Sıra Noktalar... Şiiri - Necdet Arslan

Necdet Arslan
1352

ŞİİR


92

TAKİPÇİ

Sıra Noktalar...

Yüreğime koyu yalnızlıklar çöker bazen
Ve ben her defasında
Yitik nehirlerde boğulmaktan korkan
Bir sürgün olurum.

Böyle zamanlarda
Kara gözlerinden dilenirim kurtuluşumu
Utangaç umutların suç ortaklığıyla
Güneşin doğduğu yöndeki topraklarda kaybolmak isterim

Yüreğimi upuzun uğultular kaplar bazen
Ve ben her defasında
Son vapurdan inecek olan son yolcunun
Adım seslerini duymak için can atarım
Son müebbetimi yırtan terli elleri
Öpmek için nöbetlerde kalırım

İşte o an
Esmer gölgelerine sarılırım ilkin
Bembeyaz teninde erir beni dağlayan kor
Ötelerde kalırken sis
Kıskıvrak sarmalanarak aşkla
Ruhuma saplanan bakışlarında bulurum özgürlüğümü

Necdet Arslan
Kayıt Tarihi : 13.11.2010 22:12:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Alpaslan Akdağ
    Alpaslan Akdağ

    Gözlerimizi, kulaklarımızı ve bireysel algılarımızı tersyüz ederek beynimizin kıvrımlarına “usta” diye gösterilen/dayatılan/sokulan nice şair müsveddesi var ki, zamanla adı bile hatırlanmaz olmuştur. Çok yazmak bir ölçüde şairin üretkenliğine işaret edebilir. Ancak; çok söz bazen de anlamı/konuyu/temayı sıradanlaştırabilir. “Sözün fazlası molozdur.” kavlince az söz, az şiir, ama öz ve mükemmel bir şiirin peşinden koşmalıdır şair. Bu yaklaşımı edebi kısırlık olarak görmek isteyenler, bozuk plak gibi aynı nakaratları allayıp süsleyerek piyasaya sürerek üretken olduğunu varsayanlar, Ahmed Arif’ten ders almalılar biraz. Kendine has kokusunu en sert rüzgarlara bile direnerek, gelecek kuşaklara/yarınlara tüm zorluklara/badirelere/yasaklamalara rağmen taşımıştır O. Her şiir soyludur ve insanlık için önemli bir yapı taşıdır. Yazmak bu sebeple elzemdir…

    Şair yalnız doğar, yalnız ölür.Yalnızlık silinmez/kaçınılmaz kara bir leke gibi yapışmıştır ve yazılmıştır alnına. Kalabalıklar içinde bile hep yalnızlığın ağır sancısını çeker. Yaşamına anlam katan sevdikleri/değerleri/halkı/umudu da olmazsa hepten çıldıracaktır O. Yalnızlık şiirin iksiridir. Kalabalığı gürültüyü, yarışa sürülmüş deli taylar/tazılar gibi koşuşturmacayı, kaosu, hengâmeyi sevmez. Dinginliği, huzuru ve sessizliği sever. Mısraların otantik kokusu Şehirlerde değil, görkemli dağlardan esen hoyrat rüzgarların doğal serinliğinde hissedilebilir ancak ve şiir dokunulmamış/sürülmemiş körpe topraklarda serpilir uç verebilir ancak…

    Halkın yalın diliyle söz tarlasını harman yerlerine yığarak, kelimeleri usulca toplayıp buğdayın una çevrilişidir biraz da. Dolambaçlı, çetrefil ve zifiri karanlık bir yolda el yordamıyla yürümeye çalışmak cesaret ister ve bu yiğit şairlere has bir tutumdur. Çünkü o toplumun el feneri, halkının yorgun/umutsuz/ve öfkeli gözlerinin yaşamsal ışığıdır…

    eyvallah necdet ağabey, yürekten kutlarım...

    Cevap Yaz
  • Sevtap Kaya Nurgönül
    Sevtap Kaya Nurgönül

    O sıra noktalar ne çok şeyler anlatır aslında...Şiirin bize yansıyan kısmı bu kadar, bir de yansımayan kısmı var, şairin içinde yaşattığı ve üç noktayla bizim tamamlamamıza sunulan kısmı...Derin bir hüzün ve özlem sarmış sözcüklerinizi, sanırım bize yansıyan güzelliğin arkasındaki sır kocaman bir sevgi...Şiir yüreğinize sağlık sevgili şair, içtenliğimle kutluyorum duygu dolu şiirinizi...saygımla...

    Cevap Yaz
  • Mehmet Çoban
    Mehmet Çoban

    Tebriklerimi sunuyorum harika şiiriniz için. kutlarım

    Cevap Yaz
  • Osman Aktaş
    Osman Aktaş

    Şiirin başlangıcında yalnızlık için yapılan tanımlamanın derinliğinde kaybolduğumu belirtmeden geçemeyeceğim. “Yitik nehirlerde boğulmaktan korkan bir sürgün olmak” bir insanın yaşayabileceği en korkunç yalnızlıktır. Çünkü içinde nefes alınamayan o gizli nehrin bile yeri belli değildir.

    Bazen böyle bir yalnızlığın içine düştüğünü belirten şair bundan kurtulmanın yollarını aramaktadır. Aslında yaşanılan yalnızlığın şairin salt kendisine ait olmadığını, çıkış yolunun salt kendisi için aranmadığını “Son vapurdan inecek olan son yolcunun / Adım seslerini duymak için can atarım mısralarından ve şiirin başlığından anlamak olasıdır. “Güneşin doğduğu yöndeki topraklarda” yasaklı umutları yakalamak için son vapurdan en son inecek o yoğun emekle umut olup gelecek elleri öpülesi bir savaşçı bekleniyor besbelli. Güneş battığında güneşin doğduğu topraklara esmer gölgeler düşer. Güneşin doğduğu topraklar daha çok karlarla kaplı ve teni beyazdır ve aydınlık görünür bu yüzden. Oysa güneşin battığı yerler sisli değil mi çoğu kez (hatta her zaman).

    Özgürlük, son yolcunun o savaşçının kara gözlerindeki ruha işleyen bakışlarıyla gelecek.

    Şiirin başlığındaki sıra noktalar uzayıp giderken Batıdaki Sürgün Doğulunun; yani bir yabancının; yani oryantalizmin kitabını okudum bu şiirde.

    Edward Said diyor ki: “….Bir İngiliz okul çocuğu gibi düşünmek ve inanmak üzere yetiştirilseydim de, aynı zamanda üstleri tarafından bulunduğu konumu, yani İngiliz olmaya özenmeyecek şekilde eğitilen bir yabancı, Avrupalı olmayan bir Öteki olduğumu bilecek şekilde de yetiştirildim.“Biz’i Onlar’dan ayıran hat dilsel, kültürel, ırksal ve etnik bir hattı. Anglikan Kilisesi içinde doğmuş vaftiz edilmiş ve cemaate kabul edilmiş olmam işimi kolaylaştırmadı; ‘Hıristiyan Askerleri İleri’ ve ‘Grönland’ın Buzlu Dağlarından’ gibi kavga ilahileri söylenirken bana aynı zamanda hem saldırgan hem de saldırılan rolünü oynamak düşüyordu. Aynı zamanda ‘pis Arap’ hem de Anglikan olmak sürekli bir iç savaş içinde olmak demekti.” (Edward Said, “Dünyalar Arasında”, Kış Ruhu, çev: Tuncay Birkan, II. baskı, İstanbul 2006,17.)

    Sayın Necdet Arslan bu çok ama çok anlamlı ve coşkun bir senfoni gibi şiirin yüce diline yansıyan eserinizi büyük bir zevkle ve duyarak okudum. Sizi tüm yüreğimle kutluyor size en derin saygılarımı sunuyorum.

    Osman Aktaş

    Cevap Yaz
  • Hülya Ocak
    Hülya Ocak

    Böyle zamanlarda
    Kara gözlerinden dilenirim kurtuluşumu
    Utangaç umutların suç ortaklığıyla
    Güneşin doğduğu yöndeki topraklarda kaybolmak isterim

    ***
    Çok güzeldi...
    Kutluyorum...
    Saygımla...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (12)

Necdet Arslan