-Mesajlaşarak seviyoruz, bir “twit “karakteri kadar karakterimiz var.Sosyal medyanın algı aynasında kendimize zehirli sunaklar sunuyoruz. İçimiz orada, dışımız devekuşu.
-Sonrasızlığın ayrılık ikliminde hüzün nakkaşlığa devam etti, sözlerinle, nemli gözlerinle, acılarınla ve beni öyle terk edişinle.
Paramparça olmuş sol yanın salındayım, salına salına gidişini taşıyor dünyamın vebali.
-Ben miydim sebep ? Kaderin filmi mi bitti? Ya da sen gidenlerin h’alayında türkü başı mısın bilemedim Mislina.
-Ölümsüz sızılar toplandı vicdanımda.Ben ile binlerce beni sardı sensizlik. Bir sen istedim, bütün dünyadan.Bir sen olsun gölgemin güleç serinliğinde.
-Hercai bir hayalin peşinatını ödemiş durmuşum meğer.Meğer gidişinde şifreli demler varmış. Sen meğer gitmemişsin, ben kendimden gitmişim, deliliğe övgün kentlerde yaşıyormuşum.
-Akilliğim suskun perhizlerde.Susmak usturanın ucunda, kesilmiş başlar gibi seninle baş başalar kanıyor içimde.
-Acıların sanığı olarak yargılanıyorum.Meğer emparyal sülüklerin kan emdiği bütün kentlerin sorumlusu gibiymişim.Gazze’de,Bosna’da Burma’da, Irak’ta, Süriye’de, kan akan her yerde senden acılar var diye ,ayrılıklar çoğalıyor diye hüznün mahkemesinde yargılanıyorum.
-Oysa, derin güçlerin maşası değilim. Kan emen sülüklere karşı duruşumla insanım. Fikri boşlukların içinde pişen çıkarların közü değilim.Maşa olamam fikir dehlizlerine.Bir fikre bağıllarımı bağlayamam. Tekil, törel, dogmatiklerde titrlerim olamaz.
-Taşıdığım yüreğin filtresi kirlenmiş olabilir,seni üzecek emellerim çağın kırıntılarındandır Mislina.
-Modern dünyanın ritüellerinde algısal zehirlenmenin bedellerini ödüyoruz. Bizi sunulan özgürlüklerin tutsağında dans ederek özgür sanıyoruz.
-Sosyal medyanın modlarında başka maşalığı oynuyoruz. Emperyal sülüklerin sosyolojik oyunlarında kek ya da kebap olarak sunuluyoruz.
-Yaşam sosyal medyanın , yansıl süzgecinden kirli amaçlarla kirleniyoruz.
Bize sunulan teknolojik kucakta huzurlu sanarken bir yandan da beyin, kalp, gibi temel merkezlerimize hazırlanmış bizi kendimizden, toplumumuzdan, özümüzden, mutlak doğruların paydalarından arındırarak yabancılaştırıyor,basitleştiriyor,değişmek için değişme algısında kimlik zehirlenmesi yaşıyoruz Mislina.
Tetikle besleyen kurşunlar yok, ruhumuzun,nefsimizin, güzel anlarımızın on ikiden vuran sosyal ağların,ağındayız. Kirlenmiş bir benliği taşıyoruz. Sanal düşlerin ortasında güncül masallar yaşıyor ve mutlu sanıyoruz.Oysa içimizde depremlerini salıyor mutsuzluk.Oysa doyumsuzluğun fay kırıklarında can kırıklarımızın sonu gelmiyor.
-Her şey elimizin altında; ama mutsuz,yalnız, bitgin, hayattan kopmuş, kendimizle baş başayız.Herkes etrafımızda; ancak dünyada en fazla yalnızlaşan kitle biziz.Yalnızlık modalığını boyarken heveslerimize şimdi benden gidişin kimlik filtresini sorgulaman lazım.
-O beklediğin prensin bendim, hayalindeki prensler öldürüldü bu çağın sosyal ağlarıyla, algılarıyla.
-Namlusuna sevdasız aşklar koymuş içsel tüfekler. Vurulmuş hayıflarımızın keşkelerini biriktirdik gerçek aşka.
- Güzel yarınlara mayalanan yarlerin aşk aynasında seni gördüm.
Sana benzeyen çok sen yok. Herkesten bir sen var; ama sen dediğim sen yok.Bu yüzden seni unutmak zorlaşıyor Mislina.
İçin düşmüş kent gibi.Katliam yapan veballerimmiş gibi uzak durma.
-Algılarının frekansında biraz dinle beni. Anlarsın beni içinden içli olarak çalarsan.
Aşkın rüzgarısın,bense rüzgar gülü.Senli demlerden yazınsal esintiler üretiyorum.Kaderim böyle boyanmış renklere.
Kayıt Tarihi : 27.7.2012 14:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!