Herkesin bir dolu zaafı var. Bunlar karşısında bir çoğumuzun iradesi zayıf düşüyor maalesef. Bu durumda da olanlar bize oluyor, eğer ki irademizi güçlendirmez isek, maddi manevi bir takım zararlara uğramamız da kaçınılmaz oluyor...
Eşeleyelim bakalım, ne zaaflarımız var ve bunları nasıl kontrol altına alırız? Almamızda lazım zaten yaş kemale erdi neredeyse dede olacak olgunluktayız. Ta çocukluktan beri devam eden şans oyunları hastalığımdan seneler önce kurtulmuştum lakin kurtulana kadar neler neler çektim, anlatsam ciltler dolusu roman olur. İşte birinci cilt... Önce kare şeklinde spor toto vardı, bizim yaşımız tutmazdı ve annemize imzalatırdık oynadığımız kuponu götürür bir bayiye yatırırdık. Bazen de o toto kağıtları ile amiral battı oynardık. Bir gün hiç unutmuyorum, cebimde param her nasılsa bol, tuttum otuz tane milli piyango bileti aldım. Olta mızı attık başladık beklemeye... Dokuz, on dokuz, yirmi dokuzunda çekilirdi hep bilirsiniz... Yok arkadaş yok, ne ola ki bir tanesine amorti çıksa, o da na mümkün. Sonra Sayısal Loto, şans topu, kazı kazan, daha sonrasında iddia, at yarışı, diğer bir adı da dıgıdıktır hastaları arasında... Düşünüyorum, düşünüyorum, sadece düşündüğüm ile kalıyorum bir yere varamıyorum. Hem param gidiyor, hem sağlığım, hem sinirim bozuluyor. En nihayetinde yok dedim Ahmet bu böyle olmayacak. Sen bu kadar iradesiz misin ki bunların esiri oluyorsun? Bir an önce kurtulman lazım bu saçmalıklardan. Kendi kendime telkinlerde bulunuyorum. ''Ahmet bilet alma bilet alma.'' duruyorum duruyorum tekrar... ''Ahmet Loto oynama Loto oynama bu hafta çekiliş yokmuş zaten oynama.'' aklıma geliyor tekrar ''Ahmet kazı kazan çekme kazı kazan çekme aslına bakarsan o kazı kazıklan kazı kazıklan, yapma Ahmet otuz milyon bilet var büyük para kazanan on kişi yapma etme, gitme.''
Böyle beyin yıkaya yıkaya, (Kendi beynim haliyle) seneler önce kurtuldum, bu işten ki tam da neredeyse bana plaket verecekmiş Şans Oyunları Genel Müdürlüğü... Aman canım istemez plaket milaket, benden uzak Allah'a yakın olun. Gölge etmeyin yeter...
..
İdmanlı. Antrenmanı
Olmayan, idmansız.
Antrenmansız olma durumu.
Bir spor dalında
Sporcuyu eğiten,
Kişi, çalıştırıcı.
Antrenörük olan.
..
EN BÜYÜK MESELEMİZ
Ülkenin Geleceği ve Gençlik için Yapılması Gerekenler
Arkadaşlarla konuşuyoruz. Büyükşehir Belediye başkanının kardeşi de orada.Eski bir genel müdür. Gençlik elden gidiyor. Evet. Zenginleşme ile birlikte dünyevileşme ve sekülerleşme aldı başını gidiyor.
Geçen hafta iki belediye başkanını da ziyaret ettik. Her iki ziyarette de daha önceleri yapmadığım bir şey yaptım. Gençlik üzerine düşüncelerimi söyledim. Bu konunun düşünülmesini gençlerin kötü gidişten kurtarılması için gençlik merkezlerinin daha kapsamlı ele alınması gerektiği, gençliğin enerjisini doğru yolda sarf edebilmesini, arta kalan zamanlarında aynı mekan ve ortam içinde kültüre ve sanata yöneltilmesini, bu çalışmada belediyelerin sivil toplum merkezleriyle el ele vermesi gerektiğini aktardım.
..
Y KUŞAĞI VEYA YAKLAŞAN TEHLİKE
Nerede kütüphaneler nerede Y kuşağını kurtarıcı projeler. Nerede din ve ahlak eğitimi. Nerede idealizm. Nerede inancı uğruna yaşayan gençlik. İslamcı gençlik gitgide eriyor. Dünyevileşiyor.
Gençler yaşlılara yer vermiyor, fakirin halinden anlayan yok. Trafikte canavarlaşan, birçok değeri alt üst eden bir nesil yetişiyor. Face tweeti nesli. Her şeylerin 140 karaktere sığdıran zavallı kuşak. Cafe' lerde boy göstermeyi marka giyinmeyi, hızlı araba sürmeyi, fast food yemeyi avm' lerde hayat geçirmeyi, sinema kültürlü, pop ve topçu, uzun saçlı top sakallı hiçbir şey hakkında bilgisi olmayan slogancı bir güruh geliyor. Bu nesil zorluyor kapıları. Giderek artıyor sayıları. Önlem alınmazsa binlerce gezi parkı olaylarına malzeme yapılacak, sokaklarda yakıp yıkacaklar, camilerde ö, cami bahçelerinde öpüşecekler.
Vatan sathını bir eğitim yuvası yapmadan, fakiri zayıfı gözetmeyi, sanat ve kültürü, erdem ve inancı bayraklaştırmadan kurtaramayacağız bu nesli. Gençliği kültür ve bilim dünyasına dâhil edecek büyük projeler gerek. Kentleri beton yığını olmaktan kurtaracak yeni projelerle birlikte doğal hayatı her yerinden kucaklayacak yeni kenti kurmadan bu gençliği bulamayacağız. Milli değerleri her köşesinde anıt gibi yükseltmeyen bir ülke kendi insanını yetiştiremez. O halde önce yeni mimari sonra yeni sosyal kurumlar ve eğitimde yapılacak kendine dönüşle sağlanabilir ancak bu. Bunun için düşünsel planda büyük araştırmalara ihtiyaç var. Sonra ortaya çıkacak büyük eserler ışığında yapılacak sempozyumlar, paneller tartışmalar yolumuzu görmemizi sağlayacak.
Osmanlı ve Selçuklu ekseninde geliştirilecek bu yeni gelişimin ilk çalışmalarını acilen başlatmalı yönetim. Cami çevresinde bütünleşecek sosyal kurumların şekillenmesi ivedilikle gerekli. Sanata kültüre yapılacak yatırımlar o alanlara rağbeti arttıracak gençliği pop kültürden klasik kültüre geçirecek, eğitimde kantiteden kaliteye geçilmesi, her mahallede kurulacak mahalle konaklarında açılacak spor ve kültürel mekânlar yeni bir gençliğin oluşmasını sağlayacaktır. Bu alanda iş aslında sivil toplum kuruluşlarının önünün açılmasıyla sağlanacak her il ve ilçede yapılacak gönüllü kültür teşekkülleri sarayları mahalline ışık saçan bir meşale olacaktır.
Tekkeleri ve zaviyelerin yeni bir mimari ile neşv-ü nema bulması halk eğitiminin öz mekânları olarak çekirdek oluşumunu sağlayacak. Orada kozasını örecek ipek böceği kozasını toplum yapraklarıyla beslenerek örecek ve ipeksi kumasını örecektir.
Vakıf ruhunun yeniden diriltilmesi, vakıfların bazılarını zengin etmek halkın Allah için yaptığı bağışları ailenin mülkü haline getirecek durumdan kurtarılması, onun yerine kanun kontrolünde şeffaf ve sosyal amaçlı hale getirilmesine çalışılmalıdır.
..
MÜSLÜMANLAR VE İLİM
Din adına tam bir cehalet dünyasındayız. Üstümüze vazife olmayan her şeyi biliyoruz. Ama bize en çok gerekli olan şeylerden haberdar değiliz. Ekonomi biliyoruz, siyaset desen hakeza, spor desen feriştahına kadar. Herkes her şeyi biliyor, ama kendisi için hayati olan hiçbir şeyi bilmiyor.
Tam bir cehalet dünyasında yaşıyoruz. Uzmanların bilmesi gereken şeylerle doldurmuşuz beynimizi. Ama gerekli olan hiçbir şeyden haberimiz yok. Ne derler; ’Ne ararsan bulunur derde devadan gayri’. Enformatik cehalet bu olsa gerek.
Her şeyi dolduruyoruz beynimize. Orasını tam bir çöplük haline getiriyor. Dini yönden ise tam bir cahillik deryasında yüzüyoruz. Sanki bu dünyada ebedi kalacak, öteki dünyaya hiç gitmeyecekmişiz gibi hep bu dünyayla ilgili şeyler öğrenip duruyoruz. İşimize yarayacak, yaramayacak her şeyi öğreniyoruz.
İş hayatından aile hayatına oradan gündelik ibadetlerimize kadar tam bir cehalet içindeyiz. Çocuklarımızı inançlı yetiştirmek adına tam bir ihmal, ailemizi çekip çevirmede din ve ahlak kurallarına uymada tam bir gaflet, ibadetlerimizde tam bir cehalet içindeyiz.
Cami cemaati olarak kahvehaneden eve, evden camiye, camiden kahveye bir hayatımız var. Evde kadın dırdırından kaçtığımız iki yer var; biri cami, biri kahvehane. Hiçbir meselemiz yok. Onun için her şeyi siyasetten bekliyor, günübirlik siyaset dedikodularıyla yuvarlanıp gidiyoruz.
..
SÖMÜRÜ DÜZENİ VE GERÇEKLER
Din adına dünyayı yiyenler. Kimler mi bunlar? Başlangıçta iyi niyetle yola çıkmış birçok kişi. Çoğu başlangıçta bu günkü duruma geleceğini düşünmemiştir belki de. Din sömürücüleri bunlara diyorlar işte. Bence her şeyin sömürüsü var. Birileri bir ideolojiyi, birileri mukaddes değerleri bir başkası da insanların özlemlerini sömürüyor. İşte bunlardan en kötüsü ise din sömürüsü dediğimiz mukaddes değerlerin sömürüsüdür. Yazımızın konusu bu olsa da biz konuyu genelleştirerek işleyeceğiz.
İnsanoğlu bazı değerleri kendine ait kılarak o değerler peşinde bir dünya kuruyor böylece hayatlarını anlamlandırıyorlar. Ama bazı kurnazlar - ya da bunlara şanslılar mı desek- bu duyguları kendi emelleri için kullanarak servet yığma şan şöhret edinme yoluna girmişler, kısaca dersek bu masum duyguları ranta çevirmişlerdir.
Öncelikle konuyu din dışı alanda olanlara bir göz gezdirelim: Bu sömürü olayı şöhretler alanında görülmekte özellikle. Sanatçılar futbolcular bu alanın rekortmenleri. Yenidünyanın totemleri olan bu insanlar sıradan insan olduklarını unutup bir yalanın peşine düşüyor, bu yalanı kendi uydurduğu için önce kendisi inanıyor sonra başkalarına inandırıyorlar. Tabii bu işte medyanın payını da unutmamak gerek. Bu mitleri onlar besliyor onlar yaratıyor ve onların üzerinden getirim sağlıyorlar. İç içe getirim dünyası. Ve bu getirim dönüp dolaşıyor bir yaşam tarzına ulaşıyor. Karşılıklı aldanma ve aldatmalarla sürüp gidiyor bu dünya. Sanatçılar bizi eğlendiriyor biz onları ödüllendiriyoruz. Şöhret ve onun gerek moral gerek maddi getirisi bu sömürünün merkezi.
Gelelim din sömürüsüne ve bu sömürünün gitgide yaygınlaştığı dünyamıza. O kadar ki adım başında rastladığımız bu tipler gitgide artarak sıradanlaşacak, gerçek inanç erleriyle bu tipler karışacak git gide birbirinden ayrılamayacak h hale gelecektir. İçlerinde siyasi parti liderlerinin de olduğu bu tipler irili ufaklı olarak aramıza karışmışlardır. Bize düşen onları tanımak ve ayıklamaktır. Adam başlangıçta güzel söylemlerle -belki de iyi niyetle- girişmekte ama zaman içinde şekil değiştirmektedir.
Benim çok yakından tanıdığım bir kişi dindar kimliğiyle yıllar önce bir vakfa üye sonra başkan olmuştu. Aradan az bir zaman geçti bu kişi bir cami derneğine başkan oldu. İki kuruluşun başkanı kendisi olduğu için caminin mülkiyetini vakfa devretmesi zor olmamıştı. Yıllar geçti bu vakıf bir TV kurdu. Bu TV caminin müştemilatındaydı. Dernek ve vakıfların TV kurmaları yasaklanınca adan TV evine taşıdı. tuttu bu TV yi ranta çevirdi bir dönem sağcı partilerden yardım alamadığı için sol partiye angaje oldu ve beldenin aynı sol parti tarafından kazanılmasını sağladı. Caminin alt katlarını yüksek ücretle kiraya verdi. Vakfın yönetim kurulunu değişti. Vakfı aile şirketi haline getirdi. Kısa bir zaman önce öldü. Şimdilerde caminin istimlaki söz konusu. Arkada bir alanı belediye istimlak etti ve camiye tahsis etti. Eski cami yer ve binasına milyon istimlak bedeli verdi ama vakıf kabul etmedi 11 milyon istiyor. Yeni camiyi kurulan dernek yapacak. Rahmetlinin çocukları davayı sürdürüyor.
..
Bayram yaptı atamız gençliğe armağanı
Spor bayramı olsun çocuklara oynasınlar
Göhsün önde dursun eğilmesin başınız
Bayram da bayraklar asılsın sokaklara
Navruz adım ığdır lı köyüm zülfükar dır
Değişmez ki hudutlar atatürk çizmiş onu
..
Fenerbahçe Cumhuriyeti bindokuz yüzyedi de kuruldu
O tarihten bu yana,gönüllerde taht kurdu
Sarı lacivert renkler,insana bir haz verir
Bu hazzı yaşayanlara Fenerbahçeli denir
Tüm spor branşlarında daima faaliyettedir
Bu branşlarda lider, yine Fenerbahçe dir
İşgal kuvvetleriyle karşılaştı ve yendi
..
Aşiyanın yok bizim dağlar'da
Semadan geçerdin, başka diyarda
Neden sevdim seni uzaklarda
Gri beyaz güvercin neden?
Vezüv korlarını dağladın gonca yüreğime
Dokudun kederi aşiyanıma
Sadete gark olmakdı arzu halim!
..
KONYA SPOR
Adı üstünde Konyalı
Mevlananın torunları
Durduramaz kimse sizi
Haydi atın şu golleri
..
Dilin de var mıdır, yoldan çıkmışı
Her yöne dönüyor, bir garip mafsal
En sevdiği spor, kelam yarışı
Sus desen susmuyor, hep aynı masal
Abad eden odur, viran eden de
Şerir bile şaşar, ondaki fende
..
SEN BİR EMİR KULUSUN
Elimde kalemim yazdım derdimi
Soluk soluğa kaldım sebebi neydi
Komutan karşında emir verdimi
Anlamaz derdini sen emir kulusun
..
Zorluklarla doludur hayat yolu
İş,sanat,spor v.s dünyasında
At koşturur kraldan çok kralcılar
Milyonlarca insan paranın,menfaatin,gururun,kıskaçlığın esiri.
Milyonlarcasıysa yobazlık kokan el ne der bizenin kurbanı
Hayat yolunda çok dikkat edilmeli
..
Ben küçük bir çocukken,
Daha bilgisayar yoktu.
Çelik-çomak, evcilik,
En sevdiğim oyundu.
Öyle şimdiki gibi,
Hamburger falan yoktu.
..
Bu akşam eve dönerken bir virajda devrilmiş çok güzel bir araba gördüm. Hayallerimin hep bir kenarında olan cinstendi. Spor ve iyi donanımlıydı. Ve eve giderken hep o arabanın sürücüsünü düşündüm. O da gerçekten üzülmüştür öyle güzel bir arabayı kaybettiği için ancak acaba o arabayı kaybetmek istemiş miydi? Yada bu sabah evden çıkarken bu gün kaza yapacağı, hem de ortada hiçbir şey yokken arabasını devireceği aklına gelmiş miydi? Yol boyunca hep o adamı düşündüm.
Eve geldim neticede. Her zamankinden bir durak önce inmiştim otobüsten güzel ve oldukça ışıklı bir günde bahar havasını solumak güzel olur diye düşünmüştüm ancak gördüklerim bana verdiği üzüntü ve telaş bir ehliyet sahibi olmam kadar hayatımda istem dışı bazı devrikliklerin olmasından dolayı da beni etkilemişti.
Her zamanki gibi bir yemek yedim. Karnım doydu. Ağzımda güzel tatlar, karnımda ise yoğurt ve limonlu salataya bağladığım sesler vardı. Ancak o adam acaba bu gün en sevdiği yemekleri yeseydi nasıl bir tat alacaktı. Acaba bu gün eve geldiğinde evindekiler olaydan habersiz ona güzel bir sürpriz yapsalardı veya yapmışlarsa adam bunu nasıl karşılardı.
Ve nihayet beni bütün günlerin sonuna kadar bekleyen, geceleri gelmediğimde beni aldatmayan belki de hayatımda bana karşı hiç yanlış davranmayan yatağıma girdim. Uykusuzluk yine erkenden çilingir sofrasını kurmuş, o sofraya yakışan şarkılar söyleyemeye başlamıştı. Hiç yapmadığım bir şey yaptım. Annem bana yatarken sigara içmememi söylerdi hep ve ben yatarken sigara içiyordum. Çok anlık bir hareketle sigaramı söndürdüm ve doğruldu. Aklım kontrolüm dışında kendimi sorgulamaya başladı. Değişik kodlar, değişik frekanslarda dalgalar ve değişik gerilimlerle akımlar beynimde gezerken kendi kendimi durdurdum. Uzun zamandır bir türlü beceremediğim birşeyi yapmıştım. Ve kendimi sevgisiz bir hayata alıştırmıştım. Ve eve gelirken gördüğüm devrik araba ile devirdiğim sevgi yanım küllerini silkmişti ve içinde derinde de olsa bir ateşin varlığını göstermek ister gibiydi. Ama ben beni hem vareden hem de sıkıntılarımı oluşturan sevgiden daha doğrusu insana olan sevgiden artık çok uzaktım. Yazılmış sayfalarca yazıyı yakmış; söylenmiş anlarca-anılarca-sözü unutmuş ve yaşadığım bütün öpüşlerin, bütün anlamlı bakışların, hayat verdiği söylenilen bütün gülüşlerin birer hayal hatta yalan olduğuna güdülemiştim kendim. Ben kendi arabamı devirmek için çıkmıştım sokağa aylar önce ve haftalarca devirmek için uğraşmıştım.
..
Tartar mı terazi bu kadar yükü
Darası yükünden ağır geliyor
Kimse tanımıyor nerenin dükü
Kürkü gövdesinden ağır geliyor
Çıkıyor pazara tezgâh kuruyor
Garibanı arkasından vuruyor
..
Sen Vatan'ıma Can Veren Yar,
Toprağımın Has Gülü Bir Nar,
Bahar'la Olgunlaşan Damar,
Sen Anadolumda Sonsuz Kar...
Nak: Sen Volkan Gibi Püsküren Dağ,
Şimşekler Gibi Çakan Ateş, 2
..
Eller Kına Gözler Sürmeli Yarim,
Yaralı Gönlümü Dağlama Benim! .
Nazlı Nazlı Bakışın Elemlerde,
Sakın Gözyaşın Akıtma Birtanem...
Nak: Boynu Bükük Beklersin Meçhûllerde,
Sevgiye Hasretin Yaban Ellerde.
..
Sustursan da bacada ki zehirli gazları,
Döndür sende geri, Doğancı'nın çayını,
Tez diksende, Demirköprü'nün ayağını,
El alemle bir olup çok üzdün. sen bana.
Ne desende, aklım tok sana,
Benden bir oy dahi yok sana.
..
Görüp te sende Türklük gururunu,
Atadılar Gençlik ve Spor Bakanı seni.
Korumak içinde milletin onurunu,
Vatanını ve milletini seven erek.
Milletin geleceğinin temeli gençlik.
Gençliğin sahibi de devlet ve bakanlık.
..