Soma’da 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan olayın duruşmasındaki ‘MAAŞ ALDIĞI ŞİRKETİ DENETLEMİŞ’ ifadesini okuyunca geçmişte başıma gelenler aklıma geldi… 1964-1965 yıllarında Makine teknikerliği okulunda okurken aynı zamanda öğretmenlerle, o zaman henüz olmayan, üretimde standartlaşmaya gidilmesinin ekonomide büyük kazançlar sağlayacağını tartışıyorduk. Bununla ilgili basında da yankı bulan tartışmalar oluyordu. Okulu bitirdiğim 1970 yılında, yine yüksek okulu okumak üzere İstanbul’a gittiğimde, yine çalışıp okuyordum. TSE’ o yıllarda yeni kuruldu.
Çalışmak için müracaat ettiğim fabrikada işe alındım. Fabrikanın sahibi ve müdürü Burhan Bey, bana ‘’Siz bu standartlar enstitüsünün kurulması için çok mücadele ettiğiniz, seni kalite kontrol sorumlusu yapalım’’ deyince sevinmiştim. Fabrikada Traktör yedek parçaları yapılıyordu. Döküm Alibeyköy’de bir dökümhanede yapılıyordu. Dökümhaneden gelen 54 parçayı kontrol ettim 49 parça bana göre bozuktu. 5 parça üretime uygundu. Haberi alan Burhan Bey bir saat sonra başıma geldi ‘’Ne yaptın sen? ’’ dedi. Gayet normal ‘’Bu dökümler çürük’’ dedim. Eğildi parçaları kendi seçti. Üç çürük, 51 sağlam çıkardı. ‘’Efendim bunlar basıncı görünce patlar ve geri döner. Verilecek emekler boşa gider’’ dedim. ’’ Sen kimden maaş alıyorsun? ’’ dedi. Ağzım açık kalakaldım.
Tabi dökümden çıkan parçayı kullanabilmek için, torna, freze, planya, matkap vida delikleri conta kanalları gibi birçok işlemden geçecek, ve bu işlemler pahalı ve boşa gidecek. ‘’Bu fabrika batar’’ diye yeni iş aramaya başladım. Ama o yıllarda teknik eleman bulmak zordu ve benim istifama izin vermediler. Ücretimi artırdılar. Aradan üç ay geçti Türkiye’nin çeşitli illerine giden parçalar geri gelmeye başladı. Ama hiçbir şey olmadı. Yalnız ondan sonra çıkan parçalara başka etiketler yapıştırılmaya başladı. Meğer bizim bilmediğimiz neler varmış. Şirketin ismi değişince bütün arızalar gidiyor bütün motorlar çalışıveriyormuş…
Bir başka olay da 1990’lı yıllarda başıma geldi. Alüminyum doğrama atölyesi açmıştım. Bayındırlıkta çalışan arkadaşlarım da vardı. Bana iyilik olsun diye haber gönderdiler. Bir okulun Alüminyum doğrama işlerini yapmam istendi. Önce sevindim ama, resmi işlere girip de iflas etmeyen doğramacının olmadığını da çok duymuştum. O bakımdan hiç resmi iş almaya teşebbüs etmemiştim. Ama konuşulan hep ‘’adamın varsa kazanırsın’’. Arkadaşlarım olduğuna göre kazanırım düşüncesiyle gittim görüşmeye… İşler kilo ile kabul ediliyor. Ama Bayındırlık fiyatları o sıralar bizim piyasadan aldığımız alüminyum fiyatlarıyla başabaş. Aksesuar, işçilik, nakliye, montaj nasıl karşılanacak? Arkadaşlarım o senin bileceğin iş diyor. Kazanan kazanıyor diyorlar… Devlet müessesinin birinden söktüğüm eski bir doğramalardan köşe bağlantıları kurşun çıkmıştı, hem de 40-50 cm boyunda… Ben de öyle yaparsan para kazanabilecektim. Böyle yaparsam işi kabul eder misiniz? Kabul ederiz de demediler, etmeyiz de demediler…’’Sen kendine güvenmiyor musun? ’’ dediler. Ben kendime güveniyorum ama para kazanmam için aynı yöntemi kullanmam lazım. Bunun için de sizin onayınızı almam lazım. Yani size de güvenmem lazım. Devlet dairelerinde herkes birbirinin kurdu.’’ Git şirketle konuş’’ dediler. İşi şirket teslim alacak. Gittim şirketin bürosuna. Durumu aynen anlattım. Orada görevli olan bey, gözüme baktı. Benim duyabileceğim biçimde ‘’Ben aynı zamanda bayındırlıkta kontrolüm’’ dedi. Sonra araya giren %20 komisyon istedi. İşler iyice karmaşıktı. O gece düşündüm. Böyle karmaşık bir ieş bulaşmaktan korktum. İşi almadım.
Yıllar sonra görüldüğü üzere sistemin istikrarı hep usulsüzlüklerle sağlanıyor…’’ İSTİKRAR… ‘’ İSTİKRAR… Diye boşuna yırtınmıyorlar.
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
İSTİKRAR;
bulunduğum kurumda belli bir limite kadar alım-satım ve piyasa tetkiki ile sarf malzemeleri (kırtasiye v.b) alabiliyorum.
Biz bunun için bile en az üç firmadan teklif alıp, en ucuza en iyi kaliteyi almaya çalışıyoruz ve hali hazırda ticari ilişkimiz olan hiç bir firmadan eşantiyon takvim bile almış değilim....
Siz 'O' istikrarcıların burnundan gelmez mi sanıyorsunuz...Kendileri görmeseler bile yedi göbek ilerisinde mutlaka mazlumun ahı çıkacaktır...
Bu devlet ayakta duruyorsa, siz ben ve bizim gibi dürüst insanlar sayesinde duruyor...
Çok değerli ve çok anlamlı bir yazı idi paylaştığınız...Özünüze gönlünüze tertemiz vicdanınıza sağlık...
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta