine gidiyorlar. Hatta kimi yerlerde bu parklar yetersiz kaldığı için altgeçit üstündeki korkuluklara, cami bahçelerinin demir çeperlerine bağlanıyor bisikletler. Diğer yandan, neredeyse tüm ana yollara paralel olarak bisiklet yolları düzenlemiş anakent belediyesi. Bisiklet kültürü bu kadar geliştiği için tamir servisleri ve yedek parça tedarikçiliği de önemli bir meslek kolu haline gelmiş.
..

Devamını Oku
Selin Çelik

Spor yap dengeli beslen,
Temiz giyin,giyimine özen göster,
kendine bak,
Sağlıklı olmak için bunları yap.

Her gün düzenli ol,
Biraz da sağlığın için özenli ol,
..

Devamını Oku
Ali Rıza Atasoy

Uzun ve yorucu bir çalışma döneminin ardından kısa süreliğine de olsa bir tatile çıkmak ne kadar güzel oluyor. İş ortamından uzaklaşmışken hele bir de seyahate çıkıyorsanız, insan bu duygunun güzelliğini o zaman daha da iyi anlıyor. Okulların yarıyıl tatiline girmesiyle birlikte yaklaşık on gün süreli izne ayrılarak görev yerimden memleketim Ankara’ya doğru yola koyuldum. Her zaman yaptığım gibi birinci gün çocukluk ve öğrencilik yıllarımı geçirdiğim eski mahallemizi ziyaret ettim, tanıdıkları ve çocukluk arkadaşlarımı gördüm. Çocukluk ve öğrencilik yıllarından arkadaşım olan şair dostum Hünkâr Dağlı’yı aradım. Bir müddet sonra geldi ve bir mekanda oturup çay kahve içtik, eski günlerden ve şiirden, sanattan konuştuk. Hünkar Dağlı, her hafta Pazar günleri düzenlenmekte olan “Başkent Şiir Akşamları” programından söz etti. Ve “Ben bu hafta katılmak niyetinde değildim ama mademki sen geldin, hadi beraber gidelim” dedi. Bunun üzerine belirtilen saatte Necatibey Caddesinde güzel bir mekanda gerçekleştirilen program yerine vardık. İçeri girdiğimizde takriben yirmi civarında şair ve sanat dostunun program salonunda yerlerini aldıklarını gördük ve gösterilen yere oturarak biz de programa dahil olduk.

“Başkent Şiir Akşamları” programını; Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında görev yaptığım yıllarda gıyaben tanıdığım, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı eski üyelerinden şair-yazar Ahmet Sevgi hoca yönetiyordu. Bu program vesilesiyle Ahmet Sevgi hocamı daha da yakından tanıma, tanışma ve kendisiyle konuşma fırsatı buldum. Belirtilen vakit geldiğinde, genç şairlerimizden İsmet Benli’nin Sezai Karakoç üstada ait ünlü Mona Rossa şiirini takdimi ve Ahmet Sevgi hocamın açış konuşmasıyla program başlamış oldu. Katılımcılar sırasıyla mikrofona davet edildi. Daha çok şiir sunumlarıyla tanıdığımız şair dostumuz Cumhur Karaca’ya söz verildiğinde bana bir jest yaparak kendine özgü sesiyle “Esmer Benli Yârim” isimli şiirimi seslendirdi. Yine genç öğrenci şairlerden Anıl Çağlayan da “Ankara Garı’nda Beni Bekle” isimli şiirimi okudu. Her iki şair dostun bu küçük sürprizlerinden gayet mutlu oldum. Söz hakkı bana verildiğinde kısaca kendimi tanıttıktan sonra şiire ne zaman başladığıma ve ne tür çalışmalar yaptığıma ilişkin kısa bir açıklamanın ardından programa Ferhat diyarı Amasya’dan gelip katıldığımı belirterek “Ferhat” başlıklı şiirimi seslendirdim. Kısa bir aranın ardından programın ikinci bölümü başladı ve ikinci bölümde de bir müddet önce şair meslektaşım Ersin Kayışlı tarafından bestelenen “Gözlerin” başlıklı şiirimi okudum. Program süresince katılımcı şairler kendilerine ait şiirlerin yanı sıra Yunus Emre, Karacaoğlan, Mevlâna, Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sezai Karakoç, Abdurrahim Karakoç, Nurullah Genç gibi şairlerden de örnekler sundular. Program yöneticisi Ahmet Sevgi hocam bu adını saydığım şair ve fikir adamalarına sanat ve şiir görüşlerine ilişkin açıklamalar yaptı. Bendenize hitaben “Amasya için çok güzel şiirler yazıyorsun ama sen Ankaralısın, senden bir Ankara şiiri bekliyorum” şeklinde küçük bir sitemde bulundu. Dolu dolu ve seviyeli bir programdı, programdan kendi adıma büyük bir keyif ve feyz alarak ayrıldığımı belirtmeliyim.

Bir başka gün şair dostlarımızdan İbrahim İmer’den bir grup şair arkadaşla “Kuytu Kültürevindi” buluşup sohbet edeceklerine ilişkin bir mesaj aldım. Beni de bu sohbet programına çağırıyorlardı. Belirtilen saatte program yerine vardığımda başta değerli büyüğümüz İsmet Bora Binatlı ağabeyimiz olmak üzere Hünkar Dağlı, İbrahim İmer, Müzeyyen Keskin, Hüseyin Bacanak, Ahmet Şahinoğlu, Deniz Şahinoğlu ve Bayram Yelen gibi bir grup sanat dostunu ilgili mekanda yerlerini almış ve sohbete dalmış halde buldum. Bana da yer gösterip iltifat ettiler ve böylece biz de sohbete dahil olduk. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar şiirden, sanattan ve bugüne kadar yapılan ve ilerde yapılması düşünülen sanat etkinliklerinden konuştuk. Sonra, kurucusu bulunduğum Yeşilırmak Şiir Vadisi Grubu’nun faaliyetlerinden ve grubumuz adına iki sene üst üste düzenlediğimiz “Boraboy Şiir Günleri” etkinliklerinden söz açıldı. Grup yöneticilerinin bir kısmını burada bulmuşken grubumuzun faaliyetlerinin yanı sıra ileriye dönük program planlarımızı da değerlendirme fırsatı buldum. Sonunda grubumuz adına ikinci kitabı, yani Vadiden Esintiler –II Şiir Antolojisini çıkarmayı kararlaştırdık. Yeşilırmak Şiir Vadisi Grubu mensubu 50 şairin katılımıyla hazırlamakta olduğumuz şiir antolojisi şu an dizgi aşamasında olup, kısa bir süre sonra şair dostlarla ve okuyucusuyla buluşacaktır.

Yine bir başka gün Çamlıdereli hemşerilerimden bir davet mesajı aldım. ÇAMLIDERE VE DOĞA DOSTLARI DERNEĞİ’ nin her hafta Çarşamba günleri dernek merkezinde yapılan sohbet toplantısına davet ediliyordum. Derneği ve hemşerilerimi ziyaret edeceğime ilişkin derneğin yayın organı olan www.camliderem.org sitesinde bir haber de yapılmıştı. Belirtilen günün akşamı dernek yönetiminden değerli hemşerim Kadir Civelek beni Aydınlıkevler’den aldı. Birlikte Yenimahalle’de bulunan dernek merkezine vardığımızda başta dernek başkanımız ve aynı zamanda Sabah Gazetesi spor yazarı Ali Öcal olmak üzere, dernek yöneticileri ve hemşerilerim beni içtenlikle karşıladılar. Dernek yönetiminden Ümit Kaya, Davut Erşahin, Ali Fuat Atalık, İsmail Çetiner ve değerli meslektaşım Faruk Çalışıcı ve diğer hemşerilerimle tanışıp konuşma fırsatı buldum. Sohbet ve buluşma programına bir müddet önce Ankaragücü Spor Kulübü basın sözcülüğünden istifa eden değerli hemşerim Sami Altunyuva ve şair dostlarımızdan hemşerim Ahmet Eroğlu da katıldı. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar şiir-sanat ve spor üzerine sohbetimiz devam edip gitti. Bir ara “TÜRBE / ÇAMLIDERE ŞİİRİ” isimli şiirimi okudum. Şiiri seslendirmem esnasında Çamlıdereli hemşerilerimin büyük bir duygu yoğunluğu içine girdiklerini gözlemledim. Sohbetimize şiir ve sanat programları ve bizim Boraboy Şiir Günleri etkinliklerinden söz ederek devam ettik. Başta dernek başkanımız olmak üzere dernek yöneticileri ve hemşerilerim Boraboy Şiir Günleri etkinliğinin benzerinin memleketimiz Çamlıdere’de de yapılması yönündeki taleplerini dile getirdiler. Böyle bir etkinliğin kendi memleketimizde de düzenlenmesi için karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk. Sonuç olarak 27-28 Haziran 2009 tarihlerinde iki günü kapsayacak şekilde bir şiir etkinliğinin Çamlıdere Ve Doğa Dostları Derneği adına “Çamlıdere Aluçdağı / Çamkoru Şiir Günleri” adı altında Çamlıdere’de yapılmasını kararlaştırdık. Böylece şiir ve sanat adına dolu dolu yararlı bir günü daha yaşamış oldum.
..

Devamını Oku
Mustafa Yılmaz İsmailoğlu

ADANA DEMİRSPOR – 2

Mavilacivert renkle okyonuslar gibisin
Rakiplerin istasyon sense lokomotifsin,
İstasyonlarda durma, dursanda sakın kalma
Rakibe mağlup olma, olsanda sakın yılma.

..

Devamını Oku
Ali Lidar

Hepsine gününü gösterecektim.! Geri zekalılar. Normalde beni oyuna alıp almamalarını sikime bile takmazdım. Bir grup ergenin egolarını tatmin etme çabalarından ibaret saçma sapan bir topu deliğe sokma etkinliğinden ibaretti yapılan iş. Ama bugün olmazdı. Bugün muhakkak benim de oynamam lazımdı. Ve beni oyuna almadılar. Ağlamıyordum. Ama o kadar sinirliydim ki gözümden akan saçma sapan yaşlara da engel olamıyordum. Eve geldim. Hışımla kapıyı açtım.
- Anneee
-.......
- Anneeeeeee
-...........
- Annneeeeeeeeeee
- Bağırmasana lan Veysel'i yeni uyuttum.
..

Devamını Oku
Timur İlikan

İnsanların çoğu bilmezmiş
İki nimetin kıymetini
Biri sağlık biri de boş vakitmiş
Öyleyse sen boş vaktini
Değerlendir ki spor yaparak
Hem boş vaktin dolsun
Hem de ruhun ve bedenin sağlık bulsun
..

Devamını Oku