Duvarda asılı olan resmi ben çizdim!
Ellerimle şekil verdim dünyama!
Orada yaşıyorum;
Arkası;
Yeşilin binbir tonu ağaçlarla süslü!
Önü ise;
Kocaman bir göle bakıyor!
Tahta merdivenlerle iniyorum göl kıyısına!
Biraz yosun kokusu değiyor burnuma!
Ahşap evimin balkonunda sallanır bir sandalye var, gün batımını orada izliyorum akşamları!
Adeta yaşadığımı, soluk aldığımı hissediyorum!
Gün doğarken ise hep kabuslar görüyorum şöminenin başındaki yatağımda!
Çığlık çığlığa uyandığımda;
Güneşin doğuşunu santimetrekarelerle kaçırıyorum!
Öğlene doğru sıcak basıyor!
Buram buram ter döküyorum!
Ormanda mini bir gezinti hoş olur diye düşünüyorum!
Kuşların cıvıltılarıyla patika yolları adım adım tavaf ediyorum!
Sincaplar koşturuyor etrafımda!
Tavşanlar kaçışıyor oradan oraya!
Patikam devam ediyor bu sırada!
Etraf binbir güzelliklerle ve rengarenk çiçeklerle dolu!
Yüreğim huzurlu ve mutlu!
Herşey istediğim gibi,
Tek şey dışında!
Güneşin doğuşunu kabuslarım kovalıyor!
Bir türlü yakalayamıyorum!
Saatler kurup başucuma koyuyorum;
Nafile!
Ya geri kalıyor ya da ileri gidiyor kadranım!
Yakalayacağım!
Güneşin doğuşunu birgün izleyeceğim!
Hava kararmaya başlıyor yavaş yavaş!
Huzurla ilerlerken bu kez de gün batımını kaçırıyorum!
Bir akşam da izlemeyivereyim, yarın akşam izlerim diye düşünüp, dalıyorum biraz daha derinlere!
Kuşlar ötmez oluyor,
Sincaplar, tavşanlar, karıncalar bile yuvalarında sevdikleriyle sohbetleşiyor!
Gecenin hüznü ağaçları sarıyor önce!
Sonra da;
Baykuşların ışıltılı gözlerinden başka birşey göremez oluyorum!
Üşüyorum!
Gökyüzünde dolunay var
Ve onu izlerken;
Hergün aşındırdığım patika sınırını aştığımı farketmeden yeni bir patika açıyorum önüme!
Soğuk yavaş yavaş tenimi dondurmaya başlıyor!
Direniyorum soğuğa ve ayaza!
Ulaşmalıyım güneşin doğuşuna!
Dağlar beyaz taçlarını takıyor!
Bağırsam duyacaklar gibi!
Uzansam dokunurmuşum gibi!
Parmak uçlarım ıslak şimdi!
Yapraklara değiyorum;
Hepsi nemli!
Bir gariplik var bu gece!
Daha önce gitmemiştim hiç bu kadar ileriye!
Ahşap evim uzaklarda kilometrelerce!
Korkuyorum!
Kabuslarım canlanıyor gözümün önünde!
Arkama bakıyorum, karanlık;
Önüme bakıyorum, sonsuzluk!
Duramam!
Geri dönüş imkansız!
Tek çarem donmamak için soğuktan;
Tüm kudretimle bir adım daha atmak!
Gün doğacak, korkular bitecek biliyorum!
Uyumazsam;
Kabus görmeyeceğime inanıyorum!
Kabusumu yaşıyorum!
Hatırlamaya başlıyorum;
Bu sabah çığlık çığlığa uyandığımda da buralarda bir yerlerde olduğumu görüyordum galiba!
Herşey tanıdık gelmeye başlıyor sonra da!
Çok garip!
Her adımda kabusuma yaklaşıyor gibiyim!
Çözmeye çalışıyorum bu işi!
Ama hala yarısı yok!
Güneşin doğuşunu neden hep kaçırdığım kısmında kocaman bir soru işareti var!
Sabırla,
Azimle
Ve inatla ilerliyorum!
Az kaldı!
Ha gayret diyorum!
Bitti bitecek!
Dayanmalıyım!
Dur bir dakika!
O da ne? !
Tan yerindeki kızıllık!
Aman Tanrım!
İşte!
İşte oldu!
Gün ağrıyor!
Güneşin doğuşunu göreceğim galiba!
Hafiften hareketlenmeler mi var ne? !
Evet!
Anne kırlangıç yavrularını besliyor gibi!
Evet evet!
Tavşanlar da uyanıyor!
Ağaçlar da belirginleşti!
Karıncaları bile seçmeye başladım galiba!
Birazdan güneş doğacak!
Ve ben ilk kez yakalayacağım!
Evet!
Oldu bu iş!
Zorlu bir yolculuktu!
Kabul!
Ama göreceğim güneşin doğuşunu!
Fakat,
Bu da ne!
Bir patika belirdi şimdi!
'Beni takip et! ' der gibi!
Dur bakalım,
Burdan devam edelim!
Evet oldu işte güzel bir patikaymış!
Çok da belirgin!
Benden önce bir sürü fani yürümüş gibi!
Neyse!
Güneşin doğuşunu kaçırmayayım!
İlerde koca gövdeli birşey var!
Ne acaba?
Ağaç!
Biraz daha yaklaşırsam tamamdır!
Yanında da bir taş var!
Allah Allah? !
Evet oldu işte!
Bu;
Bu ağaç;
Söğüt ağacı!
Benim en sevdiğim ağaç!
Yaprakları, dalları ne kadar da güzel!
Sabahın serin maviliğinde savruluyorlar ordan oraya!
Fakat!
Ahenkli melodileri bana bir cenaze marşını çağrıştırıyor!
Dalların arasından güneşin ilk ışıkları parıldıyor!
Evet!
Yaşasın!
Yakaladım işte!
Yakaladım seni!
Doğuyorsun
Ve ben izliyorum!
Müthiş bir duyguymuş bu!
Güneşin doğuşunu ilk kez izliyorum ben!
O mavilik,
Sakinlik,
Cıvıltılar,
Renkler,
Dalların musikisi!
Herşey bu kadar mı güzel olur Rabbim!
Doğdu işte!
Doğdu!
Çok şükür güneşin doğuşunu izleyebildim!
Artık kabus görmeyeceğim!
Şimdi ahşap evime, mütevazi yatağıma dönüp uyuyacağım!
Zorlu bir yolculuk oldu!
Dönmeden önce söğüt ağacının altındaki taşa bakacağım, merak ettim!
Üzerinde birşey yazıyor!
Mezar mı o? ! ! ! !
Kim acaba? ! ! ! ! !
Kabuslarım geldi hatırıma yine!
Ben o mezarda yatanı tanıyorum galiba!
Evet evet!
Çığlık çığlığa uyanışımın,
Güneşin doğuşunu hep kaçırışımın nedeni bu mezardı! ! ! ! ? ? ? ?
Şimdi hatırladım!
Ama kimdi? ? ? ?
Kimdi bu? ? ? ?
Neden çığlık atıyordum? ? ? ? ! ! ! ! ! ! !
Neden güneşin doğuşunu kaçırıyordum? ? ? ? ! ! ! ! ! ! !
Şimdi adını okuyacağım!
Yoksa bu iş sonuçlanmaz!
............................................
Aman Tanrım! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! !
'Emel Hiçyılmaz! '
? --?
Kayıt Tarihi : 3.1.2006 20:21:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Emel Hiçyılmaz](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/01/03/sogut-ben-ve-mezar-tasim.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)