SPOR ŞİİRLERİ

SPOR ŞİİRLERİ

Naime Erlaçin

'1914 dünyasını anımsamayacak kadar genç olanlar, benim yaşımda bir kimse için çocukluk anılarıyla bugünün dünyası arasında ne denli geniş bir uçurum bulunduğunu anlayamazlar” – Bertrand Russell (Denemeler)


Tarihi 1960 ya da 1970 olarak değiştirip, aynı cümleyi yeniden yazabilir ve altına imzamı atabilirim. ‘Kozalaklar Ülkesi’ adını taktığım bu âlemde henüz bir haftamı bile doldurmadım ama delik deşik kısa uykulardan sonra özüme dönüş yolunda olduğumu hissediyorum. İlk kültürel çarpışmayı izleyen günlerde bulanıklaşan görüşüm giderek netleşiyor. Çevreme adeta bir kaleydoskoptan bakıyor ve renkleri ayıklamaya çalışıyorum. Kişinin kendine acımaya alıştırıldığı ve sonuçta kaderciliğe boyun eğdiği bir dünyadan, kişinin alabildiğine özgür olduğuna ve haklarının sonuna dek korunduğuna inandırıldığı ama aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı başka bir dünyaya göç ettiğimi düşünmeye başlıyorum. O kadar ki özgürlük, demokrasi ve bireysel insan hakları gibi kavramlar çevrede gördüklerimle birlikte yeniden şekillenerek farklı kılıklara bürünüyorlar.

‘60’larda bu ülkede uzunca bir süre konuktum. Sonraki yıllarda pek de kısa sayılmayacak ziyaretlerim ve bu ziyaretler sırasında toplumsal değişimi yakından gözleme şansım oldu. Her gelişimde kuşkularım pekişiyor; açık seçik fark edilmese de sistem tarafından yapılandırılmakta olan vitrin toplumu hakkındaki kaygılarım büyüyordu. Bu kez de öyle oldu. Vitrincilik, artık vitrin psikolojisi’ni de beraberinde getirmiş ve bu gösteri(ş) toplumuna tamamen yerleştirmişti. Yaratmak eylemi değerini yitirmiş; tüketmek için çalışmak ve yalnızca bunu sağlamak için çabalamak anlam kazanmıştı. Birileri satmak, başka birileri ise sadece satın almak için var olduklarına inanmışlardı. Yaşamsal hedefler, iyi bir maaşa sahip olmak - saygıdeğer bir çevrede yaşamak - çocukları saygıdeğer okullarda okutup gidilmesi şart olan kurslara yazdırmak - doğru (!) kulüplere üye olup doğru markaları kullanarak tüketilmesi gereken metaları tüketmek eylemine dönüşmüştü. Gelecekten (özellikle işten atılmaktan) sürekli korkup ileriye dönük planlar yapma/yapamama girdabında boğulmak; kısacası bireyliğini yitirip yabancılaşma ve aynılaşma potasında erimeye razı olmak oyunun vazgeçilmez bir parçasıydı. Toplum büyüyor ve gelişiyordu ama yaşam çelişkiler üzerine kuruluydu, çünkü artık insanlar düşünce üretmeden yaşıyorlardı. Adeta duyarsızlaşmışlar, yaşam sevinçlerinin yanı sıra yaşamlarının şiirini ve müziğini de yitirmişlerdi.

..

Devamını Oku
Rodin Baran

“hiv’e..
..
selam sevgilim
ya da merhaba
ya da hiç bir şey
beni seviyor musun?
selamı mı almayacak kadar
..

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan

Nevruz, Farsça “Yeni Gün” anlamına gelir. Baharın gelişini, tabiatın uyanışını simgeleyen Nevruz, her yıl 21 Mart’ta kutlanır. Türk dünyasının tamamında ve Türk dünyasına komşu olan coğrafyalarda kutlanan Nevruz, eski takvimlere göre yılın ve baharın ilk günüdür. Nevruz; Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon'dan demir dağları eriterek dirilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturarak 'ortak kültür ocağı’nda binlerce ruhu ısıtacaktır. Yeni takvime göre ise gece ve gündüzün eşit olduğu martın yirmi birine rastlamaktadır. Nevruz, Türkler’in ilk millî bayramıdır. Çin kaynaklarında; Hunlar’ın milattan yüzlerce yıl önce 21 Mart’ta hazırladıkları yemeklerle kırlara çıktıkları, bahar şenlikleri yaptıkları görülmektedir. Uygurlar’ın Nevruz kutlamalarını tasvir ettikleri tabloları bulunmaktadır. Osmanlılar’ın ise “Sultan-ı Nevruz” adı altında bizzat padişahın katılımıyla törenler yaptıkları bilinmektedir.

Nevruz,Türklerden ve İranlılardan Araplara da geçip islami inanç motifleriyle zenginleşti. İslamiyet’le birlikte Allah’ın dünyayı, Hz.Adem’i Nevruz günü yarattığına iananılmaya başlandı. Zamanla Hz.Nuh’un tufandan sonra karaya ilk bastığı gün,Hz.Yusuf’un kuyudan, Hz.Yunus’un ise balığın karnından kurtulduğu gün, Hz.Ademle Havva’nın Arafat’ta buluştukları gün inançları da Müslümanlar arasında yaygınlaşmıştır. Alevi -Bektaşi kültüründeki Hz.Ali’nin doğduğu gün,Hz.Hüseyin’in doğduğu gün,Hz.Ali’nin Hz.Fatma ile evlendiği gün, Hz.Ali’nin halife olduğu gün, inançları da Nevruz‘u daha kutsal bir gün durumuna getirdi. Türkiye ‘de Nevruz, “Sultan Nevruz, Navrız, Mart Dokuzu” gibi adlarla bir bayram halinde kutlanmaya başlandı.

Coğrafya, tabiat şartları, insan meşguliyetleri takvimlerin oluşmasında birinci derece önemli unsurlardır. Türkler genellikle orta iklim kuşağı veya ılıman iklim kuşağı (30°-60° enlemler arasında) adı verilen bir coğrafyada yaşayan, yirminci yüzyılın başlarına kadar genellikle tarım ve hayvancılıkla geçinen bir millettir. Takvimleri de bu coğrafya, tabiat şartları ve meşguliyetlerinden doğmuş ve gelişmiştir. Doğal olarak Nevruz, bütün Türk devlet ve topluluklarında bilinmektedir. Bir başka ifade ile Nevruz'u tanımayan, yaşatmayan, uygulaması bulunmayan herhangi bir Türk devleti veya topluluğu yoktur. Bu yönüyle Nevruz; birlik, beraberlik ve barışı ifade etmektedir.
Diğer Türk devletleri ve topluluklarında ise şu isimler altında kutlanmaktadır: Altay Türkleri: Cılgayak Bayramı; Azerbaycan: Novruz, Ergenekon Bayramı, Bozkurt Bayramı, Ölüler Bayramı; Başkurt Türkleri: Ekin Bayramı, Doğu Türkistan:Yeni Gün, Baş Bahar, Gagavuzlar:İlkyaz; Karaçay-Malkar Türkleri: Gollü, Gutan, Saban Toy, Tegri Toy; Kazakistan Türkleri: Navruz, Nevruz Bayramı, Nevruz Köce, Ulus Günü; Kazan Türkleri ve Karapapaklar/Terekemeler: Ergenekon Bayramı; Kırgızistan Türkleri:Noruz; Kumuk Türkleri:Yazbaş; Nogay Türkleri: Navruz, Saban Toy; Özbekistan Türkleri: Nevroz; Tatarlar: Nevruz; Türkmenler: Teze Yıl; Uygur Türkleri:Yeni Gün adlarıyla bu güne özel bir önem vermektedirler.
Nevruz ülkemizde Yılsırtı, Mart Dokuzu, Mart Bozumu, Sultan Nevruz, Gün Dönümü, Yeni Gün isimleriyle de bilinmektedir. Nevruz’un Türk tarihinde ve kültüründe köklü bir geçmişi bulunmaktadır. Türklerin Ergenekon'dan çıkış gününün yirmi bir marta rastladığı kabul edilmektedir. On İki Hayvanlı Türk Takviminde yıl başı da aynı güne rastlamaktadır. Oğuz Kağan'ın bu günü kutsal saydığını ve bayram gibi törenlerle karşıladığı bilinmektedir. Türklerin Nevruz kutlamaları Eski Uygur Dönemi resimlerine de konu olmuştur. Selçuklu Sultanı Sultan Celaleddin Melikşah, devrin uzay bilimcilerini Selçukluların başkenti İsfahan'da toplamış, kendi adıyla anılan Celali Takvimi'ni yaptırmıştır. Şemsi Takvim adıyla İran ve Afganistan'da kullanılan bu takvime göre yılbaşı yirmi bir marttır. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, Nevruz gününü yılbaşı kabul etmiş, vergileri buna göre düzenlemiştir. Sultan kelimesinin Nevruzla birlikte kullanılması, padişahların halkla birlikte Nevruz kutlamalarına katılmasıyla ilgilidir. Ertugrul Gazi Törenleri, II. Abdülhamid zamanına kadar (eski takvime göre) mart dokuzu yani Nevruz günü yapılmaktaydı.
..

Devamını Oku
İlhan Koruyucu

Ben oyun çocuğuyum
Oyun ve oyuncaklarla,
Renklidir hayal dünyam
Onlarsız hiç yapamam ki
Her çeşit oyun ve oyuncaklarla,
Günüm neşe içinde

..

Devamını Oku
Gülhan Özkara

Bir ömür genç kalmanın yolu
Bir ömür faal olmaktan geçiyor
Haline göre birşeyler bulacaksın
Aktif olmak için
Yaşadığın yere göre
Spor imkanı sunan
Herşey iyidir diye bakacaksın
..

Devamını Oku
İsa Yazıcı

Kavuşunulacaksınız. Çünkü ikiniz de
Çölünde buyruğuma
Karılınşı çıkılındınız.
Topluluk sularda
Bana başkaldırılındığında,
Onların önünde
Kutsanılallığımı önemsenilemediniz.
..

Devamını Oku
Zeki Çelik 2

ACİZ OLANLARA ACIYIN...

Saygıdeğer gönül dostlarım: Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Her insanın kabiliyet derecesi vardır. Kimi insanlar yüksek lisans, makam sahibi ama yetenekli kişilerle yarışma şansını yakalayamazlar. Bazı insanlar doğuştan sanatkar gibi hafızasını mesleğine odaklar. Beceriksiz, tembel, saf vatandaşlar da aramız da bulunmaktadır.

Korkak olanlar,cesaretsiz olanlar da yerinde sayanların arasındadır. Yaradanın aciz kullarıyız diyerek nefsimizi yumuşatmaya çalışıyoruz. Bazen bizler de acınacak hallere düşebiliriz. Hiç kimseyi hor görmemek lazım. Hayat serüveninde acelecilik, bencillik yapıp hiç bir önlem almadan yolculuğa çıkıyoruz. Hava şartlarına, yol durumlarına, sağlık durumumuza bakmıyoruz.

Özel aracımızın gideceğimiz yol mesafesini? alabilecek güçte mi, değil mi? yakıtı yeterli mi, firen ayarları düzgün mü? bakıma ihtiyaç var mı? bilemiyoruz. Başka araçlara bindiğimiz zaman da yorgunuz diyerek hemen uykuya dalıyoruz. Oysa şoförün ne durun da olup olmadığını önemsemiyoruz.
..

Devamını Oku
Zeki Çelik 2

HAVA ŞARTLARINA UYUM SAĞLAYIN...


Merhaba saygıdeğer dostlar. Selamlar ileterek bir ömür boyu bizlere ihtiyaç olan hava şartlarına uyum sağlamamız gerektiğini hatırlatacağım. Bazı insanlar alışkanlıklarından kurtulamıyorlar. Çünkü hava şartları onları kararından caydırmıyor. Toplum içinde elbette hiç kimse kariyerini sarsmak istemez ama sağlığı da daima ön planda tutmamız gerektiğini anlamalıyız.

Büyüklerin yanlış davranışları çünkü küçükleri de etkilemektedir. Soğuk bir kış gününde yazlık elbiselerle dolaşamazsınız. Ağustos sıcağında da kışlık kıyafet giydiğiniz zaman hem hararetten yanarsınız hemde gülünç durumlara düşersiniz. Kapalı alanları kastetmiyorum. Hanelerde veya iş yerlerinde hava ısısını bazı teknoloji aletleriyle veya sobalarla ayarlamamız mümkündür.

..

Devamını Oku
Zeki Çelik 2

HER BAYRAM AYRI BİR HEYECAN..

Gündem konusu olan gündem konusu olan 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMINI canı gönülden kutluyorum, Tüm okurlara, ilgililere, askerlere, polislerimize, tüm güvenlik birimlerimize, öğretmen ve öğrencilerimize saygılar, sevgiler, selamlar iletiyorum. Bir yıl içinde 365 günü masaya yatırdığımız zaman o kadar çok güzel güne rastlarız ki.. bunları saymakla, anlatmak zor olsa gerek. Vücudu sağlıklı olanın bayramı bitmez diyorum.

Her bayram ayrı bir heyecan diyorum. Dini bayramları, milli bayramları, resmi, tüzel kurumların kutlamaları, özel günlerin kutlamaları vs. Dini bayramlar da birbirini takip eden kandiller, anlamlı geceler, kutlu doğum haftası, haftası gibi bir çok güzellikleri birlikte yaşarız.Şeker bayramı, Ramazan bayramı diye her iki cümleyi benimseyip yakıştırdığımız bu bayrama bir ay oruç tutarak girmek heyecanımızı kat kat artırmaktadır.

Kurban bayramını kutlamadan önce de Allah'ın yoluna kesip paylaşacağımız kurbanlığı alıp gerekli hazırlığı yapınca aile ferdinin gurbetçileri toplandığı zaman o hanenin mutluluğuna diyecek yok. Hısım,akrabalarımızla,komşularımızla, bayramlaşmak ne kadar güzel bir şey...Uhrevi aleme göçen yakınlarımızı kabristanda ziyaret edip duacı olmak,
..

Devamını Oku
Selim Temiz

Ben,ben diyenden hiç hoşlanmayan,ben diyen selim ve temiz
Rüşveti reddeden ben yalan söylemez ben,ben selim ve temiz
Memur oldum çalıştım,çalıştım yine çalıştım yalansız ve duyarlı
Herkesi ben gibi bildim,doğruyu söylemeyi sevdim çok duyarlı

Doğru duvar yıkılmaz dedim, koca dozerler ile verildi cevaplar
Görmez duymaz ve bildiğini konuşmaz modasıyla geldi cevaplar
..

Devamını Oku
Salim Erben

Dün yolda gördüm
Bir yabancı gibiydi
Ne başını kaldırdı
Ne de yüzüme baktı
İşte o an kalbim
Yerinden kopacaktı
Başında eşarp
..

Devamını Oku
İhsan Hasan Kaya

DEĞERİNİ BİLİN…

Ey insanoğlu! Yolcusun bu dünyada.
Boğulma, doğru yüzmelisin deryada.
Bu dünyada değerini bileceklerin var.
Hayatında düzenli olmalıdır ayar…

..

Devamını Oku
Zehra Atasoy

Hastanede işim bitmiş, dışarı çıkmıştım.
Eve doğru yürümeden önce hastanenin bahçesinde biraz oturup dinlenmek istedim.
O karşıdan geliyordu. Ayağındaki spor ayakkabılarının bağı çözülmüştü. Bana doğru baktığı bir anda, “üzerine basar düşersin, bağla” dedim. Eğildi iyice eskimiş ayakkabılarının bağcıklarını bağladı, geçti ilerdeki bir banka oturdu.

Dinlenmiş tam kalkmak üzereyken tekerlekli sandalyede bir teyze ve onu gezdiren amca yaklaştı yanıma. Amca teyzeye:
“işte sana sohbet edecek birini buldum” dedi.
Sonra bana döndü:
..

Devamını Oku
Safet Kuramaz

Kur’anı herkes okuyor,
Sünneti gözler dokuyor,
Beş vakit secde kokluyor...
Huzur izleri yok, neden?

Reçeteden biri “ezber”
Aynı malı diken rençper,
..

Devamını Oku
Tuncay Akdeniz

Kendini bilmezin burnu havada
Cilalı boyalı tipe yaslanma
Kendi belli değil yağı tavada
Döneğin tuttuğu ipe yaslanma

Vatanım milletim benim özümdür
Birlik olmak için çaba lazımdır
..

Devamını Oku
Kemal Gülal

Hayatta muaffak olmak istersen
en iyi meslektir şimdi yağcılık
ne sanat ne spor ne dağcılık
yağcılık yağcılık illede yağcılık

ne mektebi vardır ne medresesi
ne fizik ne kimya ne hendesesi
..

Devamını Oku
Orbay Eken

Medya bilindiği gibi ortak araç veya biraz daha açarsak radyo televizyon basın yayın gibi organları içine alan bir kavramdır.Medya görsel-işitsel ve yazılı olarak ikiye ayrılmaktadır.Görsel-işitsel medya televizyon internet-medya ve radyoyu kapsarken yazılı medya ise dergiler ve gazeteleri kapsar.Medya Türkiye de 2. Mahmut döneminde ıslahatları halka anlatmak maksadıyla devlet eliyle çıkarılan Takvimi Vekai gazetesiyle başlar.Fakat 1990’da star 1 ile özel yayıncılığın başlamasıyla bazı düzenlemeler getirilmiştir.
2954 sayılı Kanunun 5. maddesine göre genel yayın esasları 3984 sayılı kanunun 4. maddesine göre de yayın ilkeleri belirlenmiş olup bunların içeriğinde kamu yararına dair yayın yapılması gerektiği aynı zamanda Türk milli eğitimi kültürü-ahlakının gözetilmesi bunun yanında insan haklarını ihlal edici yayın yapılmaması gerektiğini öngören esaslar açık bir şekilde dile getirilmiştir.
Ülkemiz gelişmekte olan ülkeler arasında olduğu için bilindiği gibi zengin insan kaynaklarına ve daha bir çok potansiyele sahiptir.Bu kaynaklar doğru bir şekilde kullanıldığında üretime enerjiye birikime ve kalkınmaya dönüşürken yanlış bir biçimde kullanıldığında tüketime çöküşe ve sömürüye dönüşür.
Genel olarak ülkemizdeki insanların bugün baktığımızda medyanın çılgınca pazarladığı ve karşılığında astronomik bir rant elde ettiği tüketim kültürüyle veya popülist(kalitesiz,bayağı) kültürle yozlaştırıldığını veya uyutulduğunu görmekteyiz.
Biraz sonra nedenlerini sıralayacağımız çelişkiler ve bilinçli olarak uygulanan politikalar yüzünden Türk Ulusunun bilinciyle nasıl oynandığını ve maddi manevi nasıl yabancılaştırıldığını aynı zamanda sürü yerine konulan bir toplumun nasıl oluştuğunu görüp tanık olacağız.
Medyanın en çok tiraj elde eden yayımlarına ve rating elde eden yayınlarına baktığımızda:
Dergi ve gazetelerde magazin ve spor, programlarda ise yine batıdan esinlenilmiş veya batı kaynaklı program dizi ve filmlerin en çok takip edilen yayınlar olduğunu görmekteyiz.Bu da halkımızın ne kadar içeriksiz ve faydasız yayınlara boğulduğunun aynı zamanda bizi biz yapan kendi değerlerimizden uzaklaştırıldığının bir göstergesidir.
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

Bu halde halk bireyi, kapsar ama toplumu kapsamaz. Çünkü toplumda; 1-üretim güçleri vardır. Kurumlar ve bireyin bunlarla etkileşmesi, üretim yapması, üretimin refah olarak halka dağılışı alt yapısı vardır. Örneğin toplumda olan bir fabrika, halk değildir. 2-Toplumun, halka; asayiş güvenlik huzur sağlayan, bireylere istihdam sağlayan, halka sağlık, eğitim sunan, konut gibi ihtiyacını sağlayan, halkın ve toplumun hukukunu belirleyen üst yapı siyasi ideolojik oluşumu vardır. Toplum da hukuk vardır, hukuk halk demek değildir. 3- Halk, toplumun; sadece birey yapısı ile kesişip, onu içerir. Birey kişiler halka karışır. 4-Halk topluma, hammadde sağlar. Öğrenci, sanatçı, yazar, ideolojiler folklor, inanç önderleri, vs. bu bağlamda yetenek havuzudur. 5-Halk yetkili kılınarak yürütme erkini seçer. 6-Halk, toplumdan sağladığı faydayı yararları geliştirmeyen, dış ilişkilerle tutumlaşmaların, uyuşup uyuşmamasına tepkilerini, çeşitli biçimde hak ve eylem olarak ortaya korlar. 7-Üst yapıya ilişkin halk tutumları, çok çok, alabildiğine gevşek ve çeşitlidir, gelenekçilik ve inançsal düşünme ve davranışlar çok daha belirgin ve baskındır. Bazı halk tutumu toplum tutumla iç içe geçer, kurumların spor folklor faaliyeti gibi. Ama bunlar birbirini aynılaştırmaz. Sadece bazı ortak yaşamı tutumlarla, kesişim kümelerinde ortak tutum değerlerler.

Daha birçok konu halk kavramında sayılabilir. Halktan kişiler, üretim gücünü, eline alıp üretim yaparsa artık halksal değil, toplumsal davranır. Halk, bir özel yaşam biçimi sürer iken, kişisel tekbenci refahın tüketildiği, modanın, toplulukların etkinleştiği, kişi sevgi nefreti, heva ve heveslerinin sarmalandığı insansal yapı tanımlılıktır. Toplum, nesnellikle, bireyin kılgın etkileştiği, üretme ve ürettirme ilişkisidir.

Sevgili eleştirmen devamla diyor ki;

Aforizma: “”Sistem; evrensel yasalarla sosyal yapıların felsefi bir planda tartışıldığı alandır. “” çok doğru.
..

Devamını Oku
Cafer Yılmaz

mesela; bir kuş sırtına alsa koca çınarı,
sıkılsa da balıklar karaya çıksa,
kuşlar yere inse de bir daha uçmasa,
bulutlara basarak dolaşsak dünyayı...

mesela; hiç bir mermi insan öldürmese,
çiçek atan silahlar icat olsa,
..

Devamını Oku
Muhammet Çal

Her yer farklı desen, yeşillik saçar,
İçinde rengârenk çiçekler açar,
İlkbaharda kuşlar yuvadan uçar,
Her mevsim güzeldir; bahar bir başka.


Katar katar; karıncalar yuvadan çıkar,
..

Devamını Oku