Bir hikaye başlıyor,
zamanın içinden mi dışından mı bilinmez
ya da hangi zaman diliminde geçiyor?
Bak sanki müzik çizgisine dizilmiş
notalardan çıkan nihavent taksim dinletiyor kendini.
Bir süre sonra ruhu daraltıyor, aynı sıkıcılık.
Hava da karardı
ay yüzünü gösteriyor
gri şehrin betonları arasında.
Soğuğa aldırmadan çıkıyorum balkona
elimde bir bardak çay,
bir de olmazsa olmaz sigaram,
derin bir nefes çekiyorum içime.
Kafamın içinde konuşan
bütün saçmalıkları
dondurmak istiyorum yüzüme vuran soğukla.
Susmuyorlar başka türlü.
Onlar konuştukça
sanki bir sürü insan oluyorum
birden kalabalıklaşıyorum.
Şizofren bir kadın oluyorum sanki.
Kalabalıktan kaçarken,
kafamın içindeki
lanet olasıca kalabalığıma yakalanıyorum.
Sanki yetmezmiş gibi
sessizliğimin içinde
ses olup beni yoruyorlar.
Kendi aralarında
günün kritiğini yapıp
dedikodu kazanı kuruyorlar.
Düşünüyorum da ne vahim,
içim dışımdan kalabalık olmuş meğer...
Ben...
Hangi zaman diliminde bu hale geldim..
Ne ara içim içimdeki gürültülü insanlara maruz kaldı...
Hangisi benim...
Bilmiyorum...
~oya erzurumlu~
Kayıt Tarihi : 2.6.2024 19:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!