Efil efil eğrilmiş ip gibi ipeklice
Lambalarını yakmaya koyulu sokakların arasında akasya
Gelesiye kadar akşamın karanlığı
Garların kapılarında gelen gidenlere mendil mendil sallanıp
Zamanı siyaha boşaltan boylu boyuncalığın izlerinde
Bir durgun
Bir cevlan
Sabahtan beri gülüşen sarılmaları vardı bahçelerinde günün
Güneşli ve nergisli yelkovan aralıklarında avazan
Hani bu kadar mı yakışır bir birlerine diye delilik
Beyaz bulutları parçalanan gökyüzünün mavi bakışları altında
Çam dalları ve bütün kendinden geçip giden yolcular
Yüreğinden yontarak resimlerini çiziyorken
Çocuk ellerinde tutuluydu boyalı bir duvar yüzünde eyvallah
Öbür yüzünde gözlerini ondan ayırmayan bir anne
Kireç gibi
Benizleri bembeyaz bakan akasya yüzlü çocukta
Baharda bu vakit çılgınca bir silkeleniş takvimin tutup kendini
Dümdüz bakıp duran duvarlardan kopararak
Bir başka halinde durmadan yangın söndürmeye
Su yetiştiriyordu yağmurun gökleri gürleten çığlıkları
Bakıyordu ki
Bir yerde susuk pancurları bir birine kaş çatan haneler
Yaslanmış da yıkılmış kendi yananına
Yoklara yol gösteren çıralar
Ve yorgun dizlerine kalacak bir dal arar gibi
Ve konacak bir yer ordan oralara sürgünlerle cansız
Duvarın bir yüzünde insan duruyordu birbirinin aynısı çooook
Üstüne gerilmiş oklar yağana tam hedef
İnsanlar durup diziliyordu örüldükleri duvarlara
Gözü yaşlı küsenlerden çoooook...
Ve içler acıklısı
Ara uzakları soğuk-kanlar içinde
Seyfi Karaca........Mart / 11
Seyfi KaracaKayıt Tarihi : 1.4.2011 13:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!