Siyah beyaz bir dünyam var artık,
Rüyalarım bile siyah beyaz.
Anlamını yitirdi tüm renkler
Gidince gözlerinin mavisinde.
Bakarken gözlerime,
Kaybolurdum mavinin derinliğinde
Her seni seviyorum deyişinde.
..
Bir çift siyah gözde tutuklu kaldı yüreğim Gün geçtikçe büyüyor içimdeki yasak sevdam Umarsız kalamıyorum bakışlarına Ve takılıp kalıyorum anlarda Gülüşlerinle aydınlanıyor karanlıklar Mevsimler yer değiştiriyor sanki Nisan yağmurları değil,gözyaşlarım akan Gecelerin koynunda uykularım kaçıyor sensiz Usumda yanıtlanmamış sorular Yalnızlığım çığlık,çığlık seni düşünüyorum Nedensiz geçen yıllara lanet yağdırıyorum Başkaldırıyorum geç kalmış yıllara Seninle elele yürüdüğümüzü hayal ediyorum İstanbul sokakları bir başka güzel bugün Usul usul yağmur yağıyor Beni sevdiğini söylüyorsun,içim titriyor..
..
bir varmış bir yokmuş
bir masal ükesinde bir siyah kedi varmış
o siyah kedi ayrıntıymış
bir masal ülkesinde bir siyah kedi yokmuş
o siyah kedi anlamın ta kendisiymiş
kedi eti yemiş
yemiş de uyumuş
..
Yaralanmıştı; beklemediği bir anda gelen telefon ve karşısındaki ses ona şuana kadar tatmadığı bir yarayı tattırmıştı.Artık sevmediğini söylüyordu karşısındaki ses ve böyle bitmesi gerektiğini,son sözse ''herşey için teşekkür ederim'' olmuştu.Bu onun ayrılıktan aldığı ilk darbeydi,kabullenemedi ama tek bir kelime de düşmedi dudaklarından.Çünkü böyle bir anda ne diyeceğini hiç bilmiyordu.Telefonu kapattı ve kapatmasıyla duvara fırlatması bir olmuştu.Çöküp kaldığı koltuğunda öfkeyle karışık gözyaşları süzülüyordu gözlerinden.''Değmezmiş,etrafımdakiler çok haklıymış'' diye kendini avutup unutmaya çalıştıkça daha da çok hatırlanırdı unutulmak istenen insan,ona da aynısı oldu.İki gün geçmişti ama hala aynı yerdeydi; aynı öfkeyle sarsılıp gözyaşları döküyordu.Farklı,bugüne kadar yapmadığı birşey yaparsa herşeyi unutacağına inandırmıştı kendini.O esnada televizyonda gördüğü belgesel beyninde yeni bir düşünce oluşturmuştu.Hem tanıdıklarıyla karşılaşmayacak,bu karşılaşmada kimse onu hatırlatacak soruyu sormayacak hem de beyninde patlayan o acı kahkahadan kurtulacaktı.Hemen odasına çıkıp valizini topladı,dedesinden kalan av tüfeğini duvardan indirip temizleyip omuzuna taktı.Yola çıkma zamanı gelmişti.Bu yolculukta bahçelerindeki Pen adlı köpeği ona eşlik edecek ve kıştan kışa uğradıkları dağ evine yerleşeceklerdi.Yola çıktılar,dağ eteklerine vardıklarında ilk işi Pen'le birlikte ormanın içine girmek olmuştu.Avlanacaktı,avlanırken artan adrenalininde boğulup herşeyi unutacak ve yeni bir sayfa açacaktı hayatın içinde.Gökyüzünde iki kuşun dans eder gibi yanyana uçtuğunu gördü ve doğrulttu tüfeğini gökyüzüne.O ağaçlardan sekip ormanın yamaçlarında patlayan sesin ardından Pen hızlıca koşmaya başladı ve bir süre sonra Pen ağzının arasında bir kuşla geldi ama henüz canlıydı,üstelik siyah çizgili gövdesinde ne bir kan lekesi ne de bir saçma deliği yoktu.Şaşırmıştı; Pen'in yerde gördüğü ilk kuşun üstüne saldırdığını ve alıp geldiğini düşündü ve ormanın içine doğru ilerledi çünkü o kuşlardan birini vurduğunu görmüştü.Dikkatli dikkatli sağına soluna bakıyordu ufak adımlarla ilerlerken.Gerçekten de başka bir kuş görünmüyordu etrafta,arkasını döndü henüz bir iki adım atmıştı ki sağ elinin üzerinden sıcak birşeyin parmaklarına doğru süzüldüğünü hissetti.Bu kandı,çalıların arasından geçerken dikenli bir bitkinin elini yırtmış olabileceğini düşündü.Önce sağ elini inceledi ve sonra diğer elindeki kuşu yere bırakıp sol elini...İki elinde de hiçbir çizik,yaralanma izi yoktu.Başını havaya doğru kaldırdığında gerçekle karşılaştı.Biraz önce vurduğu kuş yaralanmış bir şekilde dalların arasındaydı ve o kan lekesinin sebebini ararken yere bıraktığı diğer kuş ta uçup yaralı kuşun hemen yanına konmuştu.Kendi ayrılığında öfkeyle taşan gözyaşları bu sefer sebep olduğu bir ayrılık için acıyla taşıyordu gözlerinden.Htasını anlamış ve o kuşun ölmemesi için dua ediyordu.Ağaca tırmanıp yaralı kuşa ulaştı,biraz önce bıraktığı kuşsa acı haykırışlarla tepelerinde uçuyordu.Eve geldiler; neyseki kanadından vurulmuştu şanslı olduğunu hissetti ve yaralı kuşun kanadına pansuman yapmaya başladı.
Bir hafta olmuştu; her gün pansuman yapıyor sabahları uyanır uyanmaz yaraladığı kuşun yanına gidip kanadının durumuna bakıyordu.Onuncu günün sabahı kanat sesleriyle uyandı.İyileşmişti ve kanat çırpıyordu,hiç bir sabah bu kadar keyifli kalktığını hatırlamıyordu.O kadar sevinçliydi ki hatasını telafi edebilmenin verdiği o keyifle mutluluk şarkıları söylüyordu.İyileşen kuşu avuçlarının arasına alıp bir öpücük kondurdu gagasının üstüne.Bu öpücük yaptığı büyük hatayı affettirebilmek içindi.Kapıya doğru yaklaştı ve aralayıp balkona çıktı.Artık uçma vaktiydi,son kez gözlerine baktı,özgürlüğün parıltısı yaraları iyileşen kuşun gözlerine çoktan yansımıştı.Tam bırakmak üzere avuçlarını gevşetmişti ki ilerideki çatının üstünden gelen kanat sesleriyle irkildi.Bu oydu; vurduğu kuşu kamufle etmek için kendini feda eden,siyah çizgili kuştu.Demek ki günlerdir o ilerideki çatının üstünde nöbet tutup beklemekteydi.Her şeyi unutmak için çıktığı bu yolculukta herşeyi yeniden hatırlamıştı ama bu defa gülümseyerek.Sevgisinin gerçek karşılığı olan adresi doğru tutturamadığını anlamıştı.Elindeki kuşu bırakmasıyla o iki kuş yine yanyana geldi.Öyle güzel uçup gidiyorlardı ki ilk gördüğü günde olduğu gibi dans edercesine,yanyana.İçeri girdi valizini topladı eve dönme vakti gelmişti.Kaçmasına gerek olmadığını düşündü.Ne kadar yara aldığının ve çevresinin onu hatırlatmasıyla çekeceği acının çok küçük olduğunu bir kuşun sayesinde farketmişti.Dönemliydi; sevgisinin gerçek karşılığı olan adresi arayıp bulmalıydı çünkü hem yaralayan hem de yaralanan acı çekiyordu ve bir o kadar da yaraları sarmak için ümitsizce bekleyenler..İnsanın aldığı yaralardan çok karşısındakinde açtığı yaralar canını acıtırdı ve bu yüzden insan korkularından,hayal kırıklarından kaçtığını düşünürken aslında hep kendisinden kaçar hep kendisini yaralardı...
..
İstanbul'dan aldım siyah da üzümü
Çıkardılar Kanatlı'mın siyah gözünü
Beni de vuranlar anam iki de kardaş
Olmayacak Arapço anam yedi de beni
Uyan dedim komşular uyanamadım
Bıçak yarasıdır anam dayanadım
..
Ne siyah siyah
Ne de beyaz beyazmış
Ne gökyüzü mavi
Ne de toz pembeymiş hayat
Yalanmış her şey aşkın kadar
İki avuç toprakmış meğer
Bütün renkleri birbirine katan
..
Kendim düştüm kendim kalktım,
Geriye dönüp bir baktım,
Gördüğüme hep şaştım,
Siyah saçım beyaz olmuş.
Zaman nede çabuk geçti,
İhtiyarlık beni seçti,
..
Sana bu mektubu gecenin sessiz ve sensiz koynunda yazıyorum. Tüm kainat sus pus otururken kendi köşesinde, ben yüreğimin bir köşesinden akıtıyorum kanımı dışa... Sessizliğin bile gıpta edeceği kadar sessizce vede sensizce yazıyorum... Ellerimi koyuyorum sağ göğsüm üzre, sağ duyuya ait ne varsa döküyorum, belki sessiz ve sensiz haykırışların hayrını görürüm diye...
Bir köşeye atılmış kullanışsız bir eşya gibi; yada bütün kapılar üzerine kilitlenmiş cezalı bir çocuk gibi; sahipsiz, kaybolmuş, kimsenin beş duyusuyla algılamadığı bekleyişlere gark olurken hislerim, en safi duygulardan isyan damlayan bir yağmur gibi çiseliyorum sokaklara, yollara vede çok sevdiğin, fazlada eskimemiş kordona... Etrafımda çatlamış dudaklarıyla teselli veren meşrepsiz suratlara gülüyor gülüyor inadına gülüyorum... Dipsiz kuyu gibi, karanlığın sonsuzluğu yada evrendeki bitmeyen nizamın tekdüzeliğine benzeyen hayatlar sürüyorum dolu dizgin atlarla. İçime ne atarsam atayım kaybediyorum en kuytularımda... Ne kadar kararırsa kararsın sonsuza giden sevişlerim; siyah-ı siyah dahada siyah oluyorum... Gözlerinin karasına boğuluyorum. Güneşi doğuruyor, ayları batırıyorum, bazende yıldızlar kaydırıyorum yüreğimden, sana doğru...
..
Karlar yağar,
Ölüm karları yağar,
kefen karlar.
Bense kep siyah giyerim,
Ben hem siyah giymeyi severim
hem de sevilmeyi.
Hep görürüm seni,
..
Seni düşünüyorum meleğim
Her anım,her dakikam senle geçiyor
Zaman akıp giderken sonsuzluğa
Sen kalbimin derinliklerindesin hep..
Seni düşünüyorum meleğim
Gecelerimi aydınlatıyor umudun
..
Kırmızı ya da siyah
Bu rulet
Oynadığım anlar boyu
Ne zaman ifşa etti rus olduğunu
Ölüm kalım
Kırmızı ya da siyah
Ölüm kokar iki renk de son tetikte
..
Siyah
kirlenme ise
beyaz da
kirlenmenin habercisi
beyaz
..
Işıksız kararır ufuklar.
Buzla kaplı siyah kayalar
Yaşanır ancak gri hayatlar
Gök siyah; yer beyaz olunca.
..
Hatırla sevgili gök gürültülü sağanak yağışlı yağmurlarda ıslanırdık hep seninle tutunarak sımsıkı birbirimize ve hayaller kurarak üşürdük uzun siyah saçların yapışırdı yüzüme sığışmaya çalışırken o küçük pembe şemsiyenin altında bir an öpüyordum seni o tertemiz alnında ve yağmur dinerdi saçların toprak kokardı yüreğime sinerdi hatırla sevgili önümüze gök kuşağı inerdi her renginde ayrı severdim seni
..
Kimi çekik
kimi siyah
kimi kocaman gözlerinde sevdaladı toprağı;
hepsi farklı tatda kokladılar-
varsılı daha sesli
yoksulu daha cansız
esmeri daha siyah...
..
Oysa ben seni hep siyah-beyaz tadında sevmiştim. İhtimal ya, bir gün gelip hayatıma renk katmanı beklemiştim..
..
Ve sonra olarak kalan tek gözyaşım ile seni yıkayıp kefenledikten sonra içimdeki siyah mezarlığa defn edeceğim..
..
..............öpüyorum seni yalnızlığından....yüreğinde kurutulmuş çiçekler var yalnız kimsesiz hayat romanının sayfaları arasında....bir dua gibi seveceksin kadını....unutmayacaksın kadının yaratandaki adını...insan yalnızlığı anladığı zaman aşkı da anlıyor.....yarı siyah yarı beyaz akşamlarda kadehlerde ağlayan gözlerim... sana varıyor ruhumda ki kalabalık yangın....ısıtmıyor ellerimi hiçbir şey....bir duadır kadın yaratılış adına...kirletmeyeceksin aşkı yalancı yabancı dudaklarda.....dökülse de tüm çiçeklerin...yara bere içinde olsa da ruhun...vermeyeceksin gönlünde ki sırrı yaban yüreklere...acı çekeceksin...ölmek isteyeceksin..ama yaşayacaksın....çünkü aşksız yaşamak ölmekten daha beter.....gözyaşlarınla sulayacaksın yüreğinin çölünü...bir umut gözlerinin rengi bir çiçek yetişir diye....öpüyorum seni yalnızlığından....çiçekler susmasın diye....
..
Hatırladım pek eski anıları
Araladım göz kapaklarımı
Kuruladım akan yaşları
Gördüğüm herşey hüznün siyahı
Bahçeye çıkayım istedim
Birazda başka renklere dalayım dedim
..
Söze virgülle baslamak gerek bazen,sözlere inat gözlere soracaksIn.Kan revan mutluluklarIm var,sevinsen ne sevinme SEN...MIsralar bile biter birgün,Hayallerinin sonlanIsI gibi.Kafiye bulamazsIn giydirmeye,kabullensen ne kabullenme SEN...Sessiz ol karanlIgI ürküteceksin,Buyruk gelmedi na'pIyorsun.Sessizligi seslendiriyoruz henüz,delirsen ne delirme SEN...Bu son'a varacaz haa! Kimle basladIysak kim kaldIysa,Sendemi dersem kIzma simdiden,ezilsen ne ezilme SEN...Siyah elbisemi temizlettim,sarkIk bakIslar içerisinde gergin bir durus tasviri ile.Abdesliyim sadece ellerim kirlenmis,tazelemeye hacet yok.iman tazelemelerini bekliyorum ihtiyaç hasIl olanlarIn.Bu arada bIrak öyküsü olanlar öykülerini anlata dursun,bilirlerki herkese siir yazIlmaz.Deli nin eli uzandIgInda anlayacaklar,veli eli hasretinden yanmIsIm.üseniyorsun anlatmaya,aman üsensen ne üsenme SEN....
..