bana adıyla ,acısıyla soğan derler
bir el, bir kadın eli gömer beni karanlığa
ben belki de karanlığa acılarımla gömülürüm
acıları büyütsün diye
başkaları için, habersizce, var olmak için
elleri soğan kokar bana dokunan kadınların
yalnızlığın ovasında yenecek bir ekmeği,
bir soğan ve bir de kimsesizliği vardır onların
gömüldükleri karanlığın en derinlerinde
ışıkların ardına saklanmış gerçek acılara dönüşürler
soğan kokuyordu elleri
belli ki soğan yemiştiler
zaten yenecek çok şeyleride yoktu
bir ekmek ,bir soğan,bir de kimsesizlik
soğan kokan elleriyle,
sarı bir bedene hasret ,avuturlar kendilerini
ekmeğin yanında yumrukla kırılmış bir soğan
yiğidi kuru soğana kim muhtaç etmiş
büyük şehirlerin yolunu tutan nice zeki ve yetenekli insanlar gibi
gün boyu yaşadıklarından yorgun düşüp uyumuş
meğerse soğan kokusu imiş burunlarından gelenler
soğan isminde bir şey var bu dünyada
onca köye gidildiğinde her yer o kokar
evler, yollar, çocuklar , köy otobüsleri
soğan yiyen ineğin sütü
soğan sezonu açıldıktan sonra
çuvallar birbirini izler,
sanki kamyondan hiç inmeyecekmişçesine
seçme soğanların bir kısmı ayrılır
püskülleri koparılmaz mor soğanların
tarlalarından kuru soğan alıp
iki soğan çuvalının başında müşteri beklerler
düşlerine ,yeni düşler düşürürler
soğanın cücüğünü yemek istemek arzusu
soğan satan adamlar
padişah olsalar ne yazardı bu dünyada
dağın zirvelerine doğru beyaz tozlu bir rüzgar eser
sert, soğuk ve insanın içini donduran
ıslık çalarak geçer köyün ortasından
dokunduğu yüzlere sert yumruklar indirip
üşürdü nasırlaşmış soğan kokan eller
burunları soğan gibi morarmış
sonbahar aylarında sarımtırak bir atlas gibi
durgun, asi, hırçın, ağırbaşlı,
kimi zaman bereket tanrıçası kadar cömert
kimi zaman da hırçın bir sürüngen kadar gaddar
ovalarında enfes bir mavilik
yer, gök soğan kokar
yaşamak sevilir bir soğan cücüğü kadar
zaman geçerken yorulmaz ama yorar da geçer
soğanların doğması, büyümesi ve daha sonrası
kuru fasulye pilav soğan içinde
ekmek arası döner, köfte, balık
havyar , şampanya zenginlerinden farklı
açlığın, yoksulluğun, ezilmişliğin gösterişi bu
içlerine garip bir yalnızlık duygusu çöker
artık soğanın sözü bile olmaz aralarında
soğanı severler işte
çünkü soğan devrimcidir, soğan yurtsever
soğan duygusaldır, soğan demokrat
soğan çevrecidir, soğan…. her şey
tarlaya bir tohum,
hayata bir soğan atmak gibidir
soğanlar ne kadar çoğalırsa,
acılar da o oranda çoğalır
bir enine bir dikine dilimleyip
sonra yatay doğrayıp küçük küçük
katmanlarını zar zar
ne yaparsan yap her şeye yakışır
boğazdan tadı gitmez, gece uyutmaz
soğanın katları ne kadar çoksa
gelecek kış ayları o kadar çetin geçermiş
insani öfkeli yaptığı gerekçesiyle
soğan yiyen adama kız bile vermezlermiş
çiğ yenecekse mümkün mertebe ince kesilmeli
hatta jilet kalınlığında doğranmalı
kat kat kaftan giymiş nimeti evine sokmayanlar var ya
son bir kez daha onların kulaklarını çınlatmalı
kötü kokulu dediğiniz şey
çok kötü bir hastalıktan kurtarabilir
yüksek ateş eşliğinde geçirilen
bir soğuk algınlığını
kimi şişliklere anında iyi gelir
tuzlayıp şişmiş mahalle sarılırsa
birde ağlatır kendisi şifa niyetine...
soğan ekmek su üçlüsü
bir insanın beslenmesi büyümesi, gelişmesi için
gereken çoğu şeyi karşılar
yemeklerde göze gelmemesi gerek
kuru fasulyenin ve balığın yanına
topraktan çıkarıldığı gibi konunca nasıl da yakışır
ulan manyak mı soğan yiyenler
kimin ne kastı var ona
ulan adamlar dönerin , ciğerin yanında bile
soğanı üç beş götürüyorlar
hamburgerin içinde bile soğan var
kimileri sevişememekten korkuyorlar
tek sorunları soğan kokusu
yenilecek zaman varmış
yenilmeyecek zaman varmış
ne zaman ki bu kutsal yiyecek soğan
her şeyden daha fazla değer görecek,
ya da ne zaman ki köfteci ali
soğan da koyayım mı diyecek,
adalete güven işte o zaman değişecek
redfer
İlyas KaplanKayıt Tarihi : 27.1.2018 10:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!