Size Şiiri - Fatma Döner

Şanlı zamanların kayıp süvarileri!
Nurefşan simanız ve zümrüt katreden sözleriniz mâ-ı hayat gibiydi
Nöbet beklerken bir ömür yârin kapısında şafaksız yarınlarınız vardı
Cüsseleriniz kalıba dardı; ama sizden geniş yüreklisi de yoktu
Hiç sızlanmadı kaybedileceklere, bilinmedi de miadını dolduran antikalar
Beyaz harfleriniz vardı ihya kelimelere gebe ve sahil-i selamete ulaşan gemileriniz
Pembe düşler kurardınız eşref saatlerinde
Akılların her an bir muallimi vardı, maşeri vicdanların en ücra köşesinde makes bulan
Renginizle boyanmak için güne bakan çiçekleri vecd ile arz-ı endam eder
Gidişinizden öpmek için hazan yaprakları son bir selam vererek düşmekte
İkindi yağmurları kimsesizin kimsesine sığınıp, mehabetin panoramasını fısıldamakta
Hiç olmadıysa nevbahar, diriliş muştularını müjdelemiyorsa yeni yollar;
Hasret sayhasında maveraya nazar kılar gitmelerinizin çaresizliğine inat
* * *
Dolmuş mehilerde ateş soluyan ölüm çocuklarıyız
Günbegün hercümerc edilen mirat-ı ruhlar giyotine kurban
Boşalan ve boşa atılan uzak çağrışımlarda aranmakta yed-i beyza
Tuğyana düçar düşenler inanç ağrısı çekmekte, sessiz boy gösterisi yap çıldırt düşmanlarını
Meskenlerimiz minberinden ayrılmış mihraba benzer
Gece yaşlandı, dilim mühürlü, düşüncelerim çığırtkan
Sûkut düğümü bağlandı, çözen varsa gordionu başarsın
Umutvâr bir manzumenin girizgahında sersefil sonlar buluyorum
Ak düşlere karalar bulandı, urganlara dolandık karanlık rüyalarda
Beklemekten hiç yorulmadan yalın ayak hayallerde dolaştık
Musallaya ne çok yakışacak kıydığımız afâki vehimler
Saf niyet bekçileri kazanma kuşağında kaybederken, sevgi koşturuyor yorgun cümlelerde
Seçilmişlerin asrına beğendirmek için kendini yolunda bir ömür ağartmakta
Şehrayin bir ömrün senarizesinde, süfli ucubelerin figüranlığı oynanıyor
Bilinmez hangi perdede hüsn-ü kabul görür
Acziyetiyle namluya sürülmüş tutsaklıklarda kurşunlar yokladı bizi
Beldeler Sodom Gomore kalıntısı, kızıl kıyametler kopmakta
Sıradan çıkan sıradanlaşmış hayatlar, çizilmiş bir yazgıya tutunarak sırra kadem basmakta
Hicranını bir vakum gibi içine çeken leyl
Acılarına siper et ayın ak yüzünü
Gümüş tenli güzeller aşk kâsesinden kana kana leblerini bin tövbeyle yıkamakta
Asrın karasevdalıları varlıklarının öznesini hapsederek, yoksunluğunuzda meftun gezmekte
Seferi siluetleriniz dolunay misali gönlümüzün tepelerinde belirir
Ayineniz uzlet makamının yansıması ki, ölgün şehri diriltir
Şimdi Can'la safa bezmindesiniz
Gelişlerinizde melekler teşrifatçı gibi yollara dökülür, 'vuslata davet var'
Şahit ol ey mübarek Nil sevdamıza!
Namütenahi bekliyoruz...hiç yorulmadan...