Hadi artık ustalık da katalım şu çalışkanlığa
Aslı astarı yapacağın sadece
Yurt dışına heyet yollamak hükümet adına
Bu hak helal Milletten sana
Dandik olmasın şu işler artık hoyratça daha
İç işlerinde şartsızca bir de dokunma Anayasaya
Başka ne olursa işte yemin billah sana
Taşırız adam gibi sırtımızda
Tarikatına bu dünyada yaşam hakkı tanımaya
Başının üzerinde akrobatlık yapsan da
Yok şans! Artık anla!
Türkiye Cumhuriyeti Hükümet varlığı hakkına
Sonra rahatça otur sen ağa gibi koltuğunda
Bırak Allah aşkına bir anlayan koalisyon olsun
Cumhuriyet aşıklarına karşı koyma!
Bu hakkı, Yüce Millete istisna kılar demokrasi
Bir koalisyon hükümeti adı da sıfatlanılmaz belki
Hükümet onayı denir, vatan huzuruna ihtiyacı karşılar
Uzlaşma denir hatta, uzlaşı rejimi denilsin adilliğine
Efendice geçinelim şu kutsal yaşamda
Yoksa kaç kürt, Siyonist, tarikatlık akın olsan da
Toplatırım sana parmağını saydıra saydıra
Açılmış iştahının koyarım önüne hoyratlığı kabıyla...
Bu kadar kolay işte aritmetiğinle hem saygı duymak
Demokrasi anlayışına!
Anlaşmak, hesaplaşmak, yaşamak, insanca…
Bir de şöyle mi düşünülse acaba:
Kasım 2007
……….……Anayasa konumunda kanunlar, bir yasağın gereği
olarak belki, bilgi sürekliğini hatırlatan unsur olduğu düşünülürse eğer, koruma ihtiyacı doğmasın diye korunmanın beyinden başlayacağı bir sosyal ilişki aracısıdır. Hiç bir kanun bir noktası olan kesin anlam olmadı, kesin bir reçete olamaz ki, sadece düşünceyi bir konu altında toparlamak içindir... kanun emir değil sanıyorum, aritmetiği de emir kullanmıyoruz, bir çözüm için aracı olarak yardımcı ediyoruz düşünceye... yani, bir sonuç için değil, bir çözüm için düşünmeyi mi aracılamayı anlamak istemiyoruz, ki belki, hep emredebilelim diye midir acaba? ...
Bu yüzden belki sık sık, 81 ilde milletvekilini kim çıkardı, siz mi çıkardınız? diye dayatılmaz ki...
Bu kadar güzel kolaylıklarla bu kadar kurnazlık niyedir, anlayamadım gitti...
Çocuk pornosu diye düşüncede boğuluyor insan vicdanı. Çocuklar bir gün kendi kendilerini korumayı başarır inşallah denilse de kar etmeyecek korkarım, bebek de koruyamaz ki artık kendini. ‘Hayır’ ve ‘evet’ terimini sulandırmak işte öyle kolay ki... evet dedi ama, şöyle kıpırdadı, davet olarak anladım diyebilecek yobazlığa sınır mı olur, eğitimi kendine kazandırmayıp, başkasına kurnazlık gösterisi bilgiçliği taslanarak, dediğim dedik hal fırsatçılığından faydalanarak faydalandırılanın gölgesinde duran ile beslenebilsin metodu bu belki... vs. vs. Avrupa’da mahkemelerde buna benzer yorumlar dile alınmıştı, yıllarca başarı sağlanamayan karar durumuyla boğuşurken…
Hatta felsefe konumunda da düşünülerek, çare aracılıyor bir çözüm için sonuç değil, bu yüzden denilir ki belki, kanun git-gel yapacakmış işte... Bu demektir ki yani, kanun kesinlik değil, düşünmeye aracılanan çözüm için konulardır… elbette değişecektir toplum ihtiyacına karşılık verebilmesi için, topluma yılışmak için değil… araştırma, bilim, halka tanıtım ve sonra ancak karar, belki sağlıklı olarak hep düşünülmüştü…
Sevinç KavukKayıt Tarihi : 26.11.2007 20:58:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
‘’’’ Komünizm müstehcenliktir - eleştiri notları Henüz güneş doğmamıştır. Genç kadın ve genç adam ayaklarını uzatıp oturdukları kır çiçekleri ile bezeli bir yamaçta, kuş sesli notaların saba makamındaki müthiş romantik melodileri eşliğinde güneşin doğmasını beklemektedir. Kadın başını erkeğin omzuna dayar ve fısıldar. - Beni seviyor musun … Adam gülümseyerek dudaklarını kadının saçları arasında dolaştırır ve kadının sesine ayarlı bir tonda fısıltıyla yanıt verir. –Evet sevgilim, hem de çok, doğacak güneş kadar … ….. –Şu gökyüzünün rengine bak, nasıl da kızıllaştı … İşte olan da bu anda olur. Ve gerek kadının gerekse de erkeğin gözleri arkadan bir el tarafından kapatılır. Bil bakalım ben kimim der gibi. Şaşkın ve biraz da korkulu ve gene aynı anda haykırır kadın ve erkek. -Sen kimsin? Gök gürültüsüne benzer kalın ve ürkütücü ses gecikmeden yanıt verir. -141-142 Bir zamanların toplumu etkisi altına alacak, halkın haya duyguları da dahil olmak üzere tüm temel değerlerini alt üst edip devletin kurumsal niteliklerini soğuk kış karasına benzetecek en büyük tehlike olarak görülen komünizm önünde, yasalardaki 141-142 nci maddeleri korumacı bir kalkan olarak kabul eder ve derin bir oh çekerdik. Tüm düşünmeye ve üretmeye hazır gencecik beyinleri bu zırhlı maddelerin verdiği yetkiye dayanarak önce cezaevlerinin taş duvarları arasında prangalar, olmadı der ve sonrasında da “bir kızıl şafakta” yağlı urganlarla sallandırırdık….. …………………………………Değerli Şairimiz Cevat Çeştepe’’’ Bu güzel eleştiri değeri düşündürüyor insanı. İnsan, düşünmeye güçlenmeli, her olur olmaz hale, top sahasında gibi fırlatılmaya fırsat vermeyişin değeri, kendini korumaktan daha çok, şehit vermeye başlamayışa en azami emek olmaktır bu.
![Sevinç Kavuk](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/11/26/soyle-mi-dusunulse-acaba.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!