Kırılmıştı çatılar, kırık kalpler ile beraber
Okyanusun çehresine bir sabah damlası uğramamıştı henüz
Henüz serçeler çıkmamıştı kuş saraylarından..
Başak mateminde poyraz esintileri vardı
Takvimler yırtılmış dağlar yerinden oynamıştı
Bir kalp aynası, hala aynı yerinden kırılmıştı.
Kasvetli bulutların çilesi bir avuca sığmıyordu artık,
Hamalların terleri deryadaki balıkları ıslatmıyordu
Bir tuz ile akşam sofrasına kapı dayayanlar vardı
Kapılar hep aynı yönden açılıyordu
Kalpteki kıvılcımın ev sahipliğinde
Bir kalp aynası, hala aynı yerinden kırılmıştı.
Haciz gelmişti asırlık çınarın toprak örgüsüne
Şehzade bardaklarına katre dünyası sunulmuyordu ya,
Kırgın dalında hüzün sıkletine müptela yapraklar
Düşüyordu..düşünüyordu..düşüyordu..düşünüyordu..
Kainat bir terazi ister, her zulüm izmaritine!
Düşüncenin düşmemesi için bir hilkat uğruna!
Bir kalp aynası, hala aynı yerinden kırılmıştı.
Gürsel ÇOPUR
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta