SPOR ŞİİRLERİ

SPOR ŞİİRLERİ

Serkan Kurt

Dünden biraz daha fazla kanıyordum, biraz daha anımsayarak gerçekleri kabullenmeye çalışıyordum. Bir balıkçı teknesinde rakımı yudumlarken farkına vardım, kendi kendime verdiğim sorumlulukları… O an kimseyle konuşmak istemediğim için dalgalarla hafif hafif sallanan tekneye suya hiç buluşmadan rakımı yudumlamak, bir türküyü dilime dolayıp çaresiz yatağıma uzanmaktı isteğim.
Kendimden kaçmak isterken omuzlarımdaki yük beni bana yeniden anımsattı, daha tatsız yudumladım rakımı. Belki de kısa bir tatile çıkmalıyım, önemsemeden zamanı kısa bir tatil olduğunu kendime haber vermeden küçük bir çanta hazırlayıp ağaçların gölgesine saklanmalıydım. Güneş aya küsmeden oltamı denize sallayıp rakıma meze olacak balıklar tutup ellerimle yemeliyim. Sabah yataktan çıkmak için saate bakmadan uyanmak istiyor ve birileri tarafından uyandırılmak istemiyordum.

Küs müydüm kendime? Çocukken kardeşimle kavga ettiğim anlar geldi aklıma; işaret parmağıyla başparmağını birleştirir boz, derdi. Sanırım kendime küstüm, ne zaman barışacaktık.Çok uzun bir ayrılık oldu bu, uyandığımda yine mi gelmedi? ,diyeceğim. Bu tekneye gelirken kimsenin oturmadığı bir bankta üç kişi şaraplarını yudumluyordu, kimseyi önemsemiyorlardı. Yanlarından geçerken onlara imrenerek bakan gözlerimi,180 boyundaki cılız bedenimi fark etmemişlerdi bile. İşte o an tekrar kanadım, kapanmayan yaralarım biraz daha acıdı. Yapmam gereken işler tekrar aklıma geliyor, erken yatıp iyi görünmem, çok fazla içmemem gerekiyordu. Aslında bu gece bir banka oturup sabahın olmasını beklemek uzun uzun uzaklara bakmak, görmediğim yerleri görmek istiyordum. Bir kahkaha attım masamda rakım ve mezemden başka kimse yoktu. Niye güldü bu adam diyen olmadı. Derin bir sohbet ve kulağımda bir birine karışan sesler beynimi kemiriyordu. Burada daha fazla durmak istemiyordu ağrıyan başım. Ayaklarım beni taşıyabilecek miydi acaba? O kadar ağırdı ki bu cılız beden yalnız olmak istiyordum bu yüzden tek başıma gelmiştim giderken kendimi eski bir şarap mahzenine kilitlemeliydim, şarap kokusuyla uzun zamandır hatırlayamadığım kendimi kendime getirebilirdim. Mahzende yok.Kesinlikle bu bankta üşümeliydim titremeliyim yorgun ceketime sarılıp bu bankta kıvrılmalıydım. O an bir anlık refleksle garsondan hesabı istedim. Evine erken gitmek isteyen garson bir müşteri daha gidiyor diye seviniyordu. Sallanan tekneden suya bulaşmayan rakımı ardımda bırakarak üşüyen bir banka oturdum. Çevremde kimse yoktu dalga sesleri bana eskiyi hatırlatıyordu. Eksik kalmış çocukluğumdaki acı tekrar sızladı sırtımda. Babamdan izin almadan 14 yaşımda dört arkadaşımla birlikte denize gitmiştik. O günde böyleydim sahil kenarında ayaklarımı suya sokup vuran dalgaları izliyordum gözlerimin görmediği uzakları görmeye çalışmıyordum, güneşten yanan vücudumdaki yanıkları babamdan saklayıp uslu bir çocuk gibi bir köşeye oturdum. Babamın büyük ve güçlü elleri omzumda patlayınca tüm vücudum sızlamıştı ve acımı babama fark ettirmemek için dişlerimi sıkıp sessizce avazım çıktığınca bağırmıştım. Babam beni severken canımı yakmıştı. Şimdide sırtımda aynı acı titreyen vücudum çıkmayan avazım var.

Bu sabah koşmayacaktım. Spor olsun diye koştuğumu sanıyorlardı, onlara gerçeği söyleme gereği duymuyordum. Ben sabahları rahatlamak için koşuyordum gerçi buda artık beni rahatlatmıyor ya bir süre daha kendimi avutabilirim. Her an her saniye bir şeyleri anımsıyor bazen yüzümde bir tebessüm bazen de kırış kırış kararmış düşünceler beliriyordu. Yaşlı bir adam oturdu yanıma sigaradan sararmış uzun sakalları arasında yüzü görünmüyordu. Bana bakmıyordu oda benim gibi uzaklara bakıyordu, yüzüme bakmadan terk mi etti seni, dedi. Onun aradığını bende aramış gibi gözlerimi görmeye çalıştığım uzaklara diktim. Evet, terk etti onun gelmesini bekliyorum, yaptığı suçun farkına varan çocuklar gibi küçük bir köşeye sıkıştım. Bilirim ben o sıkışmayı dedi yorgun ve umutsuz sesiyle. Yıllar önce girdim o köşeye. Herkesin bir acısı yaralı bir geçmişi vardı, bu yaralar kiminde sık sık kanıyor, kiminde ise varlığını hissettirmiyordu. Yanımda oturan yaşlı adam konuşmak için beni seçmişti. Kim bilir bana anlatacağı acıyı daha önce kaç kişiye kaç defa anlatmıştı. Karım beni yirmi bir yıl önce işsiz kaldığım için karanlık bir adamla terk etti. Ondan sonra her şeyi boş verdim, gerçi bir ara onları bulup kafalarını mermilerle doldurmak istedim son mermiyi de kendime ama silah alacak param yoktu. Zamanla unuturum dedim acım dindi ama izleri çok ağır oldu. Onu anlamaya çalıştığımı anlayınca daha da derine inmeye başladı. Sıradan bir hikâyeydi günümüzde bunu yaşayan yüzlerce insan vardı ama yanımdaki adam kendini o gidişe adamıştı, acısının dindiğini söylerken bir an bile unutamadığı o anı defalarca yaşadığının farkında değildi. Öylesine alışmıştı ki yaşadığına. Meraklanmıştım sonra bir daha karşılaştın mı, diye sordum? Gözlerini göremediği uzaklardan ayırmadan boşlukta kalmış bir cevap verdi. Geldi yıllar sonra geldi, yüzü kırış kırış geldi. Yırtık ceketinin cebinden filtresiz bir sigara çıkarıp yaktı. Derin bir nefes aldıktan sonra…Beni terk ettiği adam onu başka biriyle terk etmiş.Çaresizdi geldiğinde. Onunla büyük bir aşkla evlenmiştik. Yüzüne baktığım zaman içim hoplardı, o an yüzünü gördüğümde Azrail görmüş gibi oldum, korktum çok korktum yine benden ne alacaktı kaç kere daha öldürebilirdi gözlerine kinle bakarken bunları düşündüm. Yalvaran gözleriyle bana bakıyordu yaptığı hatanın farkına varmıştı. Bu sefer ben onu terk ettim. Öyle emin adımlarla yürüyordum ki sırtımı döndüğümde arkamdan seslenemedi bile. Artık o eve gitmiyorum evlendiğimizde tutmuştuk orayı… Ona bıraktım o iki odayı ve acıları. Kendime dair ne varsa unutmuştum. Bu yaşlı adam çok mu korkaktı, aşk, bir kadın insanın hayatını bitirir miydi? Bence kendisiyle kavgalıydı; hayata küskünlüğünün altında bu terk ediliş yoktu. Uzun bir süre konuşmadı. Sigarasını söndürmeden yenisini yakıyordu ve soğuğa aldırmıyordu. Yine kendimle kalamamıştım. Seni niye terk etti, dedi. Beni ben terk etmiştim, her gün aynı şeyleri yapıyordum. Bir zamanlar çok sevdiğim bu iş şimdi bana tarifsiz sıkıntılar veriyor. Hayallerimi gerçekleştirmek için önceden savaş verirdim ve hep kazanırdım. Şimdi hayal kurmak bile zor geliyor, oysa yazın gelmesini bekliyorum, çokta umutsuz değilim aslında bunlar değil sıkıntılarım adını bilmediğim acılarım kanayan yaralarım var. Uzun bir süre sessiz kaldıktan sonra yaşlı adam sırtımı okşayarak yanımdan usulca ayrıldı, ağır adımlarla gözden kayboldu. Biz acılarımızı öyle benimsemiştik ki onları şefkatle seviyor, zaman zamanda kanamasına yardımcı oluyorduk. Sabahın erken saatlerinde insanlar sokağa dökülmeden yatağıma girmek istiyordum, bir yandan da bütün gün burada oturup insanları seyretmek onları, yüzündekileri, söyleyemedikleri acıları anlamak istiyordum. Yatağıma girdim seçimi yaptıktan sonra, uzun bir gece olmuştu benim için. Yaşlı adamı düşündüm onu terk eden kadını geri dönmesi için beklemişti, onu seviyordu yaptığı hatanın affını dilemesini beklemişti, gururuna yenildi. Onu sevseydi affedebilirdi her şeye rağmen. Yaşlı adamın yaşadığını yaşamak istemezdim, o yaşlı adam yıllarca geri dönmesini beklemişti çünkü içinde büyük bir kin vardı, oda onu terk etmeliydi ki; istediği de olmuştu. Ama acılarını dindirememişti.

..

Devamını Oku
Kürşad Polat

Şuan üstüm başım kokuyor, lağımda çalışan işçi gibi...
Aylardır vücuduma zerre su değmiyor.
Her gün bakkala iki ekmek almaya çıkan ben, artık bir ekmek bir sigara yanında da alkolü eksik olmadan eve geri dönüyor...
Artık gazetelerin spor kısımlarını okumuyorum, aldığım şarabın etrafını sarıyorum gece sokak köşelerinde kimse görmesin diye.
Kapımı çalan komşular yoklar artık, sanırsam hepsi taşındı?
Aslında çok şey değişti. Ama bunu kabullenmek istemiyorum.
Hala yattığın çarşafın kırışıklıkları üzerinde mevcut.
..

Devamını Oku
Meral Demir

Güneş ulaşılmadığı için parlak
Güneşi istemekle yıldızlara ulaşılır ancak
Yıl 1999
Yüz elli ilköğretim öğrencisiyle
Uzak doğunun bilinmezlerine
Bir yolculuk başlayacak.
Sırameşeler, Ziya Gökalp İlköğretim Okulu
..

Devamını Oku
Mehmet Bakır

Osmanlı Mondros’la teslim oluyordu…
Sevr ile yurdumuz, parçalanıyordu…
Vatan, Millet… kurtarıcı arıyordu…
İstanbul-Samsun, bir vapur kalkıyordu…

Ama bu, Bandırma vapuru yorgundu…
Karadeniz kıyısından, gidiyordu…
..

Devamını Oku
Mustafa Toga

Cinsiyet herkesin özel tercihi
Yaratılanı seviyorum yaratandan ötürü.

Göçmenler gibi homolar, lezbiyenler insanca muamele görsün
Güvercinler gibi özgürce yaşasınlar toplum içerisinde,
Lakin nikotin olmasınlar gençliğe.

..

Devamını Oku
Zeki Ulutaş

Saat kesin yedi buçuk
berber rıdvanın çırağı
hasan dükkanı açıyor..
Gözleri her zaman ki gibi uykulu.
yeni bir mont almış galiba
ilk görüyorum sırtında açık mavi
Hep merak etmişimdir
..

Devamını Oku
İsa Ünal

Bir eylül hazanında yeşerdi sararan düşlerim,
Yeni filizlenmiş hayatına karıştı umutlarım,
Çocukluğuna kaptırdım olgun bildiğim ruhumu,
Umutla sulanan yarınlarına çevirdim yolumu,
Ben senin yüzünde başladım hayata bembeyaz
Elimde tertemiz bir sayfayla
Saflığını çizdim yıllarca senin bakışlarınla
..

Devamını Oku
Orhan Acar

Acep neden bilmem bu ismi almış
Bahtsız çünkü denız kenarı olmuş
Ayyaş faienın mekanı olmuş
İsmıni sorarsan sahil diyorlar.

Sabahleyin herkes yarışa başlar
Belli olmaz onbeş yetmişli yaşlar
..

Devamını Oku
Mustafa Şahin 2

NEDEN?
-Burak Yıldırım anısına-

Spor; sevgi, dostluk, kardeşlik ise,
Elinde bulunan bu bıçak neden?
İzlemek, dinlenmek, eğlenmek ise;
Elinde bulunan bu bıçak neden?
..

Devamını Oku
Kamil Çağlar Aksu

Küçük çocuklar taşır,
Büyük yüreklerini
Ahşap sandıklarda.
Fırçalarda tartımlar oynaşır.

küçük insanlar!
gözleri ayaklarda dolaşır,
..

Devamını Oku
Mehmet Gökcük

Zaman..
Neleri getirir-götürür hiç belli olmuyor. Artık uzun süreli planlar yapamaz olduk. Bırakın hayaller kurmayı ve o hayallerin yolunda çaba sarfetmeyi, yarın sabah sanki hayatımızda hiç bir şeyin garantisi yokmuş gibi şüpheyle,tedirginlikle yaşıyoruz. Elbette ki hiç bir şeyin garantisi yok, yerlerin ve göklerin tek sahibi Yaradan' ın lütfunda her şey, ancak demek istediğim güven eksikliği var arasında insanların. Samimiyetine sürekli ve sınırsızca inandığımız kaç kişi kaldı hayatımızda? Hadi biz şanslı sayalım kendimizi, 'varsayalım' bir-iki dost.. Peki annemiz,babamız,çocuklarımız,kardeşlerimiz.. Onların da güvenecekleri en azından bir-iki var mı, kaldı mı? Nasıl ki mutluluğumuz sadece kendi hayatımızdaki düzenekle alakalı değilse, hiç tanımadığımız birilerinin çok sevdiğimiz birilerini yaralaması da zamanı mutsuz yaşamamıza etken olmuyor mu? Kalmadı, kalmadı işte dünyada güven.. Zamanı ve insanlığı kötü bir virüs sardı. Samimi bakan, yüreğini ortaya koyup, topluma aşk salan, insan aşkını gözlerinde,bakışlarında,asaleti duruşunda yaşayan pek bir insan kalmadı..Ölelim mi durum böyleyse, asla! ! .. Gidelim mi buralardan? Asla..Asla! ! .. Ama gülmeyelim ağlanacak hallerimize,duralım bir düşünelim.. Aynaya baktığımızda kendimize bile samimi olamıyorsak, kendimizle bile gerçekten yüzleşemiyor, maskemizi çıkaramıyorsak biz de suçluyuz bu ahvalde..

Unutkanlık sardı hepimizi bir de.. Unutuyoruz arkadaş.. En yakın dostu, anneyi-babayı.. Düne kadar her şeyimiz olanları.. En acısı en çok kendimizi unutuyoruz, ya da kaybediyoruz.. Neydim ben, kimdim ve nerede,nasıl,kimlerle,niçin yaşamak istiyordum? ? .. Kalbimin her atışında nara nara istenen şeyler neler? ASLINDA BENİ MUTLU EDECEK HAYAT NASIL BİR HAYAT VE NELER YAPABİLİRİM? Kayboluyoruz hayatın karmaşasında.. Kah egolarımıza yenik düşüyoruz, kah birilerine yaranmaya çalışıyoruz başka biri gibi davranarak.. Ne acı ki kendimiz olamadığımız kadar başkası oluyoruz fani dediğimiz hayatta.. Ne kadar zamanımız kaldığını bilmeden yaşadığımız dünyanın canına okuyoruz hem de neredeyse hiiç kendimiz olarak yaşayamadan..

En son ne zaman deniz manzaralı bir tepe üstüne çıkıp derin nefesler alarak doğayı, kendinizi ve kalbinizi dinlediniz?
En son ne zaman bir yazı yazarken bütün insanlığı kapsayan cümleleri kaleme aldınız?
..

Devamını Oku
Mehmet Lütfü Aydın

-Spor deyince beyler, aklınıza ne gelir?
-Sağlıklı yaşam gelir
-Geçiniz efendim. Başka?
-? ? ? ? ? ? ? ? ? ?
-? ? ? ? ? ? ? ? ? ?
-? ? ? ? ? ? ? ? ? ?
'... Gooooooooooool... Goooooool... Gooool...'
..

Devamını Oku
Güner Kurt

Ne garip değil mi
Kimi de ilgilendirir
Benim neler yaptığım
Zevklerim ne
Nelerden hoşlanır
Kaça kadar sayarım
Hangi renkleri sever
..

Devamını Oku
Mustafa Han

Sabah olur kalkarız oluruz bir içtima,
Mıntıka temizliği bir özen, bir itina,
Otururuz yemeğe yakarız bir sigara,
Her gün böyle başlarız sabahlara arkadaş.

Çıkarız yemekhaneden kuşanırız tesisat,
Bekleriz içtimada komutan yarım saat,
..

Devamını Oku
Kallip Tos

Büyüyünce İstanbul olmaya karar verdim..
Yazı kışı ayrı,gecesi gündüzü ayrı
Toprağı havası ayrı,geçmişi yarını ayrı
Büyüyünce İstanbul olmaya karar verdim..
Bahçesinde gonca güllerin açtığı yalılarıyla,
Salına salına maviliği yaran vapurlarıyla,
Simit kokan sokakları,
..

Devamını Oku
Kemal Oguz

Bazi insanlar yakinirlar,
Fazla kilo almaktan.
Habire yer tikinirlar,
Börek, cörek, pastadan.

Yürüyemez olurlar,
Alinan kilolarindan.
..

Devamını Oku
Cağlar Akarsu

...
Sıkılmıştı tüm yumruklar, cılız kollarda,
Karanlık izbe bir salonu doldurdular,
Ellinde pankartlar ve bayraklar,
Tuttular bir takımı, en uçundan,
Fanatikçe renkler çizildi yüzlere.
Takım elbiselerinde tüm çizgiler.
..

Devamını Oku
Osman Uslu

Oku belleğinde fazla sözcük toplansın
Sen o sözcüklerin oranında insansın
Çalışmalı sevilen bir meslek seçerek
Lakin işin de esiri olmamalı pek

Tamah edip paraya takmamalı aklı
Önce kişi var olmalı sonra varlıklı
..

Devamını Oku
Halis Aydın

Biz varız Atam, sen rahat uyu
Biz varız -Kağnısını yüreği ile cepheye taşıyan
Biz varız bayrak, yurt ya istiklal ya ölüm diyen,
Köylüsüne,işçisine sahip çıkan
ve yüreği Cumhuriyet dolan

Biz varız atam biz varız sen rahat uyu
..

Devamını Oku
İrfan Şimşek

GEREDEM

Dokuz ay kışın var,üç ay baharın.
Sıcak yazın hangi zaman GEREDEM?
Boran olur soğuk eser yellerin.
Dağlarının başı duman GEREDEM.
********* *********
..

Devamını Oku