Dudaklarındaki kırmızı oyalıyor aklımı,
Clark Gable gibi mi öpsem diyorum,
Cüneyt Arkın gibi mi.
Ürpererek bakıyorum sonra, utanarak
bir şiir okuyorum sana
şiir... beyaz bir şey, pudra şekeri gibi
siyah, parlak ve cilalı
eski bir ses, sahibi mutlaka merhumdur
dönüyor bir taş plak
-beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın! -
bağırarak koşmak istiyorum sokaklarda
yaram şirpencedir, kanayan
yaralı bir bir bellek bendeki,
bende biriken, şiirin beyaz siyahı
ruhumu içime sığdırmayan
-beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın! -
sararıyor bir fotograf, takvimsiz bir hayata
ağzımda büyüyor bir ses olarak siyah
siyaaaaaahhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh!
simsiyah bir simya bu, en anlamlı yerinde duruyor senin
gözbebeklerinde, derin bir şey... şiir gibi.
siyaaaaaahhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh!
siyah işte, hem de nasıl, feci siyah.
-beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın! -
dudaklarındaki kırmızı şiirimde kanıyor
denizin ayağında, bir şişe şarap, hava ayaz
ufka doğru, kirli bir ağızla şiir okuyorum,
sigaram bir parmağımı, bir dudağımı yakıyor.
-beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın! -
rüzgar katı esiyor, bir kürt midye ayıklıyor.
(çöküyorum yanına, mardinden gelmiş, köyü yakılmış; başka bir iş bilmezmiş. Bir süre daha yapacakmış bu işi. Türkçe konuşmayı daha iyi öğrenecekmiş. Sonra bir ayakkabı dükkanı açacakmış. Siyah, parlak, cilalı ayakkabılar satacakmış. Gördükçe o siyahı, midyeleri hatırlayacakmış.
ve yangından kalan siyahı.)
-beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın! -
siyah bir şeye benzerse, kine benzer mutlaka,
feci benzer hem de...
Kayıt Tarihi : 26.3.2003 00:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)