Dalgalı aşkların ömrü kısadır, durulunca tutkular, ilgisizlik saklanır diplerin oyuklarında,aranır eskiz akışlar.Bu biz miydik masalları anlatılmaya başlanır.Aşk evliliğinin tehlikeli sofalarında hızlı giden bir his aracı çarpar yaşam bariyerine.
-Bariz bir ölüm kazasıyla kanlaşır aşk,asla varılamayacak bir düşün yolculuğunda seninle kaza yapmanın yapısal amaçlarındayız.
Issız bir adanın ıssız dağında kendime iş buldum.Senin ismini yazarak belkileri büyüteceğim.
Ne zaman gözlerinin karasal iklimlerine düşsem,soğuk gidişlerinin kar fırtınası tüter içimde.Bir sızı bestesi başlar beni okumaya.
Oyulmuş,ruhu soyulmuş bir tükenişin suçlusu olmak ne acıdır bilir misin
Aynı gerçeğin aynasında tarandık, gitmekle kalmalara arandık; ancak ben hep senden önce taranır çıkardım aşkın dışına.Ben aşktım,ben aşkın köklerindeydim,sense meğer açılan bir çiçek,meyve olmadan,meyve vermeden bir ömürlük tat katmadan gittin.
Anların krizleri küresel bir çarpılma yaratırdı.Sen kendi kürende ağlayarak, üşüyerek, kararlı duruşunla benden silinmeye çalışırdın.
Sen asi bir nehir, ürkek bir ceylan, yaralı bir serce,mecburen uçan leylektin.Başka mevsimler beni mutlu edebilir.İhtimallerin timlerindeydin.Mitlerin yoktu.Sen aşka destan olamadın, aşk efsanemizin kısa ömürlük gülü oldun, senden yaşamın gül reçelini yaptım.Bir dönem ruhsal kahvaltımda yedim seni.
Ben kendi sorusunun sorgusunda bile aman diyen Gamsızhanıydım.
-Aşkının kimyasında felsefi taşlar bulur, olmazlarında sabır merdivenlerimi yükseltirdim.
Kısacası ikimiz bağrı yanık bir sarayın tutku desenlerinde, ilgi ebrularında, hat çizgilerinde, ciltlenmiş mum tuzuyla aklanmış tarihtik. Seni yazdım, sana yazıldığımdan beri.
Ruhunda asitlediğin sırlarınla düşle bir günleri. Gün ile gün geçmezler arasında sensiz geçen günlerimi say.Ne kazandığını yaz,ne kaybettiğini say,sayılamayacak anların deminde demli bir çay iç, şekerim olarak eri biraz.
Bağlanışımın suskularından sırri teorilerle sıva sevginin sarı odalarını. Gözümün nurunu sömüren,alışılmışlığın ışınlı sofralarına dilersen bir daha gel.Sensizliğe alışırız, anlatırız ayrılığın canhıraş seyrini.Bazen göz göz közleniriz bakışlarla.Korkma öpücük hesabım olmaz sana.Ki o dudaklardan çıkan o sözlerden sonra bir daha nasıl öpeceğim yeni bir atom meselesi. Önce bakışarak, sarılarak alışalım.Öpücük atomlarını sakla yeniden biz olduğumuzda atıver Nagazzakime.
Nasılsa birbirimizden habersiz başka başka renkteki gözlerimizden yaşlar dökülmüştür.Düşen her damlada ahlarımız,acılarımız, kırıklarımız yaşanmışlık ıslanır, uslatır halimizi.
Yüzündeki “ben” çardaklarında esintiler gelince beni karala kara bahtının ağıtlarına. Ben ki aşk kütüphaneni yakan aslen Elazığlı; ama aşk ömrü İstanbul’da geçen yerli bir Hülagü’yüm. Fırat, aşk külü akar, seni sensizlikle yaktığımdan beri.Devrilmiş gölgeleri yeni acılar kapsar.
Çaresizliğin mührünü vur kadere, ne ederse etsin satıver acılarını.
Birazdan özlemlerim açar kapını,bakışlarım aklar gözbebeklerini,seni hala çoktan çok seven biri var.
- Sana uzanır birikmiş özlemlerimin kristalleri. Ben nemli bir bulutla öpüşerek çekilirim,çekincelerinden.
-Çekincelerimin sazında biter coşku, titrer içimdeki teller ve elenişler.
Fosil bir korku ve hüznüm kasırgalarıyla karlı en çok da yarlı mevsimleri arar.Derindir suskumuz,açıktadır angımız.Şandadır şan dersi alamadığımız ayrılık türkülerin şuhu.
Karanlıkta sıçar,suçluluk.Gelme mevsimi bu mevsim, yeşeren dallarını
Babalık gövdeme salıver.Her sarsılışın bedelini, her düşüşün damarlarını
Bir bebek paklar.
Kapa gözlerini,açma kitapsızlığını, yaprak yaprak okuyayım inadını.
Ruhumun kuyularına sarkacağım gönülden ve aşktan örülen iplerimle seni. Benim yeni Yusuf halimi göreceksin,tutku kovanla beni çekeceksin ta gönül tavanına.
Tanımsız ,tecimsiz sarılışların bağlanışında bir ırmak akacak,önce eskiz her şeyimizi sürükleyerek temizleyecek geleceğimizi.
Söz tütecek, gönül bacımıza.Vereceğimiz sözlerin özlerinden
dokunuşlarının alevli bohçalarından yeni bir huzur ışıldayacak.Gözlerim kamaşacak,her ışık, her bakış,her susuş,her geliş beni aşkından vuracak bilesin Suhandan.
Ruhumdaki sızılı konukluğun gitmeyecek,
sevdamda mevsimler eksilse,ekilmiş güzellikler hasat vermese de
de yaşamımdan, benden hiç gitmeyecek, her anın...
Sen yürek devletimin en güzel cennetini tek kişilik varlığınla idare etmişken bu yaralı, bu aşk sancılı, bu gelmene nişanlı aşk şairin seni unutmayacak Suhandan.
Kayıt Tarihi : 1.9.2009 16:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!