Arkadaşımın teknesiyle o kış ortası, 'şööle bi dolaşak,' diye, denize açılıyoruz. Sayımız fazla değil.
Deniz sakin. Martılar, kısa bir süre bize eşlik ettikten sonra uzaklaştılar. Tekneyi saran kırağı çözülmeye başladı. İki alüminyum bira kutusu beş metre aralıkla sağ tarafımızda raksediyor.
Arkadaşlar aralarında çok zevk almakta oldukları, birbirlerinin ağzından sözü almalarından belli, bir sohbete dalmışlar. Konu yerel seçimlerde:
—Kim, nasıl, ne olur?
Artık yurdumuzda da bu mevsim muz, domates, biber her sofrada bulunuyor. Peynirin daniskaları da öyle. İçecekler, Avrupa'daki fiyatlardan çok yüksek olmasına rağmen her çeşiti var ve çoğu da alabiliyor.
Her 'demir at, demir al'larla birlikte şehrimizin önce eksiklerini masaya yatırıyoruz(bu cümle, en gıcık olduğum cümle) , sonra da tek tek o eksikleri tamamlıyoruz. Şehrimiz, şehir görünümüne tarafımızdan çevrildikten sonra, dönüyoruz.
Tekneyi yerine bağlayıp, indikten sonra görüyoruz ki, bizim teknede yaptıklarımızı el oğlu bozmuş; eski görünümüne getirivermiş.. İkiellilik yaya yolu, dördüncü çay bahçesinden itibaren bir metreye dönüşüvermiş ve bir diğeri de bu yetmezmiş gibi ortasına iki demir direk çakmış.
Üşüdük ya, çorbacıya giriyoruz. Televizyonda spiker ha bre bir şeyleri masaya yatırıyor. Tüm gözler, spikere dikilmiş, kulaklar oynuyor.
Memleketin başbakanı 'One minute! ' diyor.
Kaşıkları bırakıyor tüm müşteriler, alkışlıyor başbakanlarını.
Parti liderleri başbakanın sözlerine yorum yapıyor. Arkadaşlarımın partisi lideri, muhalefet olmasına rağmen başbakanın sözlerini tasvip ediyor. O da alıyor hakkına düşen alkışları. Masadakiler, millî birlik ve beraberlikten bahsediyorlar. Muhalefet olan liderlerinin bu tutumu karşısında ona daha bir hayran kalıyorlar.
Şehrimizi değil sadece, Türkiye'yi boş veriyoruz; derdimiz, Filistin ve İsrail…
Ertesi gün yine haber saatinde aynı arkadaşların çoğuyla birlikte yine haber saatinde biraradayız.
Muhalefet lideri başbakanın tavrına yorum yapıyor:
— Tavır doğru, üslup yanlış. Bir başbakana yakışmıyor.
Arkadaşlarım birbirlerinin yüzüne, sonra da çevresindekilere bakıyor. Ağız birliği etmişcesine:
—Doğru söylüyor.
Görüyorum ki siyasî taraf olmak insanın kendisine özgü fikir ve düşüncelerine özgürlük tanımıyor.
Yüksel ÖnaçanKayıt Tarihi : 9.7.2009 13:53:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Yüksel Önaçan](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/07/09/siyasi-taraf-olmak-1.jpg)
Özün özgür değilse beden ne yapsın.
Bir şeylere takılır hayat boyu yürürsün.
Boş ve dan dan.
Saygılarımla.
TÜM YORUMLAR (2)