Şimdilerde varlık ve yokluk arasından bir yerlerde kendimi aramaktayım bazen bir sis bulutu bazen bir yagmur tanesi
Bazende yemyesil bir gülümseyiş arayışlarımın durakları oluyor ama olmuyor işte olmuyor
Artık kendimi bulamadıgım MawimSiyah zamanlar yaşıyor içimde büyüyen çoçuk ...
Çogu zaman Mavi Çoğu zaman Siyah
Çogu Zaman Siyah çogu Zaman Mavi..
..
istemiyorum bu gece sabah olmasın
lakin olacak
yenik düşecek siyah beyaza
senden ayrı anlar zor gelecek elbet bana
derken gün batacak
siyah gittikçe koyulaşırken gözlerimde sen
ellerinde umudum çoğalacak
..
Yıllar geldi geçti
Saçları aklımda
Uzundu simsiyahtı
Yanıp sönüyordu etrafda
O gözleri sanki ceylan
O dudakları kalbe benziyordu
Boyu incecik fidan
..
Sönerken güneşin rengi dağların arkasında,
Yıldızların koynunda uyumayı düşlerim.
Siyah, yalnız siyah var sonrasında,
Hep gözyaşıyla kesiliyor gülüşlerim.
Rengi solar çiçeklerin, biter bir gün bahar,
Kuşların cıvıltısı kesilir dallarda.
..
hayalimdeki adam
karanlık gecenin içine sığınan
hayalimdeki adam
yüreğimi almak için, onu tanımak için;
şafak vakti beklerken tanyelini
ağaran gecenin içinden çıkıverdi aniden
..
siyah-beyaz denince,
ilk önce akıllara ırk ayırımı...
siyah-beyaz denince,
sonra da
ülkemin kara kartalı Beşiktaş'ı....
siyah-beyaz denince,
benim aklıma da,
..
Yaşlı kadın anlatıyordu bu gün çok neşeli bir şekilde uyandım. Neşesi yüzünde ve hareketlerinde okunuyordu.Bayram şekerini bekleyen çocuklar gibiydi.Bayramlıklarımı giymek istiyorum dedi yardımcısına. Yardımcısı tabii o zaman dolaba bakalım hangisini giymek istiyorsunuz? Tarif ediyordu siyah etek ve ceket içinede beyaz gömleğimi giyeceğim. Evlenirken giydiğim kıyafet. Yardımcısı dolabı açtı. Yazlık ve kışlıklar ile dolap tıka basa doluydu. Önce bir dolaptan öbürüne yazlıklari yerleştirdi. Sonra kalın örgü dokumalı siyah bir etekle üzeri altın işlemeli bir çeketi buldu.şimdi sıra beyaz gömleği bulmağa gelmişti. Öyle bayramlığa benzeyen bir beyaz yoktu.bulduklari bir iki gömlek içinde bazılarının düğmeleri yoktu, sonradan anladığına göre kadın kendisine dar gelen gömleklerin düğmelerini söküyor onları elbise dolabında bulunan askıdaki elbiselerin üzerine boydan boya geriyordu ki tozlanmasınlar diye.Duşunu aldırdı,elbiselerini giydirdi.Buldugu beyaz gömleğin düğmeleri kapanmıyordu. Anlamı yok kızım bu bana olmaz sen o içeride ki açık yeşil renkli gömleği getir. Açık yeşil renkli gömleği getirdi. O renkte yakışmıştı siyah takımın içine...Çok güzel bir sesi vardı, şarkı söylüyordu, oturdugu yerden. Sanki on yıl gençleşmis gibiydi. kendimi çok mutlu hissediyorum dedi. Mutlu olmanız harika bir şey diye yanıtladı yardımcısı.
En azından seninle sohbet edebiliyorum diğerleriyle iki kelime edilmiyordu, geliyorlardı
hergün aynı şeyi soruyorlardı. Konuşmanın içerigi her gün aynı iyi uyudunuz mu? Bu sözü duyduğumda artık sinirlerim tepeme çıkıyordu. Sonra taklidini yapiyordu eski yardımcısının
karga gibi sesiyle iyi uydunuz mu? diyorlardı.Tüm iletişimimiz bu kadardı,
iyi ki sen sormuyorsun; hani gelip deseler bu gün de yagmur yağıyor. Senin yanında mutluyum. Kendimi rahat hissediyorum. Sevinmişti yardımcısı. Bu gün şarkıların ardı arkası kesilmiyor bazende operadaki sanatçılar gibi sesini inceltip kalınlaştırıyordu bu yaşta bu ses!
..
Beline şelale misali inen
o kuzguni siyah ipek saçların
kirpiğin ok gibi kara kaşların
o kara gözler de nasıl gözüpek
ah aysız yıldızsız geceler gibi
rüyama örtüdür siyah saçların
rüzgârda savrulan harman misali
..
Siyah beyazı örtmez; sadece beyaz, siyahı grileştiterecek mütavaziliktedir.
..
Bir sonbahar gününde ruhum hazan yaprağı
Bilmem bu savruluşun nerdedir son durağı
Unutmak mümkün değil alev alev dudağı
Bir sevdan yakar beni bir de siyah gözlerin
Yaşlı bir çınar gibi boş gövdeyle ayakta
Yıllara sor sen beni neler çektim hayatta
..
Size yardım eden oldumu kaderinizi çizerken
Hayat renklerinizi genlerinize dizerken
Koyu renkler kullanılır kimilerinde
Siyah ve tonları sanki bende
Beyaz ve çizgisiz bir kağıt mı o sizce?
Yok yok vardır elbette çeşitli renkler üzerinde
Kiminde mavi, kiiminde yeşil, benimki siyah nedense
..
Ne zaman nerde baksam siyah beyaz resim’e
Gözyaşımı bıraksam gün döner merasime
Eflatundan bir akşam ses verip de sesime
Yaraları sarmaya gelir mi öğretmenim
Öpsem öpsem her resmi gözyaşımla yıkasam
Giyip siyah önlüğü beyaz bir yaka taksam
..
DÖRTLÜK - ALNINDAKİ SİYAH BEN
Alnındaki siyah ben güzel konmuş
Benden önce sana ben diye varmış
Benden önce sana can diye sarmış
Ben beni, ben seni, benli severim.
- 22.03.1959 – Adana
..
Dert ortağı sabahlarım,penceremde umutlarım.
Bir bilmecem var, ama bilmeye halin yok.
Tepemde duran simsiyah ay, derdim çok.
Büyütmeye kıyamadığım siyah güller.
Aşktan derler buna acınası kader.
Sırtımda biriktirdiğim gam keder.
..
keşke hep gece olsa
sessizlikte sessizliğim son bulsa
ve konuşabilsem kendimle
konuştukça içim huzur bulsa
ne bileyim keşke beyaz olmasa
heryer, herşey siyah olsa
ya siyah yada beyaz diye bir seçim olmasa
..
Bakma karanlık olduğuna, sen uyuyorsun diye bu kadar siyah gece...
..
İstemem olmasın, sensiz akşamlar,
Artık hiç akmasın, gözümden yaşlar,
Sen benim aşkımsın, alın yazımsın,
Solmasın gönlümde, yeşeren bahar
Tutam tutam olmuş siyah saçların
Ne tatlı bakıyor o siyah gözlerin
..
Adamın birine sormuşlar nerelisin? Adam cevap vermiş daha evlenmedim.
Veya adama sorarlar nerelisin? Cevap şu olur doğduğum yer değil doyduğum yer önemli, bir örnek vermek gerekirse adamın birine sormuşlar.Nerelisin dünyalıyım demiş.Bazı insanlarda hiç düşünmeden memleket hemşerim yada memleketin neresi arkadaş.
Yine işgüzarın biri Umre’de yani ALLAH’IN evine ziyarete gitmiş, dolaşırken yanındaki arkadaşına seslenir baksana; bu siyah adam kapkara duruyor.
siyah adam meğer eğitimini İstanbul’da bitirdiğinden dolayı.
Türkçe’yi çok iyi biliyormuş.Dönüp ne oldu boyayı mı beğenmedin boyacıyı mı? Bizim ki arkasına bakmadan ve de cevap vermeden uzaklaşır.
Yaşadığımız dünyada insanlar o kadar bunalmışlar ki teamülsüzlük hat safhada artık kimse kimseye teamül etmemekte, öylesine insanlar gruplaşmış ki bizler, sizler, onlar, bunlar, diğerler, şunlar, filanlar, falanlar, veya kimler bu gibi sözlerin çoğaldığı bir dünyada yaşamaktayız.hal bu ki hepimizin anası babası belli hepimiz Adem ve Havva’dan gelmeyiz, yine aynı şekilde paylaştığımız bir çok değerlerimiz vardır, maalesef menfaat ve hırs bizleri yavaş yavaş birbirimizden uzaklaştırıyor maalesef.
..
Gelmeseydin keşke?
Siyah elbiseler giyen kadın!
Keşke gelmeseydin?
Girmeseydin rüyalarıma.
Bir otobüs bileti bulamayıp da;
Ayak basmasaydın şehrimin umutvar kaldırımlarına.
..
SOKAK
Gecenin ağırlığı sokaklar üzerine gelip oturmuştu.Tek tük parlayan yıldızlar, sokakların çakılı bekçileri olan kaldırım taşlarının renklerini çözemiyorlardı.İkindi zamanı bulutların gözyaşlarıyla bütün caddeler ıslanmış, yer yer su birikintileri gecenin karanlığına dek bu yollarda saklanmışlar ve üzerlerinde misafir ettiği yolcu ayaklara bin türlü eziyetler çektiriyordu. Soğuk bir hava,gecenin yalnız yüzü,hızlı ve telaşlı karanlık adımlar bu sokaklarda cirit atıyordu… Bu kaldırımı ve sokakları arşınlayan adımlardan birisi de Yüzünde yılların yorgunluğu belli olan bu adamdı.Orta boylu,buğday tenli,kahve gözlü ve bakışları bir tebessüm içerse de gözbebeklerinden bir gizemin fısıltısı ve hüznün yansıması yüreklere gelip yerleşirdi.Çok şey yaşamış,çok şey görmüştü. Ruhu ve yüreği genç olmasına rağmen yaşı kırk olmuştu.Yalnızlık onun bir benzeriydi.Kim olduğunu bilerek yürüyen ve hep hesaplaşma muhasebesi içerisindeki bu adam,on beş –yirmi metre uzakta kalan ve ancak köşe başına varınca görebileceği çıkmaz sokağın iç taraflarından gelen avazlara dikkatini çekti.Siyah saçlı,etine dolgun ve gecelere meydan okurcasına kendinden emin bir kadın sağ sola küfürler savurarak bağırıyor, karşısında ve sağ solunda bulunan siyah giyimli birkaç adamla dalaşıyordu.Karanlık sokağın, karanlık yüzleriydi.Yalnızlığını peşinde gölge gibi sürükleyen bu adam,”dünyanın bilmem neresinde,bilmem hangi sokağında böyle gizli yüzler hep kol gezer” diye mırıldanmaktan kendini alamadı.Tek tük parlayan yıldızlar bu sokağa gelince saklanmışlardı.Gökte bir yıldız arıyordu.Bilmediği buydu.buraların semalarında yıldız olmazdı.Buralar hep karanlık hep karanlıktı.Çocukluğundan beri hep hayallar kurardı; hep yıldızlar altında yürür,ışık demetlerini savururdu göklere.alnı açık adamlar selam verirdi.Şimdi hayallerinden yoksun,dipsiz kör kuyuda kalmış gibi gerçeğin tam üzerinde yürüyordu.Bu sokak, benim kaderim olamaz; Bu sokak, bütün iğretilerini bende var edemez,düşünceleri gelip yerleşmişti ki; bu yalnız adamın, birden ayak uçlarına düşen ve renklerin bütününü kağıda bezemiş çirkinliğin resmine gözü ilişti.Bu sokak kirletmemeliydi,incitmemeliydi.Kadir-kıymet bilmezdi bu sokak…Eğildi ve ıslanmak üzere olan bu resmi avuçlarına aldı.Avuçlarında yer yoktu.Yoktu sanıyordu.Yüreğini avuçlarına alır gezerdi.Bir tılsım mıdır? Bir çocukluk hayali midir? Resim kendiliğinden yapışıverdi ellerine.Başını kaldırdı.Sokağın göz görmez ışıksız yamaçlarında bir ay parçası gibi resmin sahibi ışık huzmeleri gibi gözbebeğini iniyordu.Kağıda bütün renkler döşenmiş ve tabiat ananın bütün çiçekleri bezenmişti.Çirkinlik kendini hemen gösteriyor,resimle birlikte Çirkin Ayça ve portakal çiçekleri yalnız adamın avuçlarını yakıyordu…
“Yalnızlık kuvvettir” derdi.Yalnız olduğu zamanlar hep güvendeydi.bu sokak onun yalnızlığını yansıtırdı.Şimdi nerden çıkmıştı bu Ayça…Ay’dan güzel olan her şeye Ayça derdi.Tılsımı bozulmasın diye güzelliğin adını da Çirkin koymuştu.O anda, damarlarına taze kan yürümüştü.Tanrı gökten indirmişti bu karanlık sokağın,karanlık yüzüne bu çirkinliği.Yalnız adamın,bir kez daha burkuldu yüreği.Gönlünün bir yerinde saklanmış vuslat türküleri depreşmişti.Çirkinliğin şavkı gözlerini almış,kaybettiği dünyalarında bir filiz gibi yeniden doğmuştu umutları…Karanlık gözlerin karanlık sokağı birden silinip yok oluyor,artık ona beyazları çizmenin zamanı geldiğini söylüyordu.Yüreğinde yanan ateş onu ısıtmaya başlamış,bu karanlık sokağa artık ışık oluyordu.
-Sana gelirim.Adını yazdım çirkinim.Bu sokakta sana gelirim.Bütün karanlığı avucumda hapseder sana gelirim.Bir bulut akıyor yüreğimden artık korkmam karanlıktan,ölümden,bu seslenişlerle sana gelirim.Sokakta bütünüyle ışıklar yanıyordu artık.Karanlık sokakların karanlık yüzleri,çoktan göç mevsimine katılıp başka başka karanlıklara gitmişlerdi.Bu sokakta,çirkinliğin lambaları yanıyordu.Çirkinlik yağıyor,çirkinlik doğuyordu.
..