Bugün gelinmiş olunan noktada Milli Burjuvazilerin kendi ülkelerinde vermiş oldukları muktedir olma savaşı, demokratik güçler tarafından desteklenmelidir. Ama öte yandan bilinmelidir ki gelinecek olan son noktada milli de olsa Burjuvazi iktidarı eline geçirdiği andan itibaren hayatiyetini sürdürebilmek için devrimci yanını ister istemez bir kenara bırakıp muktedir olmanın da vermiş olduğu güven içinde kendisine karşı çıkabilecek, rakip olabilecek bir başka alternatifi asla kabul etmeyecektir.
İktidarın sağladığı muktedir olma imtiyazı ona sahip olanın kendi isteğiyle bir başkasına devredemeyeceği kadar önemli bir kazanımdır. Bu sebepten zaman içinde uzlaşmaz bir davranış içine girip despotlaşması doğal bir süreç olarak ortaya çıkacaktır. Aksi bir durum eşyanın tabiatına ykırıdır. zaten söz konusu edilen şeyin tarihte pek çok örneği de mevcuttur.
Öte yandan günümüzde dünyanın neredeyse tamamında hâkimiyetini koruyan Kapitalizm'in bu vahşi ve sömürgen yanının törpülenebilmesinin elbette çareleri vardır. Ama insan fıtratının doğal bir parçası olan ve ilk insan Hz. Âdem’den günümüze değin varlığını ve etkisini insan zaafları üzerinden hiç ara vermeden sürdürmüş olan egonun işin içine girmesi sebebiyle bunun kusursuz bir biçimde formüle edilebilmesi çok da mümkünmüş gibi görünmemektedir.
Her şeye rağmen yine de Kapitalizm’in toplumlar üzerinde yapmış olduğu tahribatı hafifletmek ve onarmak için hiç bir şey yapılamaz da değildir. Dini ve sosyal yaklaşımlarla zaten bu eksik öteden beri giderilmeye çalışılmaktadır. Bundan sonra da söz konusu edilen bu tahribatın giderilebilmesi yolunda ortaya koyulmuş olunan seçenekler hiç şüphesiz yine ön planda olmaya devam edeceklerdir.
Lâkin ileriki zamanlarda da kısmi bir takım çözümlere yönelik olarak uygulamaya koyulan kadim seçeneklerin ve benzeri uygulamaların dışında daha etkili, daha adil çözümlerin, çarelerin üretilebilmesi yine insan egosunun izin vermemesi yüzünden ne yazık ki çok da mümkün olabilecekmiş gibi bir durum sergilememektedir.
Son tahlilde sadece Kapitalizm değil hiçbir siyasi iktidar iktidarını kendiliğinden bir başkasına devretmez. Aslında sadece siyaset yönüyle değil hayatın her alanında da bu gerçek gözümüzün önünde hayatiyetini sürdürmektedir. İşte tam da bu yüzden her hangi bir iktidarın devralınabilmesi için onunla savaşmak değişmez bir kuraldır.
Her iktidar öncelikle kendi çıkarlarını ön planda tutar ve mümkünse bu çıkarlarını alabildiğine genişletip büyütmek ister. Zaten bu nedenledir ki iktidar olmanın mücadelesini verir.
İnsan varsa, adalet yoktur. Paylaşmanın, dayanışmanın, birlik olmanın, giderek toplumların gündeminden kalkmaya yüz tutuyor olması ne yazık ki insanı bu şekilde düşünmeye sevk ediyor. Hangi türden bir yönetim olursa olsun insan egosunun (nefsinin) olduğu yerde adaletten söz etmek hayal olmaktan öteye asla geçemeyecektir. Bu söylem neredeyse kesin bir gerçektir. 21.05.2009
Kayıt Tarihi : 20.10.2020 19:00:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Recep Akıl](https://www.antoloji.com/i/siir/2020/10/20/sistem-ve-adalet.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!