Sonlar -kitap- Şiiri - Mehmet Öget

Mehmet Öget
5

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Sonlar -kitap-

Işıksız Issızlık

Gece yine gece yine katran karası karanlık
Yine sensizlik yine sigara dumanıyla içime çekip
Benim sanıp bana ait olmayan sevdam.
Olmuyor öyle yaşamak.
Ya gecesi olmayan bir ülke bulmalı
Ya da seni içimden söküp atmalı.
Bilirim ikisi de yabancı gelir bana.
İkisi de kandıramaz beni.
En iyisi Mardin'de bir tepe bulup kuş olmalı
Açıp kanatlarını rüzgâra ölümü salmalı.
Ömrüm az da olsa kuş gibi öz olmalı.


Kaplumbağa Rüyası

Tırnakları kesilmiş kaplumbağa tırmanamaz ağaca.
Geçerken bir kaldırımdan bir kaldırıma,
Ölüm korkusudur onu hızlandıracak olan,
Tam vardım derken denize ve özgürlüğe
İnsanları gördüğü vakit anlayacak.
Mevsimin yaz azığının varmak için az olduğunu.
Dönüp bakmak geçmese de aklından yapraklar çekecek onu.

Tırnakları kesilmiş kaplumbağa tırmanamaz ağaca.
Hasret kalmıştır yaprağa
Bir köşede bağdaş kurup bekleyecek
İnsanları mutsuz eden hazanı…
O yaprak döküldükçe mutlu.
İnsanlar yapraklar döküldükçe.
Su sesinin geldiği yer olan deniz
Dalgalarını kabarttığı vakit anlayacak
Mevsimin yaz olduğunu.
Atacak kendini denize
Ve anlayacak ki.
Denizin kendini atabilmek
Özgürlüğün Allah'tan gelen cesaretten ibaret olduğunu…

Bilmece
Bir içim ki kendinden geç.
Bir gece ki kendini bul.
Bakma onun bunun öğüdüne.
Beni düşün bana tap.
Onlar satar seni
Ben sana vermedim mi?
Seni ayakta tutan bedeni ve kalbi
Bir diriliş gecesi seni diriltecek nefesi.
Beni düşündüğünde bulacaksın kendini.


Hayalin Sonu

Gözün kararıp hayalin yıkıldığı an.
Bakanın görmediği sancısı kabinin,
Riya altında yalanlarla sana yaklaşıldığı o anlar.
Anlayacaksın ki dostluk neymiş.

Üstümde binlerce göz...
Hançerdi her bakış ve yakarış.
Baktım en bahtsızı
Ve bilip susanın en acılısı benmişim.
Paylaştıkça anladım meğerki ben neymişim.

Sevda defterini karalaya karalaya
Ve delilik çağından sonra
Meğerki her ihanetin başıymış arsız söz.
Mertliği de utandıran yalan suyu


Erken Bunalım

On dokuz yaşımda bu kadar iç sıkıntısı.
Bir ölüm yalnızlığının azabı
Ayrılık güzel değilmiş sevgiliden.
Onca hasretlik varken yüreğimde.
Kalakala bu sevda acısı mı battı.

Eş yok, arkadaş arkadan naş.
Sokaklar, köprüler ve cadde dolusu kalabalık.
İçimde bu manzara karşısında bile perişanlık.
Oysa ne kadar severdim sessizliği.
Arzularımın cezası olsa gerek bu hayat.
Herkes gezmekte park, cadde ve sokakta...
Onlara her bakışımda bir yabancılaşma...
İstanbul’un sökeceğini sanırdım.
Yüreğimdeki kasırgalaşmış sıkıntıları.

Biliyorum savaş olgunluk çağımda olacak.
Biliyorum tüm sıkıntılarımın döküleceği yer.
Havanın kızıl kokuya bunaldığı
Bir er meydanında olacak.


Cesur'un Ölümü

Ağlayarak astı yağlı irmiği ağaca.
Ayaklarının altında gözyaşlarından sulanmış
Ve daha sonra paslanmış demir sehpa
Açıp elini Allah'a dudaklardan dökülen son dua...
'Ben kendimi affedemiyorum sen affet 'diye

Sehpaya bir tekme
Ses geldi 'pat' diye
'Çat' etti bir kafa.
Gözlerin önünde devrilerek yere
Bitmişti adı gibi cesur bir hikâye

Ansız Hızırlar Üstüne

Dünyaca derdin ve yükün arasında
Gönüller bir ve kabarık.
Alınlar kan, ter içinde
Ne minnet için sevgi gösterisi
Ne beğenilmek için yapmacık babalık.
Yürürler yüreklice üstüne
Bilmemenin açtığı yaralara...
Analar, babalar siz unutmayın
Sızı ve acı birlik karşısında acizdir.
Ve biz izimizden gelene destek
Önümüzde durana azabımız.
Biz ki açın, açığın görünmez eli.
Titrek merhamet gözyaşıyla yaparız.
Yoldan çıkmışların yapması gerekenleri


Deli Boran

Anıt bir anı üzerine kurulu
Ulular ulusu sen de bu yolu bırakma.
Bakarsın sızıları anlayıp dindiren biri çıkar.
Binlerin iniltisini duydum duyalı,
Hayat, benim için hayalin tan sonrası.

Senin bir o kadar güzel gözlerin, ellerin
İçinde sönmek bilmez ateşin var.
O tüm derinliklerinden geçtikten sonra öldü.

Sen bilir misin onu?
O mutsuz ağanın asil kölesini.
Sana, senden habersiz ömrünü verdi.
Sana senden habersiz.
Bir akşam alacasında canını vardı.

Bir Anı

Bir, birinin hayatını söndürmüş
Yenilemiş bir hayatı hemen ardından.
Bir, yılgın dudaktan dökülen bir...

'Benim onurum var' diyebilir fahişe.
'Benim meslek aşkım var' diyebilir pezevenk.
Haksız değil ki onlar
Birinin onuru birinin meslek aşkı var.

Sen, ne olduğunu bilmediğim
Sen, içimi yakıp ta söndüremediğim kor ateş.
Eminim sensin beni yaşatan.
Nasıl yaşadığımı da bilmeden


Kahramanlar

Yüzük yüzüstü bırakılmış bir kenara
Daha nişan hayallerini kurarken
Ense kökünde bütün dertler.
Ertelemiş tüm yapılacakları ve sözleri.

Ne sözler ne gözler
Anlam verememiş bu gidişata.
Gidenin arkasından bakmaz mert adam
Teselliyi arar kadeh, dost ve kardeşte.

Mışıl mışıl uyurken bir gece sevgili
Önce inilti sonra bir ses belirmiş.
Ardından kanlar yerlerde şırıl şırıl akmış

Ayetler yasak etse de bu ölümü.
Dinlemek istememiş.,
Şirin'ine, Leyla'sına, Aslı'sına kavuşmak isteyen…
Ferhat, Mecnun, Kerem…
Sonları değilse de bu.
İnsanlığın sonu,
Bu kahramanlar yok olunca gelecekmiş.
Hepsinin de tek vasiyeti bu.


Kırmızı Işık
Varlık yolcusu, bu curcunada kendini bulmak...
Aklın ötesinde yüreğin dışında,
Derinlere indikçe çokça da karma ve saçma.
Mevkiden vazgeçip kadehi aldın eline.
Dünyayı aydınlatacaktın oysa.

İnleme, sızlanma, yakarma.
Öylesi adama elin orospusu bile vermez kendini.
Okundukça biter her masal.
Aslını sorma yolun sonunu da.
Hiçbir şeyi de son nokta sanma.

Sen de herkes gibi başta inlersin.
İçini dünyaya dökmek istersin.
İşin değil bu umuda kapılma.
Sesine binleri çağırsan ne fayda...

Dalgadır, bu hayatın şansları.
Tek başına kaldığını sanma.
Sonlar derken insanlığın sonu.
Ben gibi deli bir dağlıya sıkıysa inanma


Nokta

Sonra sustu ağızlar.
Çünkü göründü yürekler.
Ne senin güzel gözlerin
Ne özendirilmiş sözlerin.
Durdurabilir ben gibi deliyi.
Ölüm, güzel sevgilim bekle beni.

İdam Kararı

Bir gün duraksadı hayata karşı.
Bunca yangının ve yağmanın,
Dalgalarını verdiği vahşetlerle boğuştuktan sonra
Hayat vermiş miydi istediğini?

Biliyordu, kendisi gibi binlerce insan gibi
Yapacağım dediğini ölümüne olsa yaptığını.
Hayatın zorlukları zor insana aitti çünkü.

Ve söz verdi
Ölüm macerasını ardından...
Ya yıkarım ya da yıkarım.
En kara zulümlerin ardında olsa da ışık.
Başka aşka yelken yok arık.


Mağara Başı

Mağara başı’nda ağaran güneşi izle.
Leke sürdürtmeden sevgiye,
Olmuyorsa eğer sanma ki nedeni sensin.
Sen sıcakkansın serinlik ister yüreğin.
Seni estirece serinlik bulunur elbet.
Estikçe ılık ve gül kokulu meltemler getirir.

Verme boş coşkun seslerle koş.
Hayat denen kapının anahtarı.
Ellerini ve yüreğini parçalayanlardadır.
Küçüktün annen öğretti bazı azları.
Büyüdün acılar öğretir bazı fazlalıkları.
Eğip başını önündeki aşa,
Aşmışsan eğer utanmadan yersin
Sana önceden verilenleri.


Kızıl koku

İşte! Dalgalar kabararak içimden.
Delecek sizden artan nefreti.
Titrek Yahudi başları durmaya ayarsızken,
Yine nerden geldiğimi
Nereye eseceğimi soracak.
Değil bu! Anlaşılmayacak şey değil!
Ezerek eğik köpek başlarını birer birer,
Erken değil, geç bile kaldım bu hayata.
Ta ki kinimden denizler durana dek
İçimi kafesinden çıkartıp yırtacağım
Kanımın son damlası kızıl ve kokulu.
Ulurken köpekler akacak her yerden.
Değil bu! Anlaşılmayacak şey değil!
Tiksinti nedir bilmezdim.
Yahudi başlarını görene dek…
Kin tohumunu eken milleti
Kendisi gibi olanlar sever ancak

Çoğunluğun bu şiir hakkında kafasına yerleşmiş bir soru işareti var. Ben Yahudi düşmanı mıyım?
Hayır! Allah katında tek din İslamdır ve o topluluğun arasındaki temiz yüreklilerin de yeri yine islamdır.

SES İÇİNDE ESİYOR MELTEM

Ses içinde esiyor meltem.
Enkazın uzaklarından geçmiş gibi
İbrik akmayınca cılızmış
Işıksız ıssızlık getirmek
Erken akşamlar aysızmış.
Amansız katran karanlıkların içinde,
İnilti var, titrek sesinde.

Ses içinde esiyor meltem.
Ellerin inmeye meyillenmiş.
Leşlerin içine inen yiyiciler gibi
İmkânsız geliyor.
Ağzındaki kanı görmeyince…


Doğum Günüm

Geçtim içkiden bir koma sonrası.
Buldum kendimi bir fahişenin yaptığı vahşet sonrası.
Kalemimin tüm haykırışı,
Savaşa gidememenin acısı.
Ölümün kendisi on dokuz yaş pişmanlıkları.

Övgünün tiksintisi boğazımda,
Acının kendisi yalakalıkta.
Ve ben aradıkça kendimi bir başkasında
Bulamadım kendimi, bulamadım kendimi
Sonra kendimde buldum beni.

Mardin Sokakları
Mardin’in dar sokakları, caddeleri vardı.
İnsanları birbirine yakın tutardı.
Yakınlıkduyardık yoldan geçene
Caddeler, sokaklar genişletildi.
Koptu yakınlık başladı yalnızlık.

Mardin’in iki odalı nefeslerle ısınan
Tek pencereli gülüşlerle şenlenen
O yokluğun yok sayıldığı evleri vardı.
Odalar çoğaldı
Birlik kardeşler, paylaşan kardeşler, fedakâr kardeşler.
Kendi odalarına çekildi.
Koptu kardeşlik başladı düşmanlık.

Biz sokak arasında insanca selam vermeyi özledik.
Biz kardeşimizi elmanın yarısı bildik.
Biz o günleri bu genç yaşlarımızda arar olduk.
Bizden kasıt belki de
Hepimiz, hepimiz, hepimiz!


Sonlar-1

Eller, el verip ve sonra ele verenler!
Kahpelik ancak sonunuzu hazırlar
Ar üstüne bin boş laf
Leş üstüne leş
Ellerim kan ellerim toprak
Ellerim sizin için kırılacak

Akın üstüne akın
Sana bakanı aslan mı sandın?
Kopunca zincirleri itin öylesi görülmedi.
Sözler ve söz verenler.
Burası susulan yer.
Açın ellerinizi
Eğer varsa
Allah’ınız sizi kurtarsın

Sonlar–2

Kan, birinin adını yazmış
Susulası dünyanın ve kinin acizliği kadar,
Ellerimin kana kan istemesi
Yüreğin tüm çarpıntıları ve acısı bundandır,
Seni severken kaybettim
Nefretle sevgini kazandım
Ne kadar da şaşılası bir gerçeğin eşi bu…

Sen narin sesli
Hançerin en yakıcı bakışlısı
Azrail seni görmesin korkar,
Artıklarla yaşamayı seçenlerde de beni


Sonlar–3
Ateş, kan, ölüm ve vahşet
Duyun, kutsal toprakların çocukları!
Var mı bilmeyen?
Yahudi’nin köpekten farksız olduğunu...
Kalkın kanların arasından güzel çocuklar
Ölüm size değil, o itlere yaraşır.
Dünya, sessiz sessiz izlerken sizi rahat koltuklarında…
Kulaklar kapatılmışsa çığlıklarınıza, feryatlarınıza,
Ey Filistinli kardeşler, ne olur kaybetmeyin inancınızı.
Çünkü
Köpeğin yaktığı ateş kendisini korkutur.
Kan, umutlarla durdurulur.
Ve vahşet de ancak ve ancak
Yahudiler gibi fahişe evlatlarına yakışır.


Sonlar -4
Sözler üstüne sözler söylenir.
Ve dil vefa borcunu erteler.
Hüznün hızı geçse de sürüyü
Önümdeki tek set senin gözlerin olacak.

Anı, sızı ve ansız yolcu
Bir beden üstüne çizilmiş ve yazılmış.
Alın yazım karartmış hayatı.
Hayat mı? O bir oyundur.
Her çağdan miras kalan,
İyinin ve kötünün bitmez oyunu.

Anlayan gözler neye yarar.
Bana akıl değil, temiz kalpler gerek.

Ertelenmiş yaşamın masalları usandırdı.
Dik duruşun masumluğu yalan.
Bunları söyleyene sormalı her şeyi.
İyi ama o aranızdan çoktan gitti.

Sonlar -5
Dünya unuturken akıtılan kanları,
Eller tutamazken doğruyu.
Korku saplanmışsa kalplere…
Sen güzel çocuk satma kendini,
Bir anlık menfaat uğruna,
Bil ve bul kendini.
Tek yolda, doğru yolda…
Bu dünyayı isteyenin sonudur rezillik.
Rahman'dan gelen rahmettir.
İnsanın sonsuz var oluşu.
Sadece O, unutmaz iyiliği ve kötülüğü.

Sonlar -6

Gözler süzülür yalanlarla.
Elimdeki paslı ve kanlı hançer,
Büyük acılardan sonra bile
Öldürmeye kıyamıyor sahibini.

Ben ne ölümün kendisinde yolcuyum
Ne de yaşamın kuklası olabiliyorum.
Anlaşılan ve anlaşılmayan ne varsa.
Yürekler artık kabarmıyorsa açlara ve acılara.
Eller titremiyorsa zulme, vahşete
Sen kanlı çocuk, güzel çocuk,
Oyuncağını mı kaybettin?
Artık arama boşuna
Gökteki oyuncak uçaklara
Yerdeki tanklara bakarak aldanma.
Bu oyun ölüm oyunu unutma.
Seni benden saklayan mezar
Beni sana kovuşturmayan uzun yollar.
En çirkin oyun işte bu oyun.


Sonlar -7
Bana peygamber çocuğu gözüyle bakma.
Yüz çevirmem Hak'tan
O'na da ne kadar döndüğümü de bilemem.
Bu dünyada yaşamak cehennem
Bu hayvanları otlatmak zor
Ben onu isteyip ölüyorum.
Onu görmeden sevmenin ne olduğunu ben biliyorum

Sonlar–8
Bıraktı kalemi, yazılanları yaktı bir gece.
Aydınlatmak için insanlığı
İncelmiş ve sararmış tüm yazıları...

Art arda acı sesler.
Dillerde binlerce ağıt
Gördüm asılıyken daha uzundu.
Durmak bilmeksizin sallanışı
Güzel ve büyük gözlerinde kanlı yaşları vardı.
Arkamdan açıldı kapılar.
Gören bendim ölüm bu kadar basitti.

Babalar onların bu sonu sizi ait.
Ağlayan gözler de annelere.
İtişle, kalkışla içeriye ani dalış
Şırınga üstüne şırınga
Derisinin altında binlerce morluk
Analar ağlarken bu acı çığlık.
Çıldırtıyor tüm damarlarımı.

Kandı, bu damarlardan akan
Kandı, seni benden alan
Ve kan öylece önümde akıp
Havayı kızıl kokuya bulayan.
Kan, ölümün habercisi.
Kan, yaşamın ta kendisi.
Kan herkesi bu kadar ağlatan.

Sonlar–9
Olanlar olmuş, olacaklar habersiz gelmiş.
Sızmış, kalbimize birer birer zamanın kirleri.
Ellerimizin karası yüreğimizin nasırları
Artıkça artmış son bulutların yağmuru.
Sele hazırlıklarını tamamlayarak
Son günü Eyüp sabrıyla beklemiş.

İşinde bir güçlük var bugün.
Bugün ve ardındaki tüm günlerin
Birer aynasıdır bugün ve seller döker insanları.
İnsan mı dedim?
Beni kim inandırabilir buna.
Onlar ağır yükün altına girip
Zoru görünce kaçan ahmaklar

Sonlar-10
Olduğu yerde boşaltmalı aklı.
Sözün uzunu can sıkıcı…
Olduğunca bizi mutlu edeni,
Tüm gücüyle sarmalı.

Sözün aslı, gözlerin masum bakışı,
Arkasında biten insanların resmi…
Hepsi bir kahraman hepsi benden yaman.
Alınlarda çilelerin yazısı durur.
Onlar belki de bizdik sonsuzu istedikçe.
İçimize atılan tüm dertleri sildik.

Dikensiz gülü bulmak zor değil.
Kokusunu duymanın yolu koparmak değil.
Söndürür tümden ateşi suyun sesi.
Dinle kalbinde akan kanın sesini.

Erken ya da geç, ecel artık ansız.
Az kaldı kıyamete diyene güven.
Söndürür içimizdeki ateşi.
Alsın bizi yanına sonumuz başlangıç olsun.
Tüm açların karnını doyurabilecek ateştir o.
Ne sönmesini bilir ne yanmasını.

Aşkın kitabını açanını sonunu biz bildik.
Biz cehennem ateşinde olsak
Ya Rahman seni sevmesini yine bildik.
İzninde olmasa da yaşadıklarımız.
Biliriz ki yapraklar emrinle dökülür.
Ya Rab biz cehennemde olsak,
Seni sevmesini yine biliriz.
Ya yanına al bizi ya cehenneminde yak bizi.

Sonlar–11
Ardınca kaçamak hayatların öyküsü…
Sıra dağlar başında kör bulut.
Eller üstündeki çocuksu mutluluk.
Uğurum, hayatımın kandamlası.
Sensizliğin içindeki sessizlik
İliklerime kadar titreten
Elini elime verip ipinde sallanan
Naza muhtaç, sıcaklığa hasret.
Geliyorum bekle beni.
İzninde binlerin aklı değişecek.

Ecelin sabırsızlığını anlamak kolay
Hayatın verdiklerini bırakmak zor

Gönülleri bir edip eğilmedik zulme.
Erenler artık anlayamaz bizi.
Vahşetin sığınaklarını bulup kanlarını dökeceğiz.
Onların gecikmiş sonunu getireceğiz.
Bu’dur bizim sevda çiçeğimiz
Çiçektir bu, susuz dayanabilir ki.
Ona da su veren binde bir kişi olacak elbet.

Mehmet Öget
Kayıt Tarihi : 22.4.2009 18:45:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ali Deniz
    Ali Deniz

    HAK SENİ bağışlasın! ölüm seni almadı; bedenin taşıyamadı sadece ruhunu kardeş...

    Cevap Yaz
  • Mehmed İhsan Uslu
    Mehmed İhsan Uslu

    TEBRİKLER ŞAİR!
    GÜZEEEL. BAŞARILAR DİLİYORUM.
    TAM PUANLA SELAMLIYORUM.
    SELAMLAR.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Mehmet Öget