Hırpani bir kenar mahalle,
Düzensiz, çirkin, pis kokan,
Gürültüler, patırtılar, kavgalar, asılı duran çamaşırlar...
Belki Adana, belki Ankara belki de Kırşehir'de bir yer.
Bir çocuk yürüyor, anlamsız anlamsız,
Sokak çocuğu mudur nedir derken, öğrendik adı Hayati,
Güneş doğarken atmış anası onu sokağa,
Kalabalık etmesin evde diye.
Yürüyor da yürüyor, burnunu karıştırırken zevkle,
Üst baş yırtık, dizler yara bere,
Yanaklar esmer, kara kirden ve güneşten,
Kafa kel; bit, pire üremesin diyerekten.
Yürüyor da yürüyor çocuk, ayakları yalın ayak,
Kokutuyor da kokutuyor, derinden ve içten,
Leş gibi kokuyor, leş Hayati'den gelen,
Anasının yaptığı kuru fasulye sebebiyle...
Yürüyüşün yerini bir koşudur alıyor çöplüğün görünmesiyle,
Karıştırıyor da karıştırıyor, kurular, yaşlar...
Birden parıldıyor o çapaklı gözler,
Bulduğu eski, solmuş kasket ile,
Bir umut, kel kafadaki izler kapanır diye.
Atılmış ekmekleri görünce acıktığını hisseder,
Midesini düşününce tuvalete gidesi,
Onu da düşününce kabız olduğu.
Gidip içer bulduğu çöplükteki yoğurt suyunu,
Belki yumuşar sert olan bağırsaklarındaki diye...
Canı sıkılıyor çocuğun yalnızlıktan,
Etrafta yüzlerce oyun oynayan çocuk arasında,
Nanik yaparak ilgi arıyor onlarda.
Hayatı esefle kınar kaderinin susamışlığıyla,
Gider dayar musluğa ağzını Hayati susuzluğuyla...
Akşam oldu, eve dönme zamanı,
Bir sıkıntıdır çocuğun içine çöken,
Hayattaki anlamsızlığı, amaçsızlığı, yoksulluğu,
Onu evde bekleyen bir ana, dokuz kardeş ve olmayan bir de baba...
Hakan Ürenç
Kayıt Tarihi : 29.7.2017 19:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şiirimi beğendiyseniz ve bir şeyler hissettirebildiyse ne mutlu bana, çok teşekkürler...
TÜM YORUMLAR (1)