Sönmemiş Bir Yangının Külüdür Aşk

Selahattin Yetgin
1613

ŞİİR


34

TAKİPÇİ

Sönmemiş Bir Yangının Külüdür Aşk

Mutluluk ekili bir yaşam ovasının her karışında yine onu arar insanlar, övünçlerle/iniltilerle ve sızılarla geçecek bir ömrün sularından toprağa karışmak için. Her tohum kendi varsıllığının köklerine uzanacak, kendi aydınlığının şafaklarında doğacak güneş gibi umutla esner, esnedikçe günü göğsüne ister. Zorlandığımız düşünüş suretlerine ansızın umut tüner ve yaşamdan aşk, bizden uçuş takımlarını ister.
Merhaba mutluluk.
Merhaba hayat.
Ve yeniden merhaba yaşamak.
Ne güzeldir bir mutluluğu hayatla dolu dolu paylaşmak.

Kendimizi tarttığımız yaşam kantarından en yaşanmış sözcüklerle seslenmek istiyorum sana. Her sözün katmanında aşk, her özün terkisinde ölürcesine yaşamak ve vurgun yenmiş denizlerde seninle bir menzilde karşılaşmak isterdim.

Doğrusunu bulamamış aşkların ve imkânsız bekleyişlerle yorulmuş o çıkmaz sokakların bir köşesinde bazen yaşamı olduğu gibi, kimi de yürekte durduğu gibi nefeslemek sorgusuz sualsiz. O kırk kulaç derinlerde, getirdiklerinden çok götürdüklerine hayıflanıp, masmavi bulutların üzerinde tutunacak bir dal bulamayıp sonsuzluğa pike yapmak ve çakılmak bir düşün sayfasından yemyeşil çimenlere.

Sen aşkı hayallerin sızılı yataklarında, kendine ayırdığın o köşe başında izlemeyi seviyorsun. Aşkı beklediğin tahta köprülerden gelen sevgiliye ‘hoş geldin’ deyip, onun gözlerinde mutluluğu yudumlayıp içmek varken, kendi yalnızlığının dar odalarında sevdanın o iç sesine kulak kabartarak, ‘Ne seninle, ne de sensiz olmuyor’ diyerek inkâr edilmiş bir mutluluğun odalarından uzaklara gidip, bir zaman sonra kendi ıslığının peşine takılıp yine o sızlanma çukuruna bedenini atacaksın kim bilir.

Bilesin ki sevgili, aşkın en doyumsuz anı ve en hazımsız yanı yine kendi yüreğimizin frekanslarıyla bulur bizi. ‘Hep bir taraf daha fazla yaşarmış aşkı’ ve diğer taraf da günü gelince yatağını yorganını toplayarak bu mutluluğun odasından alıp başını çok uzaklara gidermiş. Aşkın vefalı sularında önce kendi yüzümüze çarparız her devirde suları. Hep kendi doğrularımızla bakarız şafağa ve hep kendi yangınımızla uzanırız biz o elem kar mutluluğa.

Bilesin ki yar, ‘aşk verdiğimiz kadarını yaşar ve verdiği kadarını yaşatır’. Aşkı tüm benliğiyle yaşamak, aşkın kalburüstü mekanizmasını sevdanın günlüklerini yazdığımız o kalın defterin arasında saklamak, eksik yaşanmışlıklarda bile doyuma ulaşmak inkâr edilemeyen bir mutluluğun belki de günü geçmiş biletleridir. Dokunmasız geçen bir ömrün sararmış sayfalarında beklemek sevgiliyi ve o sayfaların kırık sözcükleriyle okşamak ruhumuzdaki seviyi mutlulukların en özeli.

Haydi, koy yatağın üzerine bir elmayı ve böl ikiye. Hangi tarafın albenisi çok ise nefis önce o parçaya odaklanır, bu böyle biline. Ruhumuzdaki birleştirilememiş objelerin cilasız tırnaklarıyla kanatsan da bedenini, her gece bin bir eziyetle incitsen de tenini, sevmekten ötesi yalan. Gövdemizi istila eden yüklerle, kelimelerin betimleyemediği düşüncelerimizle biz içimizin o isyankâr sesini asaletimizle tanımlar, insan olmanın onuruyla dualar eder, ertelenmiş günahlarımızdan yine kendi vicdan mahkememizde aklanırız.

Evet, sevda bakışlı. Neresinden tutarsak tutalım, neresinden bakarsak bakalım bir ucu hep yalnızlık. Biz nedense, o yalnızlığın ucundan tutarız, şaşaalı görünür çünkü hüzün. Diğerini kolayca yüreğimize alır, yani yaşamsal anları önce yaşamayı dileriz. Özgürlük dediğimiz şey, insanın bir kalibresi vardır ve içinden çıkacak sözlerin barındığı bir de namlusu. O yürek namlusu keskin bir dağ rüzgârıyla bileylenmişse ve bunu kendine ilke edinmişse sevmek zor değildir. Ama aşkın o derin sularında kalmaya yine yürek karar verir ve biz hiç sesimizi çıkarmadan onun ellerine tutunarak başka denizlere bu yüzden yelken açarız. İnsanın ruhu özgür olmalı. O özgürlüğün labirentlerinde kaybolmamalı. Bir kulaç daha atarak aşka, kavuşmanın mevsimlerine taşımak zor gelir yüreği. Zoraki mevsimlerin kapanırken kapıları onulmaz düşlerin açılır kavuşma kapakları.

Yokluğa/olmazlığa/kırıklığa/dargınlığa/sorguya/yargıya ve hayata dair her türlü açılıma beşiktir gün. Sallar da sallar, salladıkça bir yürek ki, ahh kanar. Hangi açılımıdır varlığın/varsıllığın/korkusuzluğun/cesurluğun/olmazlığın heybesindeki meyveler gibi yesen bir türlü/yemesen bir dert. Yanar/yakılır/sarar/sarılır ve özlersin/özlendiğinden çok.
Bakarsın ardına/ne var/ne yok.
Elde var hüzün.
Heybede bir dolu yaşanmışlık artığın.
Şiirler birikir cepte. Her şiir bir hüzün ceketi, her hüzün birbirinden hercai bir mevsim.
Yapışkan bir uğultuyla saf tutarız yangına/helalsiz ayrılıkların zemherilerinde ellerimizi üşütmek için. Yansın istedikçe avuçlarımızı yürek üşür, üşüdükçe bir ömrün kayıp kentlerini ararız/ölümlerle çevrili bir mezarlığın tam ortasında biz aşka dargın yaşarız…

Selahattin Yetgin
Kayıt Tarihi : 22.8.2011 17:49:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Işık German Ersoy
    Işık German Ersoy

    * Sönmemiş Bir Yangının Külüdür Aşk *
    Duygu yüklü bir betimdi...Sonsuz kutluyorum...

    Cevap Yaz
  • Namık Cem
    Namık Cem

    birikmiş bir avuç pişmanlıkla.
    kutlarım
    namık cem

    Cevap Yaz
  • Selahattin Yetgin
    Selahattin Yetgin

    Harikanın ötesinde bir söz bulamadım, çünkü gerçekten harikasınız.
    Ne desem az. Lütfen gönül tebriklerimi kabul edin. Yüreğinde yolculuk edebilen ve bunu söze dökebilen her insan benim yüreğimin tacıdır.
    Sevgimle.

    Cevap Yaz
  • Gönül Ersin
    Gönül Ersin

    Çok ama çok özel dokunmuş değerli ve sihirli bir halıydı avucumuzdaki hüzünleri çıtlarken aşağıları seyrederek dolaştığımız..
    Tevellütümüzün toprağında gömülü, patlamamış eski mermileri görebiliyordum yıldızlı semanın haşmetinde dolunayın yansısı aralığından ve hınzır çoukluğumuzdaki günler gibi, kimselerin görmeiğinden emin, gizli/saklı çaktığım kibriti atıyordum üzerlerine acaba patlar mı?' diye fakat yere inene kadar sönüyordu her defasında..
    Paketimdeki son kibriti sigaramı yakmak için kullandım(o düşene kadar daha zor söner diyerek)ve uzaklardan beklerken öyle bir patlama oldu ki gönlümde, şarapnelleri zaten hep oradalamış gibi dağılmadan çevreme, toplandılar /ölümlerle çevrili bir mezarlığın tam ortasında biz aşka dargın yaşarız…/ son sözcüğünde...
    Dargın değil de, uzak çok uzak yaşıyoruz sanki elimizde patlamasından korkarak...
    Ne yolculuktu ama Şair'im;
    Gönül'den kutlarken, sevgim yüklü saygılarımla derleiğim inci çiçeklerini bırakıyorum yüreğiniz enginlerine.
    (tam puanımla yine listemde)

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Selahattin Yetgin