Belki de ektiklerini biçiyorlar…
Öyle ya ! Cennet de Cehennem de bu coğrafyadaysa eğer iki halktan hangisinin insanı Cehenneme daha çok gidecek, kestirebilmek olanaksız. Geçtiğimiz günlerde apansız patlayan savaşta taraflar ortalığı ateşe, toza ve dumana veriyorlar.
Dudağındaki pembe rujuna kırmızı karışan kim bilir kaç kız,kadın yağan bombalar altında toprağa düşüyor. Kaç yağız delikanlı türlü işkencelerden geçerek ölüme doğru yol alıyor.
Ekranlara 21.yy’ın uygar dünyasından görüntüler yansıyor.
Avuç içi büyüklüğündeki bir toprak parçası uğruna daracık odalarında karanlığın içinde aç ve susuz bırakılıyor masum insanlar…Bebeler, dudakları annelerinin göğüslerinde yapışmış kalarak evrenimize veda ediyorlar.
Gizini kimselere teslim edemeden ölenlerin sayısı resmi rakamlara göre üç bin beş kişi.Bu sayının kara harekatıyla birlikte kat kat artacağı söyleniyor.
Diğerlerinden ayrık olduğunu düşünen tarafı destekleyen , açıktan silah yardımı yapan ,sahip olduğu,dünyanın en büyük uçak gemisiyle ateşi daha da büyüten başta ABD olmak üzere öteki büyük devletlere ne demeli !
Hep böyle olmuştur; ABD ve Batı,kriz durumlarında çevirmişlerdir kafalarını Doğu’ya. Gücün göreceli bir metafor olarak sınandığı en başat coğrafyadır çünkü bu topraklar.
Mazlum halkların yaşamlarını sürdürebilme yetilerini yok etme üzerine senaryolaştırlıp sahneye konan bu trajediye acilen son verilmelidir.
Yaşamak denen şey’in uçucu bir olgu olduğu kanıtlanmaya çalışılıyor. Annelere, bebeğimiz neden öldü ?,sorusunu dillendirmemeleri isteniyor.Kendi öz yurtlarından zorla çıkarılmak istenen bir ulusu avutmak isteyen kim varsa hepsine gözdağı veriliyor.
Çarpık,karmakarışık bir belirsizlik … İşini kolaylaştırmak adına köpek gibi salya sümük saldıran bir gücün kolunu, bileğini tutup da , dur !,diyebilecek kimseler ne yazık ki yok.
Geri sayımına mola vermeden yol alıyor katil…
Emperyalizm var ve savaşlar bu yüzden kaçınılmaz işte, diye diye bombalar yağdırıyor şehirlere katil…
Ne zaman dineceğini bu kötü görüntülerin ; yaşayarak, tarihe tanıklık ederek bekleyeceğiz.
Uygarlaşmanın ontolojik gel gitlerini Filistin toprakları üzerinde sınama, hız/hız kesme çelişkileri üzerinde içselleştirme yöntemine son verilmelidir.
Batı’nın kuyruğu olan bu ‘şımarık kedi’ye kim,ne zaman ve nasıl haddini bildirecektir; bir şey söylemek olası değil.
Evet, zamanı geldiğinde Doğu’ya gelmiştir ve zamanı geldiğinde hep Doğu’dan dönmüştür Batı. Kökleri bu topraklara bağlı olan Filistin halkının gördüğü o rüyanın gerçek olmasından ne yazık ki çok korkuyorum.
Kayıt Tarihi : 11.1.2024 13:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!