Sıtık Dayı Şiiri - Yorumlar

Muharrem Akman
675

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

SITIK DAYI
Adı köyde deliye çıkmıştı, kimseye zararı olmayan kendi başında bir adam dı.
Dedesi İngiltere Osmanlı savaşında Irak'ta kütül amar savaşında şehit düşmüştü. Anne babası ile 18 hanelik mahallede Rençber lik ve guruplu olarak taşkömürü işçiliği madencilik ile ile uğraşıyorlardi. Dedesi Koca İsmail Maden ocaklarında çavuş olmuş çalıştığı maden ocaklarında hatırı sayılır bir kariyer edinmişti. Oğlunun ve tüm köylülerinin cavusluğunu yapıyordu . SITIK dayımın Maden hastalığına yakalanan babası da genç yaşta hayatını kaybetmiş dört kız bir erkek çocukla dul kalan bir anne ve çocukları için zorlu bir süreç başlamıştı
Annesinin babası ise Irak'ta İngilizler ile yaptığımız savaşta şehit düşmüştü. Maddiyat olarak şehit ailelerine verilen tütün parası ve dul yetim maaşları ile pek sıkıntı yoktu ama, köyün ağır yaşam koşulları başlarında bir erkek olmayınca zor oluyordu.
Kızlarının büyük olanları akıl bağlık olur olmaz evlenmiş küçük kızı ve sıtık dayım ile birlikte yaşıyorlardı. Kış odunu kesmek için benzinli testere belkide köyün ilk kesim motoruydu. O kesim motoru ile ağaç kesmek yerine defalarca söküp takıyor tekrar takıyor beğenmiyor ustaya getiriyor.evinin önünde toprağın üzerinde dakikalarca çalışan motor kendi kendine bırakılınca sanki çift sürer gibi toprağı eşeliyordu. Belki aklı başına gelir diye evde kalan bekâr kız kardeşi ile karşı mahalleden bir kız ile değiş tokuş olarak düğünleri yapılmıştı. Gelin giden de gelin gelende çocuk yaşta olduğu için evde iş gücü bakımından değişen bir şey yoktu. Eş dostdun imece usulü, çiftini çubuğunu sürüyor odunu falan imece usulü çekiliyordu ama köy işlerinin hepsinin başlama tarihi aynıydı. Çift sürme vakti harman sürme değirmende un öğütme mısır toplama Ekin biçmenin, zamanı aynıydı. Herkes kendi işini kendisi yapmak zorundaydı. Kendi işini bırakıp başka birine yardım etmek gibi bir lüksün yoktu. Ocakta ısınmak için öküz koşumu ile çekilen odunları Eş dost çekiyordu ama yufka yapmaya yemek yapmaya yal kaynatmaya dal odun lazımdı. onu da ormandan sırt yükü ile çekmek zorunluluğu vardı bazan de kağnı ile bu isler yapılıyordu. Bakım mamuru (Orman muhafaza)korkusundan bu her zaman mümkün değildi bu yüzden yedi yirmi dört tayakkuz durumunda bulunan köy insanı dal odun çekmeyi boş vakitlerine ayırmıştı. Beş Altı sırt yükü odunu bir yerde toplayıp uygun bir zamanda sırtlayıp evine getirirdi. Zekiye hâlâ el alem gibi kalın kalın dal odunu bulamaz eline ne geçerse çalı çırpı onu getirir odunluguna yığardı. Bu günlerde ki gibi evlerimizde bir düğme ile evlerimizi aydınlatan elektrik, musluklarımızdan akan su vardı. Aydınlatma Kandil duvar lambası en çokta çıra ile sağlanır, su ise evlerimizin yakınındaki oluklara ark ve cörte ile oluklara akar oradan evlere sovalcı dediğimiz su Bakırları ile taşınırdı. SITIK'ın ne enişteleeini ne dayıları ne köy büyüklerini dinlediği yoktu, cebinde sigarası eksik olmasın ona yeterdi. Zekiye hâlâ her işi yapmak zorundaydı yapıyor du da ama öyle ama böyle..Yine kesim motoru ile evinin önünde uğraşır ken gören dayılarından küçük olandan okkalı fırça yemiş, sayatta ki hayvanların dışarı bırakmadığını öğrenince de yeminler etmiş Devrek pazarı günü seni jandarma karakoluna söyleyip bu zır deli deyip İstanbul bakırköy deli Hastanesi'ne göndereceğim diye.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum köyeden orman işletmesinin ıhmar kesimine giderken önümüze kasabadan bizim köye doğru gelen bir jandarma aracına yolun kenarına çekilip bir asker selamı verdim. Orman işletmesindeki messimizi bitirdikten sonra köye döndüğümüzde jandarmanın sıtık dayı için geldiğini öğrendik. Jandarma sıtık dayıyı alıp gitmiş ama iki gün geçmedi ki hemen geri geldi. Sebebine gelince Hastayı muayene eden doktorların bu adamı buraya kim getirdi diye jandarmalara söylenmişler. ve bende bu kadar akıl Yok diyerek köye göndermişler. Nereden akıllarına estiyse evdeki öküzler ve ineklerini satıp bunlar kasabaya taşındılar. Bu arada bir çocukları olmuş yaşına girmeden vefat etmiş ikinci çocukları olmuştu. Kasabada da bu sefer annesinin maaşını aldığı bankadaki memurlar ile sıkıntı yaşamışlar. Çevredeki komşulardan tepki almışlar derken bunların kasaba macerası sona erer . Vatani görevini de yapıp köye geldiğinde biraz akıllanmiş gibi görünse de. Yine köyde sorumsuzca yaşıyor büyüklerin deyimi ile herkes gider Mersin'e o tersine gidiyordu..
Annesi hem yaşlanmış hem hastalanmış şeker hastalığı sebebiyle bir ayağı kesilmişti. Dert derdi kovalar gibi evleri yanmış Almanya ya giden ablası da rahatsızlığı birazda kocasının istememesi sonucunda Almanya'dan geri gelmişti. Yanan evin hemen yanıbaşındaki eniştesinin evine taşınırken hanımı çocuğunu da yanına alarak terkedip gitmişti, Annesini kızının birisi yanına almış bakımını üstlendi.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta