Y/etmişli yıllardı.
El ele tutuşmuş, diz dize oturmuş, göz göze b/akışan gençler
Bahçesinde çocukların oyunlar oynadığı, pembe panjurlu evleri,
Üstü açık ve kırmızı, ille de kırmızı oto/mobilleri hayal ederlerdi.
Yeşilçam filmleri gibi yani..
Elli iki santimetre İspanyol paça pantolon giyip,
"L" şeklinde uzun favori bırakanlara komünist derlerdi, ama olsun.
Ne de güzel yıllarmış m/eğer..
S/eksenli yıllardı.
Fazla s/öze gerek var mı?
Gençliğimizi zehir eden yıllar...
Doksanlı yıllardı.
Bir kız sevdim. Onunla da evlendim, barklandım.
İyi ki de öyle yapmışım.
Hayatta yaptığım en doğru şeydi belki.
Boyumuzu aşan çocuklar yetiştirdik, Allah kazadan beladan esirgesin.
Milenyum dediler, onu da g/ördük şükür...
Tüm bekarlar evlenmeye, tüm evliler çocuk yapmaya çalışıyorlardı hummalı bir şekilde..
Ama bu tarihte ölmek isteyenine hiç rastlamadım.
Sonra ne olduysa bundan sonra oldu.
Ya ben başka bir ülkeye sürüldüm...
Ya da yaşadığım bu ülke değişti,
Bir türlü alışamadığım, bir tuhaf yer oldu gitti.
Sel gider, k/umu kalır derler ya..
Geçti zaman, geriye kaldı umutlar...
İnsanı in/sana kavuşturan kazasız yollarımız olacaktı.
Gündüzü pırıl pırıl, gecesi ışıl ışıl, belasız şehirlerimiz olacaktı.
Kirletilmemiş ırmaklarında billur sular, göllerinde gümüş serviler olacaktı.
Karlı d/ağlarında yaban hayatı kurt, ayı, çakal...Gökyüzünde güvercin, atmaca, kartal..
Ve her çeşidinden bol balığı olan denizlerinde yakamozlar olacaktı.
Kuş seslerinin çocuk sesleriyle karıldığı cıvıl cıvıl parklarımız olacaktı.
Geleceğimizi emanet edeceğimiz, aydın fikirli öğrencileri bulunan,
B/ilime aşık özgür üniversitelerimiz olacaktı...
İşçisini madenlere gömmeyen, emekçisinin hakkını yemeyen
Fabrikalarından, tarlalarından bolluk bereket fışkıran
Laik, demokrat bir toplumda yaşamanın önemini, gereğini kavramış,
Seven, sayan ve yarınına güvenle bakan
Kederini tasasını bölüşen, ekmeğini üleşen
Özgür, çağdaş, mutlu ve şen insanlarımız olacaktı, Ey Vatan! ..
Ancak, öyle bir resim çizmiş ki z/aman:
Bir köşesinde bayrağımız yanarken al al.
Diğerinde heykellerin yakılıyor, Aziz Atam! ..
Sana deremediğimiz çiçekler elimizde kurudu.
Vakitsiz kışlar geldi y/az-baharlarımıza…
Yalnızlığın ayazı çullandı çığgın karlarımıza,
Yandı-eridi içimiz/dışımız dondu-üşüdü,.
Bir yanımız d/ipsiz uçurum,
Öbür y/anımız bu oyunda son sahne…
Önümüz-ardımız Azrail, kosasını s/allıyor.
Kapanmayan gözlerimizin vizöründe,
Mavileri kızıla döndüren gün/eşimİzi kim çalıyor?
Baharın s/el suları bize mi ç/ağlıyor ne?
Su yüzlü sabahlarda açılmıyor g/özlerimiz.
"Uyan ey halkım." diyen haykırışlar nafile...
Sesimize ses vermiyor artık dağların.
Kokunu getirmiyor mülteci rüzgarlar.
Tanrım! ..Bu ne ıstıraptır, bu ne gazap?
Bulutlar enkaz altında kalmış, umutlar çok uzak..
Ne olur rüya olsun bu yaşananlar,
Uyansın artık bu millet.
Zamanı geriye döndüren tüm çarkları kıralım şimdi.
Şimdi, alın şu kara bulutları memleketimin başından desem, kim duyar?
İstiklal Marşımızda korkma dese de ben yine korkarım.
Korkarım yine İstiklal Marşı yazdıracaklar.
Kayıt Tarihi : 17.10.2014 20:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!