İnsanın mutlu, huzurlu ve rahat yaşaması, sağlıklı olmasına bağlıdır. Sağlık, çok şeyin hem başı hem de başlangıcıdır. İnsanın kafa ve bedeninin randımanlı çalışması; yeni yeni düşünceler, fikirler üretebilmesi, fiziki ve ruhi dengesini koruyabilmesi için de zaruridir, sağlık.
“Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” diyenler boşuna dememiştir elbette. Sağlıklı olmayanın sağlıklı düşünmesi çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Çünkü düşünmek; aklı ve fikri sadece düşünülen konunun üzerine yüklemek ve yöneltmek olduğu zaman hedefine ulaşır. İnsanın idrak etme ve anlama gücü ne kadar çok olaya bölünürse o kadar anlama ve algılama gücü azalır. İnsan aynı birden çok olayı düşünse bile, birçok olayı aynı anda anlayamaz. Dikkat edilirse, büyük bilim, kültür ve sanat adamlarının problemlerini önce sıralandırıp sonra sırasıyla çözümledikleri hemen görülür. Bu insanların bence başarılı olmalarının sebebi, aklına taktıklarını tamamlamadan başka mevzulara el atmamalarıdır.
Sağlıklı insanın daha başarılı olmasının sebebi, bütün gücünü ve enerjisini sağlıksız insana göre daha çok aynı konuya yöneltmesidir. Onun ele aldığı konudan başka düşüncesi ve problemi yoktur, zira. Bunun için olsa gerek; sağlığı, sıhhati cihanda en büyük devlet olarak gösteren devlet adamları bile olmuştur.
Elbette insanın sağlıklı olması ve sağlıklı kalabilmesi için gerçekleştirmesi gerekenler vardır. Sağlık, kazanıldığı zaman bir daha hiç elden çıkmayan bir şey olsaydı; belki sağlığı korumak için bu kadar yorulmak gerekmezdi.
..
Gençlik ve spor, birbirini tamamlar.
Biri gelecek, öteki hayat demek.
Gençlik varlıktır, milletleri tamamlar.
Spor hayattır, yürümek, koşmak demek.
Gençlik; dinamik, milliyetçi olmalı.
Sosyal, demokrak, hoşgörülü olmalı.
..
Evlilik nedir sizce?
Beklide bazılarımız için sadece yalnızlıktır ne dersiniz? Bu yola çıktığımızda hiç yalnız kalmayacağımızı sanırız ama tam aksine asıl yalnızlık başlar.Cicim ayının sonlarında yavaş yavaş yatağınızda sadece yastıklar vardır.Yalnızlığınızı paylaşacağını sandığınız insan bir bakmışsınız sizin yerinize televizyon kumandasına sarılıp spor kanallarıyla cilveleşir olmuş.Hatta spor yorumcuları bile sizden çekici gelir olmuş.Başlarda, kıskançlık yapar.Yeterince televizyonla paylaştığınızı düşündüğünüz kocanızı bir hışımla onun elinden kurtarmak için sırtlanırsınız güya yalnızlığınıza son verdiğinizi düşündüğünüz adamı.Seneler boyu siz taşırsınız onu yalnızlığınızın mekanına.Ama bazı kocalar inatçı çıkarlar değil mi? Dünya başına yıkılsa uyanmayan adam gene uyanır biraz sağa döner biraz sola gene uykusu kaçar’’benim uykum kaçtı biraz televizyona bakayım gelirim der ve baş kumanız olan sevgilisi televizyonuna ve koltuğuna döner.Size ise gene tavanı izleyip uyumak kalır.
Bazen daha farklı gelişir olaylar.Sizi aşkından ölerek alan adama 51 kağıtlarında ki kupa kızı sizden daha çekici gelir.Hata yanına eşantiyon.Karı dırdırından kaçtıklarını söyleyen keyif arkadaşları da varsa. Ohhh,vur gözüne 51’in,batağın,papazkaçtının.Ne akıp giden zamanı umursar karşındaki,nede senin kaybolan hayallerini.Gene sana yalnızlık kalır camların önünde yada hayallere dalmak için kullandığın kitaplar ve korkularının şahı karanlık.
Tabii başka türlüde gelişir bazen olaylar.Mutluluk sarhoşuyken, kadeh tokuşturduğun adam.Sonradan sonraya seni unutur başka alemler açmaya başlar onu.’’Ahh ahh bekarlığım.’’diyip.Başlarını duvara vurmaya çalışan bir toplulukla yarı dertleşip yari yeni hatunlar keserken.Size gün boyu umut edip de heyecanlanarak hazırladığınız,mum ışıklı masanın başında yalnızlığınızla oturmak kalır.
Gülerek çıktığınız bu yolun dikenleri her gün daha çok acıtır canınızı. Belli bir zaman sonrada hissetmez olursunuz.Hatta o kadar alışırsınız ki yalnızlığa onun sizin yanınızda olduğu zamanlar sanki sizin kendinize kurduğunuz dünyayı bozuyormuş gibi gelir.Yada boş yatakları yadırgamaz olursunuz.Hayat böyle geçer gider işte…
Siz ne dersiniz? Evliliğin anla yalnızlık olsa gerek.
..
REKLÂM YAZARI, ŞAİR HASAN SANCAK, BAKAN KILIÇ’TAN DESTEK İSTEDİ! ..
LÜTFEN ÖNCE VİDEOYU SEYREDİNİZ.
http://www.songaz.com/video-haber55-reklm-yazari-sair-hasan-sancak-anayasa-mahkemesine-basvurdu-1054034.html
..
Lise yıllarındayız, genciz, başımızda kavak yelleri ile daha adını bildiğimiz, bilmediğimiz bir sürü ağacın da yelleri... Okuduğumuz lise olan Bahçelievler Deneme Lisesi hem Ankara'nın hem de Türkiye'nin sayılı, parmakla gösterilen liselerinden birisi. Lisemiz adeta bir sporcu fabrikası... Saysam bizim liseden mezun olup da Türk Sporuna katkı yapan isimleri dudağınız uçuklar. Bu vesile ile çok da gurur duyarız her zaman için okulumuz ile... Eskilerden Fenerbahçeli rahmetli Selçuk Yula, Şenol, basketçilerden eski Tofaş ve Milli Takım Antrenörü Tolga Öngören, Burç Alp Yücel, Fenerbahçe Basket Takımından Fatih, adı aklıma gelmeyen daha da bir dolu arkadaşımız var...
Bu kadar spor ile hem futbol, hem de basketbol ile iç içe olan bir lise olur da bizde kıyısından köşesinden ilgilenmez miyiz spor ile hem de basketbolla? Çok uzun boylu hem de iyi basket oynayan çocuklar var lisemizde, biz de onlara özeniyoruz ara ara lakin boy fukarasıyız onların yanında, e tabi boyda dilenemiyeceğimize göre Allah ne boy verdiyse onun ile idare edeceğiz... Boyumuz kısa olduğu için kimse de bize ''Allah boy vermiş kapıp da koy vermiş.'' gibi bir espride yapamıyor. (Çok da kısa değilimdir ha 1.74 şimdilik)
Basket maçlarına gidiyoruz arkadaşlarla hafta sonları Atatürk Spor Salonuna... Amerikan yapımı Beyaz Gölge dizisi izlenme rekorları kırıyor o sıralar televizyonlarda... Ankara takımlarından birinde Ömürden adlı bir gard var, boyu basket için uzun sayılmaz, ama bir zıplıyor aklınız durur, çift, tek, her türlü basıyor potaya o boyla. Biraz ondan ilham kapıp, biraz da lise de ki arkadaşlarımızı kıskanmak mı dersiniz, artık bilemem, ben de basabilir miyim bu çembere diye aklıma düştü bir kere... Ne yapmak lazım, ne yapmak? Sınıfta basket takımında olan çocuklar var. Onlara sordum, bacak kaslarını iyice kuvvetlendireceksin birader, bir de iyi besleneceksin, bal yumurta filan, dediler. Ahmet durur mu? Hemen koyuldum işe...
..
Size göre, bu gençler kahvede mi kalmalı?
Zinde kalması için, spordan zevk almalı.
Sporsever vatandaş? Şayet arka çıkarsan,
Yapacağın her yardım ile huzur bulmalı.
Spor kulüplerini yapmalı gençlik yeri,
Bunu başaramazsak, gençlik olur serseri,
..
Eskicinin sesi ile uyandım. Oturdum düşündüm. Bende eskileri alıyorum anıyorum, senden kalanları bende yaşayanları. Kalktım dolabımı açtım resimleri çıkardım teker teker baktım yine,hep güldüğümüz zamanları saklamışım gözlerimizde yağan binlerce yıldızlar var. Düşündüm yine seni,yine kor ateşlere saldı beni eskici. Adı eski oysa değeri artan çoğalan bende,eskileri daha çok seviyorum yıllarca giydiğim bluzum var,ayaklarıma geçirdiğim spor ayakkabılarım,çantam bile nerdeyse benimle yaşıt. Yaşatan büyüten beni var eden eskilerim. Eski midir yoksa yaşanmışlıklar mıdır? Bir gramofonda dinlediğimiz taş plaklar nasılda hüzünlü çalar şarkıları. Hüzünlüyüm yine hüzünlü,sensizim diye değil sensizliklerime öyle alıştı ki yüreğim akmıyor artık yaşı. Gülümsüyorum hatta sensizliklerimde izlediğim günbatımında. Ancak,hüznümü atamıyorum gözlerimin bebeklerine yansıyan senli duygularım var. Biliyor musun? Hiç eskimiyor duygularım. Damla damla akan musluk gibi şıp şıp şıp damlıyorsun gönlümde. İşte o biriktirdiklerimdesin hiç eksilmiyorsun. Ben varolan sevgimde yaşattıyorum seni. Sen yazdıklarıma bakma benim dedim ya hüzünlüyüm bu gün aktı gönlüm yine sana ve yine yazdı kalemim.
..
Yalnız spor yetmiyor, söylesem kusur olur,
Sebep daha da başka, arayan kendi bulur…
(1996)
..
Bir şey yapmadan önce durup düşünmeyi öğrenmedim. Aklıma ne gelirse yaptım, peşinden ne bok yedim lan ben dedim bu yaşıma kadar. Öfkemi kontrol edemiyorum. En büyük hobim etrafımdakileri kırıp dökmek. İnsan sevmiyorum (bebekler hariç) İnsanların toplu halde duyarlılık gösterdiği şeyler (sokak çocukları, sokak köpekleri, sokak lambaları v.s) zerrece umurumda değil. Çoğu zaman çaktırmasam da canım hep sıkkındır. İleri derecede ukala olduğum da beni tanıyan herkesin ortak kanaatidir. Buna bir de patavatsızlığı eklemek gerekir. En son söylenmesi gereken şeyleri kafadan söyleyip konu her neyse rezil etmeye bayılırım. Kimsenin sevmediği yazarları sever kimsenin dinlemediği şarkıları dinlerim. En çok eğlendiğim zamanlar oyuncaklarımla oynadığım zamanlardır. Günde en az bir 'ciddi saçma sapanlık' yapmazsam rahat edemem. Herhangi bir şey olabilir bu, ama mutlaka en az bir tane ağır saçmalığım olur her gün. Yüzüm hep asıktır. Hatta ayna karşısına geçip farklı tekniklerle yüz asma denemeleri yapmışlığım bile vardır. Senede en az iki kere depresyona girerim. Elimden neredeyse hiçbir iş gelmez, el becerisi gerektiren akla gelebilecek her işte çuvallama şampiyonu olabilirim. Becerebildiğim hatta becerebilmek bir yana idare edebildiğim tek bir spor dalı bile yoktur (Hatırlayabildiğim en büyük başarım: ilkokuldayken top sektirme yarışması gibi bir şey yapıyorduk dört arkadaş. Onbeş ya da onaltı kere sektirmiştim, hala zaman zaman o anı düşünüp hayaller kurup gülümserim.) İnsanları küstürerek koşarak etrafımdan uzaklaşmalarını sağlamak konusunda muazzam yetenekliyim. Bildiğim en zayıf iradeli insan ben olabilirim. Hemen hemen hergün sigarayı bırakmak konusunda sözler veririm kendime, ama uyku hariç maksimum iki saat ara vermişimdir. Üç yaşından beri düzenli olarak küfrederim. Elimden tesbihim hiç düşmez. Mutluluktan da hiç hazetmem, mutlu gibi olduğum zamanlar muhakkak üzülecek bir şeyler bulur, bulamazsam da hemen o an yaratırım. Bunlar bir çırpıda aklıma gelenler birazcık düşünürsem eğer yüzlerce şey daha ilave edilebilir..
..
Haberler yine kısa, çünkü bulamamışlar,
Spor haberleri ile ekranı doldurmuşlar…
(2012)
..
Bir zamanlar aslandım
Spor yaptım kaslandım
Zamana yenik düştüm
Bir değneğe yaslandım.
..
** Aynı zamanda Ulusal Önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün doğuşunun 136. yılı olan
19.Mayıs.2017 Gençlik Ve Spor Bayramımız Hepimize
Kutlu Olsun...**
..
Ne çabuk eskidi benim şiirlerim.
Spor ayakkabılarım gibi.
Baba bana yeni bir şiir alır mısın?
Bizim mahalledeki şiir dükkanından...
..
KAYBOLAN GENÇLİK
Bu gençlik ellerimiz arasından kayıyor. Mustafa Miyasoğlu’nun romanındaki ‘Kaybolmuş Günler’ aslında kaybolmuş gençliktir. Anne babası Müslüman ve mütedeyyin olduğu halde çocuğu kumarcı, içkici, esrar ve eroin kullanıcısı, hatta ateist olan bir gençlik kesimi oluşuyor.
Laiklik adı altında ladini bir eğitim alan bu nesil, gitgide yozlaşıyor, bozuluyor, temel değerlerini alamadan hüda-i nabit gibi yetişiyor. Bu köksüz yetişen gençlik ülkenin geleceğini tehdit diyor. Tehlike çanları çalıyor artık. Bu çanlar bizim için çalıyor. Hele hele ekonomik kalkınma ile birlikte zenginleşen toplum git gide manevi değerlerini kaybediyor. Bekaret kontrolü yaptırmak isteyen anne katlediliyor. Harçlık vermeyen baba oğlu tarafından acımasızca öldürülüyor.
O halde ne yapmalı. Bir yandan eğitim ve öğretime bir çekidüzen verirken diğer yandan sivil toplum kuruluşları belediyelerle el ele vererek genliğe eğilmeli, onu ahlak ve maneviyat dairesine alacak çalışmalar yapılmalıdır. Çare burada. Aksi halde iş işten geçmiş olacak atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olacaktır.
Maalesef sivil toplum kuruluşları belli kişilerin egosunu tatmin etme aracı olmuş, enerjisini boşa harcamakta, beride büyük bir genlik kitlesi heba olmaktadır.
Öncelikle bu alanda projeler üretilmeli, bu projeleri yürütmeye koşullanmış sivil toplum kuruluşları, gönüllü kültür teşekkülleri kurulmalı, ya kurulmuş olanlar revize edilerek belli bir plan ve program çerçevesinde çalışmalara başlamalı, belediyeler bunlara yer ve imkan sağlayarak destek vermelidir.
..
Doğup büyüdüğüm şehir,kalenin eteğine petek gibi yerleşmiş,taş binalardan,konaklardan,saray kadar 4,5 sokak kapısı olan değişik yapıda evlerden Mezopotamya ovasına nazır kurulmuştur.Evlerine içine girip de,yakından inceliyecek olursanız hayretler içinde kalırsınız.Taşlara ne kadar emek verildiğini,.oya gibi işlenmiş evlerin pencere,kapı,yüklük, dolap çevreleri üzüm,çiçek,yaprak ve hatırlayamadığım birçok resimleri taş üzerinde oyulmuş,bir sanat eseri ortaya çıkmıştır.Mardin gündüz taş yığını,kayalık gibi,yeşillikten yoksun harabeye benzer,ama evler geceleyin ışıl ışıll bir gerdanlık gibi kalenin eteğini süsler.Maardin için'gündüz mezarlık,gece gerdanlık' derler.Bir söz daha var bizim bu şirin şehrimizle ilgili,'Gelen ağlar,giden ağlar.'Gercekten Mardin`e ilk defa gelenler,mahrumiyet bölgesi diye istemiyerek gelirler,ama bir müddet sonra istemiyerek ayrılırlar. Hatta bekar gelenler evlenmiş olarak dönerler.Mardin kızlarının çogu renkli gözlü,beyaz tenli,ince yapılıdır.İş yeri, atölye,fabrika olmadığı için okumak zorunda kalınıyor.oradaki gençlerin çoğu lise mezunu veya üniversite mezunudur.
Ana cadde ile yeni yolu birbirine bağlayan ara yollar sokaklar cesitlilik arzeder,ana sokaklar biraz daha genis,iki-üçc metre genişliğinde ara sokaklar ise daracık,bir kısmı merdiven gibi basamaklı,dönemeçli,Durumlarına göre halk tarafından adlandırılmış bu sokaklar.Dar sokak,çaputlu sokak.abbaralı sokak.Mardin merkezinde 5 -6 metre uzunluğunda abbaralar vardır.
Ulaşım sorunu hem var hem yok denilebilir..Bir kere hasta olsan da,sağlam olsan da,tabana kuvvet diyerek istediğin yere gitmek için yürümek zorundasın.Yürüyemeyecek kadar ağır hastaysanız, doktora gitmek için hamalın sırtında veya hayvan üzerine bindirilerek gidersiniz.Yapacak başka çareniz yok çünkü.Arabalar yalnız ana caddede çalışır..
Daha sonraları yeni yol adı altında şehir mezarlığının kuzeyinde Mardin’in bütün güneyini kaplayan bir yol aşıldı.Bu yolun kenarında evi olanlar için iyi oldu.Ara sokaklardaki evlerde oturanlar için değişen bir şey olmadı.evlerimize kadar odun,kömür.toptan alınan zahire ve salçalık domates.toptan alınan herşey,sırtta veya hamal üzerinde taşınırdı.
Mardin şehrinin süt ve sut ürünleri o zaman katıksızdı.esi yoktu.meyvelerimiz.sebzelerimiz bol.her istediğimizin en güzelini alıyorduk.ama ulaşım ve yüksek okul sorunu vardı,bu sorunlar bizi doğup büyüdüğümüz şehirden buralara göç etmeğe sebep oldu..
Canınız sıkıldığı zaman gidecek bir park yoktu.o zamanlar.Mesire haftasında umumiyetle kale arkasına gidilirdi.Kale arkasına gitmek için kestirme yollar vardı.oraya da yürüyerek giderdik.ama konuşa konuşa yürüyüş bizi hiç yormuyordu.spor oluyordu.
O günleri inanın arıyorum,her şeye rağmen daha huzurluydum.Komşuluk vardı,samimiyet vardı.Şehirde herkes birbirini tanıyordu.Büyük şehirlerde kendimizi kaybettik desem yalan olmaz.Kim olduğumuz,kimsenin umurunda değil.benim Mardin hakkında bir Mardin’li olarak.yazacağım çok güzel konular var aslında,tatilinin bir bölümünü Mardin’de geçiren bir arkadaşımın kaleminden dökülen güzel anlatımı hep birlikte okuyalım. ……31/08/2008
puzzle9-Bu sene tatilimin bir bölümünü şimdiye kadar gitmeye fırsat bulamadığım canım Türkiye'min doğu bölgelerini gezmekle geçirdim. Mardin'de bir gece kaldım. Tavsiye üzerine iki otele gittik. Çarşı içinde asırlık binaları turistik otele çevirmişler. Kalabalık ve kargaşa bize cazip gelmedi. Sonunda Büyük Mardin Otel'de kaldık. Ve hayatımın unutulmaz bir gecesi başladı. Otelin park yerinde beklerken bir ezan sesi duyduk. Ezan ama ezan gibi değil. Sonradan anladık ki sela veriliyormuş ve yatsı namazından sonra defnedilecekmiş. Bu arada park yerine son model arabalar geliyor ve içinden çok şık hanımlar ve beyler iniyordu. Otelde o gece düğün varmış. Otelin 5.inci katındaki suit odalardan birine yerleştik ve aşağıya yemeğe indik. Otel müdürüne roof'ta yemek yiyip yiyemeyeceğimizi sorduk. 350 kişilik bir düğün telaşında olduklarını roof'ta garsonlar tarafından unutulabileceğimizi söyleyince, bizde düğünün yapıldı geniş terasın alt tarafındaki büyük terasa oturduk. Şehir halkından insanlar olduğu kadar, yabancı ve bizim gibi yerel turistler, ayrıca filmciler vardı. O eşsiz manzara karşısında Süryani şarabı içerek harika bir gece geçirdik. Düğünden gelen müziği unutmama imkan yok. Türküler bile bir başkaydı. O tarafın türküleri sayesinde biraz türkü sever oldum. 'Mardin kapı şen olur, kızları güzel olur.' Birden havai fişekler atılmaya başladı. İlk defa bu kadar yakından gördüm ışıl ışıl ve rengarenk yağmur gibi üzerimize yağan renk cümbüşünü. Mardin'in resimlerini çok görmüştüm. Ama yakından görmek, o manzara karşısında saatlerce oturmak bir rüya gibiydi. Yemekten sonra içkilerimizi alarak roof'a çıktık. Bir taraf ışıl ışıl mardin, bir taraf uçsuz bucaksız karanlık ve karanlığın içinde ışıl ışıl bir kaç kilisesi ile Mezapotamya, çok ilerlerde Habur kapısı, ışıkları hayal meyal görünen Suriye... Yemek yerken bir üst kattaki düğüne şimdi kuş bakışı bakıyorduk. 'Şemmamme' ya da buna benzer isimli bir oyunu izledik. Şemmamme düğünü yapılan bir kızın ismiymiş. Oyun ve şarkı bu kız için yapılmış. Bizde tek başımıza koskoca tarasta danslar ederek resimler çekerek, takı merasimini izleyerek, tarası neredeyse dört dönerek Mardin'i içimize sindirerek harika bir gece geçirdik. Ne zaman yattık, ne zaman uyuduk hatırlamıyorum. Sık sık uyanıp Mardin'e baktık otantik süslerle bezenmiş odamızın pencerelerinden. Sabah uyandığımızda Mardin'e ait değişik yiyeceklerin bulunduğu muhteşem bir kahvaltıyla karşılaştık. Mardin spor ile maç yapmaya gelmiş Urfa spor'un oyuncuları ile sohbet ederek sütümüzü, kahvemizi, meyve sularımızı içtik. Nefis böreklerden yedik. Otelden gece içtiğimiz enfes şaraplardan satın aldık hediye vermek için. Otelden ayrılmadan önce tekrar roof'a çıktık, gece gördüğümüğüz manzaraya tekrar bakmak üzere. Boşuna dememişler; 'Mardin gece gerdanlık, gündüz mezarlık gibidir' diye... Mardin daha başka güzel gündüzleri. Ama gece ışıklar olduğu altında gibi değil. Mezapotamya'ya baktık bir kere daha. Ezan sesleri kilise çanlarına karıştı. Pazar günü olmasına rağmen açık kuyumcu aradık ve bulduk telkari işlenmiş gümüşler almak için. Bir gün önce Midyat'tan almamıza rağmen gümüş üzerindeki o işçilik bizi cezbetmişti. Mardin benim için unutulmaz anılardan biri oldu. Belki de çocuklarımla beraber olduğum içindir, 0nların gülen gözleri beni mutlu ettiği içindir kimbilir..'puzzle9 '
-Canım arkadaşım,benim doğup büyüdüğüm,hayatıımın en güzel gençlik yıllarını,dile kolay,tam 25 yıl ilkokul,ve orta okula çeşitli derslere giderek,yetişkinler eğitimi çalışmalarım,ve bu arada kendi öz çocuklarımı yetiştirmek,o zor şartlarda kolay olmazsa gerek.Şimdi tam oturulacak bir ortam var,ama aile fertleri,her birimiz bir tarafa dağıldık.toplanmamıza imkan kalmadı.Mardin Hakkında yazdığın güzel yorumun için teşekkür ederimSevgilerimle.sana Mardin türkülerinden bir demet yolluyorum.
.VEHBİYE YERSEL
Sayın hocam,Türküler için sanaçok teşekkür ederim.Bu yazımı da Yola çıktım Mardin”e türküsü ile yazıyorum-sevdan başım belası…bana gurbet gezdirdi,kırk bin başlık parası.”Dün sizin yazınız görmeden önce markette iki öğrenci ile karşılaştım.Biri Mardinliydi,diğeri Mersinli.Çocuklarla şehirleri üzerine.Beni yine çekiyor mu oralar ne… Dediğiniz gibi bazı yaşanmışlıklar sadece anı olarak kalıyor. 12.03.2009
Vehbiye Yersel
..
Savaşmak yürek ister
Yürek ise onu taşıyaçak beden
Beden sağlık ister
sağlık ise iyi beslenme
Beslenme gelir ister
Gelir ise emek
Emek güç ister
..
19 MAYIS 1919
Bu mesaj şu anda yayında değildir.
OKUNDUĞUNA İNANMIYORUM...ZİRA YAZALI SAATLER OLDU AMA...ANA SAHİFEDEKİ BAYRAM KUTLAMASI YANLIŞ OLARAK HALÂÂÂ DURMAKTA...SİZİN ATATÜRK'E BİR İTİRAZINIZ MI VAR Kİ 'ATATÜRK'Ü ANMA, GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI' OLAN BU BAYRAMI SADECE 'GENÇLİK VE SPRO BAYRAMI' OLARAK KUTLAMADASINIZ...YAZDIM VE DEDİM Kİ DOĞRUSU BUDUR...BU KUTLAMA İFADENİZ YANLIŞTIR...AMA SİZE TASMASI BOYNUNDA TAKILI VE DE ÇEKTİĞİNİZ TARAFA GİDECEK ÜYE LÂZIM...ÖYLE ZIRT PIRT YANLIŞI YÜZÜNÜZE VURACAK ÜYE DEĞİL...DEĞİL Mİ? ...BUNU YAPANA NE YAPTIĞINIZI DA BİLİYORUM...SADECE BİLMİYORUM MAİL HATTIMDA DAHA ÖNCE VERDİĞİNİZ CEVAPLAR DURMAKTA...ATATÜRK YOKSA EĞER BAYRAM MAYRAM DA YOK...BİLESİNİZ...HATTÂ NE BEN VARIM NE SİZ...ADASM GİBİ YAZIYORUM OLMUYOR...BÖYLE YAZINCA DA ZORUNUZA GİDİYOR...E AMA ATATÜRK'Ü ES GEÇENLER DE BENİM ZORUMA GİDİYOR...VE EMİNİM BUNU OUR KOYMAZSINIZ BURAYA...EH NE DİYEYİM...BEN DE ŞİİR YAZAR KOYARIM...O DA MI YASAK...SORUMLUSU BEN OLDUKTAN SONRA...A. KARTALTEPE (19.05.2007 18:47)
..
Tüm Halkımızın 19 Mayıs Gençlik Ve Spor Bayramı' nı kutlarım. LİBERAL KAPİTALİST FAŞİST DİKTATÖR DÜZEN HALKIN BAYRAMLARINI KUTLAMAYA İZİN VERMEYİP, Yasaklamak için her yolu denese de HALK BAYRAMINI KUTLAMALIDIR. Ne varki ihmalden doğan katliam sonucu SOMA YANGINI, HEPİMİZİN YÜREĞİNİ DAĞLADI. KEŞKE DAHA ÖZGÜR, MUTLU, ŞEN, ESEN YAŞASAK DA, BAYRAMLARIMIZİ DA O ŞEKİLDE KUTLASAK. YOLSUZLAR ELİ İLE YOKSULLAŞTIRILMIŞ, YOKSUNLAŞTIRILMIŞ, AÇ VE CAHİL BIRAKILMIŞ TOPLUMU YÖNETENLER, YASAKÇI DİKTATÖRLERDİR. İNSANLIĞIN YÜZ KARASIDIR. AMA MADENCİLERİMİZİN KARASI KÖMÜR KARASI İDİ. YÜZ KARASI OLAN ONLARI BU DURUMA DÜŞÜRENLERDİR. ONLAR HALKI KÖLE GİBİ GÖRÜRLER. YAZIK ONLARA. NE DESENİZ AZDIR.
KUTLU BAYRAMLAR, ESENLİKLER TÜM HALKIMA.
..
Siz hiç aynı anda iki üç işi birden yaptınız mı ya da yapana rastladınız mı? Gerçekten zor bir olay ama benim bildiğim bu işleri yapan çok tanıdığım var. Bende de oluyor bazen böyle durumlar. Geçenlerde Pazar akşamı elime gazeteyi aldım. Türk erkeklerinin yüzde doksanının yaptığı gibi gazeteyi spor haberlerinin olduğu en son sayfasından okumaya başlarım, öyle de yaptım. O sırada da televizyonda sevdiğim dizilerden biri başlamaz mı? Haliyle o da seyredilecek. Bu arada sitede ki şiirlere de yorum yazmam lazım. Aha da iki iş derken, oldu mu üç iş. Ayak tırnaklarım da uzamış onları da kesmem lazım bu arada. Bir beşinci ya da altıncı iş bulursam herhalde kafayı yerim eninde sonunda.
Çok sakıncalı bir durum gerçekten, üç beş tane işi ayrı ayrı yapmaya kalkıyorsanız zaten çok yoğun bir insansınız demektir. Gazetenin spor sayfası, her ne hikmetse biz Türk erkeklerini çok cezp eder. Fenerbahçe berabere kalmış, Kartal yabancı saha da galip, Trabzon berabere, sonra televizyonda ki o popüler diziye bakılacak, dizi enflasyonu var beyaz cam da, daha sonra da şiirler beni bekler dört gözle, bir de sitem ederler geç kalırsam ‘'Nerede kaldın Ahmet ağabey ya, yorumsuz bırakma bizi'' diye. Tırnaklarını da sonra boş bir zaman da kesiver. Hey dostum, kardeşim Ahmet'im şunları tek tek yapsan da işleri birbirine karıştırmasan. Sadece bunlar ile kalsa iyi. Bir gün dolmuşa bindim. Orta sıralarda oturdunuz mu arkadan paralar tek tek ileriye iletilmek üzere gelir, şoföre ulaşır, şoför para üstü verir, o paralar tekrar geride ki kişilere ulaşır, ayakta gidiyorsanız ve trafik polisine denk geldiyseniz, şoförün talimatıyla bir de çökersiniz, o arada kendi paranızı vermeye ve paranız bozuk değilse üstünü almaya çalışırsınız. İşte size aynı an da yapılan iki üç iş...
Seyrettiğim televizyonda ki bir dizide vardı. Birçoğunuz da seyretmişsinizdir mutlaka dizi oyuncusu geçim sıkıntısı çektiğinden dolayı bir iki işte birden çalışıyordu. Toplumda da birçok kere şahit olmuşsunuzdur. İşportacılık yapan ilkokul öğretmenleri, yine geceleri taksicilik yapan devlet memurları, garsonluk yapan başka devlet memurları saymakla bitmez.
Esnaf olduğumuzdan belirli saatlerde dükkânımız müşteriler ile dolmaktadır. Bir müşteriye hizmet verirken, diğer müşteri başka bir şey istemekte haliyle ona da cevap verilmekte o arada telefon çalarsa haliyle ona da bakacak kimseler yoksa telefonda ki kişi ile de muhatap olunacaktır...
..
Ben sporu severim,
Spor futbol olmazsa.
Onla ilgilenirim,
Spor futbol olmazsa.
Çünkü gerçektir esas,
Hayale yer vermez as,
..