Her sese cevap verdim / Sana gelince düğüm oldu sözcükler / Sandım ki aşk / Dinlemekmiş sevgilinin dudaklarında dökülen sözleri / Yanılmak da güzelmiş / Seni tanımak da / Bir zamanlar onu çok sevmiştim / Artık sevmiyorum / O da beni sevmişti / Alışkanlıktan sesini özlüyorum kimi zaman / Bana platoyu anlatmıştı / Bir nehir gibi konuşuyordu: / “İstanbul en alçak platodur,” demişti/ Şu ağlayan nehir olmasaydı / Çoktan unutmuş olurdum sözlerini / Ah, şu nehir yüreğimi ona sürüklüyor / Alçak platoyu yaran nehir... / Sızlıyor içim/ Ağlayan nehrin kıyısında balıkçılar / Oturdum biraz / Turnaları özlüyorum / Yağmur yağıyor / Topraksız şehrin yağmurunda ıslanıyor kalbim / Pişmanlık dokunuyor ellerime / Güneşsizim / Üşüyorum.../ Yıldızlar ve Ay dargın bana / Ve üstelik ben de kendime kırgınım / Bulutları neden tutamadım? / Tutsaydım, onunla gölgesinde otursaydım/ Peki ya Ay? / Ona ne demeli? / Güzel bir bulutun yerine koymamış mıydım? / Penceremde durmadıysa ne gelir elden...
Çok güzel kokan çiçekler...
Toprağa düşen yağmur damlası...
Uzayıp giden yeşil bir orman...
Mavi bir gök...
Gözümün görmediği, kalbimin hissetiği, her şey.
Seni özlüyoruz beraber.
Ay ışığı vurmuş pencereme ve bahçedeki ağaca
Balkondaki kasımpatı çiçeğine
Çocukların güleç yüzüne
Romantik aşıkların gecelerine
İlk görüşte aşkın saf haline
Göreyim diye mi iyicene düşümde ay yüzünü
Bahçenin neşesi güneşsiz kalan ayçiçekleri gibi bükmüş boynunu
Karnı büyük bir poşet kedinin dalgınlığına geliyor bahçede
Rüzgar alıp götürüyor poşeti
Kedi duruyor bahçede
Bahçe de duruyor
Sesini özlemeyi öğrendiğim günden beri
Senin adın kelebek olsun
ömrün uzun,bahtın güzel olsun
ne zaman aklıma gelsen
kalbimde uyuduğunu hatırlarım
bense kendimin çok uzağında
insan kendisinin ne kadar uzağına gidebilir ki
Çiçeğini kalın bir kitabın arasında kurutacağım ve konuşacağım onunla
Anlatacağım avutulmamış bir kalbin hüznünü
Bu kalp diyeceğim sesini özlemeyi öğrendi onun
Avuturum kendimi artık yıllar boyunca
Bir masaldan çıkıp sana geleceğim bugün
Diye yazdığımda gülümsüyordu güneş
Dolunay bizi üzdü ve gitti
Saçlarının yüzümü öpen rüzgârı gibi
Balkonda ipte daha gömleğin üşüyor
Ellerimde ellerin
Kör bir aşık diyor ki
Seni görmeden
"Ya Rab! Zarar bana dokundu, sen merhametlilerin en merhametlisisin.”
Hz. Eyyüb (Enbiyâ Suresi - 83.Ayet)
Su yarayı temizler
Buz acısını alırmış
Ve ben ağırlığına bakmadan dünya kadar yük sığdırmışım kalbime
Kalbimin artık sığınağı yok
Limansız bir gemiyim
Dünya ise kocaman bir deniz
Sen dünyama deniz feneri olsan
Acemi heyecanlarıma kılavuz
Ve işte eylül...
Bugün özlemin başkenti Ankara.
Adınla başlayıp adınla biten marş da tamam.
Gölgesi soğumuş bir ağacın dibinde...
İstanbul’u ve seni özlüyorum.
Senin incecik ellerini...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!