Şimdi öğünmek gibi olacak ama, krem karameli çok güzel yapıyormuşum.Her yiyen öyle diyor. Aslında pek öğünmek sayılmaz, çünkü tarif bana ait değil.Ben de bir arkadaştan aldım.Sizin anlayacağınız “ At elin, eğer emanet; işte arada bizim de dah dah’ımız var.”
Bazılarının yaptığı ağır oluyormuş ama benimki çok hafifmiş.Yerken ağızda, şöyle hafif yanıkça bir şeker kokusu duyuluyormuş. O yanık şeker kokusu, insanın damağında çok hoş bir tat bırakıyormuş. Kıvamı da tam yerindeymiş, ne çok yumuşakmış ne katıymış. Yutarken lokum gibi kayıyormuş.Rengi de, bazılarınınki gibi mat değil, parlakmış.Görüntüsü insana “Gel beni ye,” diyormuş.
Neden mışlı – muşlu konuşuyorum, biliyor musunuz? Çünkü, yaptığım bu tatlıdan hiç yemedim de ondan. Yani ben “Güzel olmuş,” diyenlerin yalancısıyım.Tatlıyla hiç aram iyi değil.Yaptığım tatlıların tadına zar zor bakarım.Hiç tatlı yemediğim için; kendi yaptığım tatlıları, başkalarının yaptığı tatlılarla kıyaslamak gibi bir şansım yok.Bugüne kadar hiç krem karamel yemedim örneğin.O nedenle zoraki tadına baktığım benim krem karamelimin; başkalarının yaptıklarından gerçekten mi çok güzel olduğunu bilemiyorum...Yiyenler “Çok güzel,” diyorlar, tarifini istiyorlar.Hadi bunların birkaçı yanılıyor diyelim, hepsi mi yanılıyor? Demek ki ben gerçekten güzel yapıyorum bu tatlıyı.
Şimdi size bu tatlının tarifini vereceğim.Yalnız, satır aralarında tarif dışında ifadeler bulabilirsiniz.İsterseniz ben tarif harici cümleleri parantez içine alayım; siz de eğer yalnızca tarifle ilgileniyorsanız, parantez içindekileri bölümleri okumazsınız.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla